Karaoğlan’ın ‘mal beyanı’

Güncelleme Tarihi:

Karaoğlan’ın ‘mal beyanı’
Oluşturulma Tarihi: Kasım 13, 1999 00:00

Haberin Devamı

1960'lı yıllar pop art'ın görsel sanatlara hakim olduğu bir dönemdi. Pop art çizgi roman sanatından yoğun olarak etkilendi. Avrupa'da Warhol'un öncülüğünde pop ikonlar yaratılırken, Türkiye'de yaklaşık 25 yıllık bir geçmişi olan çizgi roman sanatı ilk çizgi kahramanına kavuşuyordu. Bu yağız kahramanın adı Karaoğlan'dı.

Gerçekten de Suat Yalaz'ın unutulmaz kahramanı Karaoğlan Türk çizgi romanının atağa geçişinin miladını oluşturur.

Yalaz çizgileri ve öyküleriyle, bu miladın gerçek kahramanıdır. Karaoğlan 60'ların ilk yarısında çizgi roman kitapları piyasasını kasıp kavuran Esse Gesse'nin Teksas (Il Grande Blek) ve Tommiks (Capitan Miki) çizgi romanlarıyla yarışacak düzeyde ilgi gördü. Karaoğlan piyasadaki İtalya egemenliğini bir anlamda sarsıp, yerli üretim çizgi romanların müstakil dergilerle başarılı olabileceğini göstermişti.

İLERİ KARAKOL

Suat Yalaz basın yaşamına girişinin 50. ve çizgi romancılığının 40. yılını bir sergi ile kutluyor. Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde açılan ‘‘Bütün Eserleriyle Suat Yalaz’’ adlı sergi 15 Kasım'a kadar devam ediyor.

LeMan Dergisi'nin usta çizer için düzenlediği sergi, Yalaz'ın deyimiyle bir 'mal beyanı' olarak algılanabilir. Sergide Yalaz'ın sanat yaşamının kilometre taşları titiz bir arşiv araştırması yapılarak gözler önüne sermiş.

1970 yılından beri Fransa'da yaşayan Yalaz, bu sergi ile birlikte yeniden yayın dünyasına dönüyor. Yüz yirmiye yakın Karaoğlan macerası LeMan Yayıncılık tarafından albüm olarak yayımlanacak. Ayrıca Yalaz kendi yayınevinde Karaoğlan sonrası günlük gazetelere yaptığı Son Osmanlı, İslam Tarihi gibi çalışmaları yayımlamaya hazırlanıyor. Kısacası Suat Yalaz 30 yıl sonra kendisi kesin dönüş yapmasa da eserlerinin yeni baskılarıyla yurda dönüyor. Kesin dönüş yapmamasını şu sözlerle açıklıyor usta: ‘‘ Ben kendimi ileri karakoldaki bir asker gibi görüyorum. Çizgi roman sanatımızın Avrupa ile bağlantılarından birini sağlıyorum. Dönmek bu köprüyü yıkmak olur.’’

Yüzbaşı Kartal vak'ası

Suat Yalaz'ın resime doğal yeteneği bir yana, onun asıl merakı çocukluğundan beri sinemadır. Yalaz çizgi romandan kazandığı parayı sinemaya yatırmaya karar verir ve sinema macerası başlar. İlk film ‘‘Altay'dan Gelen Yiğit' 1965 yılında tamamlanır. Yalaz dönemin tüm jönlerinin peşinde olduğu Karaoğlan rolünü tanımamış bir isme Kartal Tibet'e verir. Toplam 6 Karaoğlan filmi yapar.

Yalaz'ın Kartal Tibet ile yollarını ayırıp sinemayı bırakması genelde yanlış bilinir. Tibet'in Yalaz'ın ona önerip reddettiği film yedinci Karaoğlan filmi değil, ‘‘Yüzbaşı Kartal’’ adlı Almanya, Fransa ve Türkiye ortak yapımı bir casusluk filmidir. Tibet bu filme hayır der, ama Yalaz yapımcılar ve dağıtımcılar ile anlaşma yapmış, parasını bu filme yatırmıştır. Tasını tarağını toplar ve 1970'de Fransa'ya gider.

Karaoğlan’ın gerçek yaşı

Geçtiğimiz pazar Ertuğrul Özkök ‘‘Karaoğlan 40 yaşında mı, 39 mu’’ başlık bir yazı yazdı. Gerçekten de Karaoğlan 1960 yılında yayına başladı. Yani henüz 40 yaşına girmedi. Ancak Yalaz'ın 'Karaoğlan'ın öncülü olan 'Kaan' adlı kahramanı 1959'da doğdu. 1959 yılında Akşam gazetesi Aptullah Ziya Kozanoğlu yazdığı yeni öykü ‘‘Kızıl Tuğ’’ için bir çizer aranır ve Yalaz bulunur. Kızıl Tuğ birkaç ay sürer ve Yalaz'ın yeri sağlamlaşır. Kızıl Tuğ'un sonunda Kaan'ın doğumu müjdelenir. Ancak Yalaz ile Kozanoğlu Kaan konusunda çok anlaşamaz. Yalaz, Kozanoğlu ustanın metinlerini değiştirmeye başlar. Tartışma uzar, en sonunda Kozanoğlu sinopsis vermeye başlar, Yalaz'ı serbest bırakır. Kaan beş serüven devam eder. Kozanoğlunun 1960'da Akşam'dan ayrılmasıyla sona erer. Ancak Kaan, Yalaz sinopsis üzerinden çalışmaya başladığı dönemden sonra 'Karaoğlanlaşmaya' başlamıştır.

50 YILLIK DOĞAL YETENEK

Yıl 1954. Dönemin önemli gazetesi Vatan'ın genç çizerler için buluşma noktası olan odanın kapısına genç bir delikanlı gelir. Odada Bedri Koraman, Altan Erbulak ve Çetin Özkırım gibi usta çizerler oturur. Delikanlının elinde 'İkizler Çiftliği' adını verdiği bir çizgi roman çalışması vardır. Üstadlar çizimlere bakar. Kareler kopyaya benzemektedir. Çünkü çok net çizgiler, bembeyaz kağıdın üzerinde durmaktadır. Güzel ama nereden kopya ettin diye sorarlar. Genç kendinden emin; ‘‘kopya değil, ben çizdim’’ der. İyi ama kurşun kalem izi bile yok, der Erbulak. Yanıt ustaları şaşkınlığa düşürür: ‘‘Ne kurşun kalemi’’. Genç Suat Yalaz'dır. Dönemin usta kalemlerini şaşırtan çizgilere ulaşmasında hiçbir yönlendirme ve eğitim yoktur, çünkü Suat Yalaz'da doğal bir yetenek vardır. Yıllar sonra Erbulak, o gün, Onu denemek için bir at çizmesini istediklerini Yalaz'ın atı çizmeye ön ayaktan başladığını sık sık arkadaş toplantılarında anlatmıştır.

Aslında bu olay Yalaz'ı ilk defa başına gelmiyordur. Adana'da henüz 14 yaşındayken bir büyüğü resim yeteneğini görüp onu yerel bir gazete olan 'Türk Sesi'ne götürür. Çalışmalarını gören yetkili bir çizimlere bir de Yalaz'a bakar ve ‘‘Nereden kopyaladın' diye sorar. Yalaz yanıt vermeden karikatürlerini aldığı gibi gazeten çıkar. Babasının tayini Kayseri'ye çıkar. İki yıl sonra karikatürleri Erciyes Postası'nda yayınlanmaya başlar. O gün bugündür Yalaz bir basın çalışanı; yani 50 yıldır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!