AA
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 05, 2012 18:12
Türkiye'de karasal sayısal yayıncılığa geçişte önemli bir adım sayılan “Anten Teknik Hizmetleri ve Verici Tesis İşletme Anonim Şirketi” kuruldu.
Karasal sayısal yayıncılığa geçişte yayın kuruluşlarını ilgilendiren tüm alt yapı yatırımlarına ve deneme yayınlarına ilişkin operasyonları bundan böyle Televizyon Yayıncıları Derneği üyesi ulusal televizyon kanalları tarafından kurulan verici tesis ve işletim şirketi yürütecek.
Şirketin kurulmasıyla birlikte, RTÜK tarafından karasal sayısal deneme yayını için tahsis edilen frekanslar üzerinden, İstanbul öncelikle olmak üzere kısa bir süre içerisinde DVBT-2 deneme yayınına başlanması bekleniyor.
Yayın kuruluşlarının verici tesis ve işletme faaliyetlerinin tek çatı altında toplanmasıyla ayrı ayrı işletilen vericiler tek bir şirket tarafından ortak olarak işletileceğinden mevcut anten direklerinin sayısı azalacak, işletme maliyeti düşecek, verimlilik artacak.
RTÜK Başkanı Davut Dursun şirketin kurulması dolayısıyla düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, şirketin kurulmuş olmasının önemli dönüm noktalarından birisi olduğunu söyledi.
Radyo ve televizyon yayınlarının uydu, kablo ve karasal ortamdan yapıldığını anımsatan Dursun, uydu ve kablo ortamlarında yapılan televizyon ve radyo yayınlarını yıllardan beri lisanslayabilirken, karasal ortamdan yapılabilecek radyo ve televizyon yayınlarını lisanslama şansları bulunmadığını anlattı.
Dursun, Mart 2011'de 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'la getirilen yeni düzenlemelerin karasal yayınlar için frekansların tahsisi konusunda bir takvim ve süreç öngördüğüne işaret eden Dursun, “Karasal yayın, yayın sistemi içerisinde son derece önemli yere sahiptir. Bu belirsizliğin giderilmesi amacıyla frekansların bir an önce sağlıklı bir şekilde yayın kuruluşlarına belli sürelerle tahsis edilmesi mecburiyeti var. Bu frekansların tahsisini gerçekleştirebilmemiz için bir hazırlık içerisinde bulunuyoruz” dedi.
Şu anda karasal yayınların analog sistemi üzerinden yapıldığını belirten Davut Dursun, oysa artık dünyada analog yayın sisteminin terk edilmekte olduğunu, yerine sayısal yayın sisteminin ikame edildiğini kaydetti.
Dursun, “2015 yılına kadar Avrupa havzasındaki ülkelerin sayısal yayıncılığa geçme konusunda bir tavsiyesi var. Bizim de bu sürecin dışında kalmamız mümkün değil” dedi.
Sayısal yayıncılığa durup dururken birden geçmenin mümkün olmadığını, bir takım hazırlıkların yapılması gerektiğini vurgulayan Dursun, sayısal yayıncılığa geçme konusunda biraz da geç kalmış bir ülke olarak sürecin işlediğini söyledi.
RTÜK'ün bu konuda yaptığı hazırlıklar hakkında bilgi veren Dursun, şunları kaydetti:
“Öncelikle Türkiye'nin karasal, sayısal yayın standardının belirlenmesi gerekiyordu. Zira karasal yayınlarının belli standartlarda yapılması gibi bir zorunluluk var. Bu standartlar farklı olduğundan dolayı ulusal bir otoritenin bu standartlar içinde hangisinin tercih edileceğine ilişkin bir karar vermesi gerekiyordu. Biz bu çerçevede bir taraftan DVBT-2 standardını kabul ettik, diğer taraftan da MPEG 4 standardını benimsemiş bulunuyoruz. Yayın kuruluşlarının da bundan sonra sayısal yayıncılığa yönelik hazırlıkları yaparken bu standartların benimsenmiş olduğunu dikkate almaları gerekiyor. Uygulama takvimi konusunda ön eksiz ortaya çıktı, üst kurulda onaylanma aşamasına gelmiş bulunuyor. Dolayısıyla kervan hareket etmiş bulunuyor. Frekans planı yapıldı, emisyon noktaları belirlendi. Sümilasyonlar yapıldı.”
“Bu süreçte tüketicilerin mağdur olmaması gerekiyor”
Bu süreçte tüketicilerin mağdur olmaması gerektiğini ifade eden Dursun, izleyicilerin mağdur olmaması için sayısal yayınları izleyebileceği televizyon alıcılarına sahip olmaları gerektiğini belirtti. Dursun, şunları kaydetti:
“İşin en önemli tarafı izleyiciler tarafından sayısal yayıncılık formatında yapılmış olan yayınların evdeki televizyon alıcıları ile alınabilmesi meselesidir. Televizyon alıcılarının ve set üstü cihazların teknik özelliklerinin belirlenmesi gerekiyordu. Bununla ilgili uzun zamandan beri bir çalışmayı yürütüyoruz. Bu çalışma neticelendi. Çalışmayı önceki hafta Üst Kurul kabul etti, bunu kitapçık olarak da basacağız. Ülkemizde hem mevcut olan televizyon üreticileri ile hem ithalatçı firmalarla hem de dünyada belli başlı önemli televizyon üreticileri ile bu standartların oluşturulmasında ciddi bir işbirliğine gidildi. Artık bundan sonra Türkiye'de yapılacak olan sayısal yayınları alabilecek nitelikte televizyonların hangi televizyon oldukları konusu belirlenmiş bulunuyor. Bu niteliklere haiz olan televizyonlar ancak alabilecek.”
