OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 22, 2003 00:00
Yeni Cami Hünkár Mahfili'nin çinileri, Karaköy'deki kayıp cami derken, Eminönü'nde de 114 caminin yerinde yellerin estiÄŸi anlaşıldı. Diyanet Vakfı Eminönü Åžubesi tarafından hazırlanıp basılan krokiye göre, bölgedeki kayıtlı 212 camiden 114'ü bugün mevcut deÄŸil. Sorumlu hizasında ise maalesef yine merhum Adnan Menderes'in ismi var. Kayıp Karaköy Camii haberinin yankıları devam ediyor. Bizi arayan pek çok okuyucumuz, bölgelerinde de muhtelif tarihi eserlerin harabeye dönüştüğünü, bir süre sonra ortadan kaybolmasının da kimseyi ÅŸaşırtmaması gerektiÄŸini söylüyorlardı. Hatta olup bitenleri daha yakından görmemiz için tarihi eserlerin bulunduÄŸu semtlere bizi davet edenler bile vardı.Ancak en ilginç mektup, okuyucularımızdan Ali Önder Sağıl'dan geldi. Emekli bir memur olduÄŸunu belirten Sağıl, 1987 yılında Diyanet Vakfı Eminönü Åžubesi tarafından hazırlanıp basılan ‘‘Eminönü Camileri’’ isimli kitaptan bir fotokopi de eklemiÅŸti mektubuna. Söz konusu fotokopide, bir Eminönü krokisi yer alıyordu. Krokinin üzerinde pek çok yeÅŸil ve siyah hilál vardı. Krokinin yanında yer alan listeye göre, sadece Eminönü bölgesinde, 212 caminin yeri-yurdu belirlenmiÅŸti.Eminönü gibi bir semt için oldukça yüksek bir rakamdı elbette bu. Ancak, krokiyi biraz daha dikkatlice inceleyince, karşılarına ‘‘yeri belirsiz’’ notu düşülen ve siyah hilálle gösterilen camilerin bugün artık mevcut olmadığını anlıyordunuz. Daha da çarpıcı olan ÅŸuydu: ‘‘Yeri belli’’ olan pek çok caminin yerinde de yeller esiyordu. Üşenmeyip sayınca durumun vahamatini daha yakından görmek de mümkündü: Tam 27 caminin karşısına ‘‘yeri belirsiz’’ notu düşülmüştü. 87 caminin koordinatları biliniyordu belki ama kendilerinden eser yoktu. Bu durumda da, faal olarak 98 cami kalıyordu bütün bir Eminönü semtinde. Peki ama 27 yeri belirsiz, 87 yeri belirli camiye ne olmuÅŸtu? Yangınlar ve depremler dışta tutulacak olursa, karşımıza yine merhum BaÅŸbakan Adnan Menderes çıkıyordu. Menderes'in baÅŸlattığı ilk imar hamlesinde, Karaköy Meydanı'na dokunulmayacak, bunun için 1956 yılına kadar beklemek gerekecektir. Menderes, 23 Eylül 1956'da yaptığı bir basın toplantısında, ‘‘kentin imar gerekliliÄŸini açıklarken, günün her saatinde tıkanarak büyük zaman kaybına yol açan Aksaray, Beyazıt, Eminönü, Karaköy, Tophane ve Taksim gibi düğüm yerlerinin yeniden düzenlenmesi gerektiÄŸini, bu meydanları birbirine baÄŸlayan ve kentin omurgasını oluÅŸturan caddelerin iyileÅŸtirileceÄŸini, Topkapı'dan BoÄŸaz'a kadar kentin her mahallesinin aynı mükemmellikteki caddelerle birbirine baÄŸlanacağını’’ söylüyordu. Nitekim, Menderes'in istediÄŸi olacak, kentte geniÅŸ caddeler açılırken, aralarında camilerin, kiliselerin, havraların, hanların, hamamların ve konakların da yer aldığı tam 7.289 bina yerle bir edilecekti. Diyanet Vakfı Eminönü Åžubesi'nin bölgedeki kayıp camileri tesbit ettiÄŸi gibi, keÅŸke birileri de çıkıp kiliseleri, havraları ve diÄŸer tarihi eserleri tesbit etse de net bir bilanço çıksa önümüze. Belki bundan sonraki 'imar hareketleri' için ders olurdu.Sahi, olur muydu?BÄ°R BÃœYÃœK YIKIMÄ°stihkám taburu seferber edildiKamulaÅŸtırılan ve yıktırılan yapıların sayısı, aralarında çok sayıda tarihi eser de bulunmak üzere 7.289'u buluyor. Bu yıkım hareketi için valiliÄŸin, belediyenin, hatta kentteki istihkám taburunun tüm imkánları seferber edilmiÅŸti. Ancak istimlaklerin, bir oldu bitti havası içinde yapılması, yolun önüne çıkan her ÅŸeyin ne olduÄŸuna bakılmaksızın yıkılıp yok edilmei, istimlak bedellerinin düşük tutulması ve binlerce kiÅŸinin alacakları için aylarca beklemek zorunda kalması büyük bir toplumsal yaraya dönüştü. Tüm bu harekát, gerekli maddi imkánlar yaratılmadan baÅŸlatılmıştı. Belediye, borçlarını ödeyebilmek için arazilerini satıyor ve hükümetten yardım istiyordu. Aksaray civarında ‘istimlak muhacirleri’’ adı verilen evsiz barksız bir kitle meydana gelmiÅŸti. Bu toplumsal sıkıntılar, 27 Mayıs'tan sonra Yüksek Adalet Divanı'nda hem BaÅŸbakan Menderes'in, hem de onun döneminde görev yapan beÅŸ belediye baÅŸkanının idam istemiyle yargılanmasına neden olacak, ancak istimlakler sırasında ne baÅŸbakanın, ne de belediye baÅŸkanlarının kiÅŸisel çıkar saÄŸlamaya yönelik bir yolsuzluÄŸuna rastlandığından, sanıklar 16 Eylül 1961'de bu davadan beraat edeceklerdi. (Kaynak: Toplumsal Tarih, Ocak 2003)Â
button