DVBT-2 alıcı gereksinimleri dokümanının hazırlandığını, buna uygun televizyonların hangilerinin olduğunun belli olması gerektiğini söyleyen Dursun, “Tüketici bir televizyon almak istediği zaman piyasaya gittiğinde acaba hangi televizyon sayısal yayınları alabilecek nitelikte bunu öğrenmesi gerekiyor. Bir test merkezinin kurulması çalışmalarını yürütüyoruz. Önümüzdeki aylar içerisinde test merkezi faaliyete geçmiş olacak. Şöyle bir şey düşünüyoruz; bu nitelikteki televizyonların önüne özel bir logo koyalım, bu logoyu taşıyan televizyonların, Türkiye'de yapılacak sayısal televizyon yayınlarını alabilecek nitelikte olduğu ortaya çıksın” diye konuştu.
Dursun, sayısal yayıncılığa geçildiğinde ülkede olan bütün televizyonların yenilenmesinin mümkün olmadığını, o nedenle mevcut televizyonların da sayısal yayınları alabilecek niteliğe dönüştürülmesi gerektiğini, set üstü cihaz diye tabir edilen cihazların izleyicilere kazandırılması sürecinin önemli olduğunu kaydetti.
Davut Dursun, “Bununla ilgili kampanyaları Başkan ile de daha önce bir kaç kez konuştuk. Bununla ilgili bir takım çalışmalar düşünüyoruz. Set üstü
cihazının da nitelikleri konusunda söz ettiğim kitapçıkta bilgiler var. O
standartları taşıyan set üstü cihazlar üretilecek. Burada bir şansımız var, Türkiye'deki televizyon üreticileri aynı zamanda set üstü cihazı üreten kuruluşlar. Bu kuruşlar 'Biz set üstü cihazları hızlı bir şekilde üretiriz, piyasaya veririz' garantisini veriyorlar. Bu problem de halledilmiş bulunuyor” şeklinde konuştu.
Önümüzdeki bir kaç ay içinde test merkeziyle ilgili çalışmayı sonuçlandıracaklarını umduklarını vurgulayan Dursun, “Anten AŞ'nin üstlendiği deneme yayınları önemli bir aşama. İstanbul'da 25. kanalda deneme yayınları başlatılacak. Yapılacak deneme yayınları ile bunu bir bakıma test etmiş olacağız” dedi.
İhale süreci
Yönetmeliklerin kabulünün arkasından ihale sürecinin başlayacağına işaret eden Dursun, şunları kaydetti:
“Yılbaşı öncesinden başlayarak, 2-3 ay içerisinde bitirmeyi planlıyoruz. Herhangi bir eksikliğimiz olmazsa 2013'ün Mart veya Nisan ayında ihaleleri yapmış olacağız. İhaleler yapıldıktan sonra, herkesin frekansı belli olduktan, yayıncılar netleştikten sonra, kendilerine karasal lisanslar verildikten sonra belli bir süreçte önce düşündüğümüz, büyük metropollerde, takip eden aylarda büyük şehirlerde, arkasından şehirlerde ve diğer yerlerde belli bir süreç içerisinde sayısal yayıncılığa geçme şeklindedir. Analog ve sayısal yayının birlikte devam edeceği 2 yıllık paralel yayından sonra, AB'nin de süreci tamamlayacağı 2015 yılında biz de geçmiş olacağız diye bir takvimimiz var. Yasamızın öngördüğü takvim bu. Biz de bu takvime uymaya çalışıyoruz. 2015 yılına geldiğimizde artık analog yayınları tamamen kapatılacak ve sayısal yayıncılığa geçilmiş olacak.”
TRT'nin bu sistemin içinde olmasının son derece önemli olduğunu söyleyen Dursun, TRT'nin mevcut vericilerinden sayısal yayıncılığa geçilmesi sürecinde yararlanmanın mümkün olduğunu belirtti.
Televizyon Yayıncıları Derneği Başkanı Adem Gürses de Anten AŞ adıyla kurulan şirketin dijital, karasal yayıncılığa geçişin de başlangıç noktası olacağını, yayıncılık sektörünün bir dönüm noktasını oluşturacağını vurguladı.
Gürses, “Önümüzdeki bir kaç ay içinde planlanan sıralama ihalesinin gerçekleştirilmek üzere, hazırlıklarının tamamlanmak üzere olduğunu sanıyorum” dedi.