Karadeniz yaylalarında 500 bin kişi ağırlandı

Karadeniz'in kalkınmasında umut olarak görülen yayla turizmi, bu yıl yöre halkına umut verdi. 2 bini aşkın yaylanın yer aldığı bölgede 103 şenlik ve festival düzenlendi. 500 bin kişi bu festivallerde birbirinden lezzetli yemekler ve köylülerin güleryüzüyle, değişik bir ortamda tatil geçirdi.

Bölgede 2 bini aşkın yaylası bulunan Trabzon, Rize, Ordu, Giresun, Artvin, Gümüşhane ve Bayburt illerinde geçen yıl 103 şenlik ve festival düzenlendi. 500 bin kişinin yaylaya çıktığı ve bu festivallere katıldığı saptandı.

Karadeniz'in kalkınması için umut olarak görülen yayla turizminin sesini daha etkili duyurabilmek amacıyla yaz mevsimi boyunda şenlikler yapıldı. Doğu Karadeniz yaylaları kemençe sesi ile inledi. Koç ve horoz dövüşlerinin yanısıra boğa ve karakucak güreşleri ile şenlenen yaylalarda, yörelere özgü tarım ürünleri de satışa sunuldu.

Trabzon Valisi İsmet Gürbüz Civelek, Mayıs-Eylül arasındaki dönemde 25 ayrı şenlik düzenlendiğini belirtirken, başlattıkları ‘Ahşap kent’ projesinden bu yıl olumlu sonuçlar alacaklarını söyledi. Bazı büyük yaylalarda şenlikler için özel alanlar hazırlanırken, altyapı eksikleri giderilmeye çalışıldı. Trabzon'a en yakın yayla olan Hıdırçebi'de ilk ‘Ahşap kent’i kurduklarını anlatan Civelek, Kayabaşı, Hamsiköy ve Uzungöl'de sürdürmeyi düşündükleri proje ilgili şöyle dedi:

‘‘Yaylaya gelenler için hiç çivi kullanmadan, tümü geçmeli ahşaptan yapılacak 118 yataklı, 8 büyük, 18 küçük ahşap yapı ile sosyal tesisleri açtık. Hıdırnebi'de 35 dönüm arazi üzerinde kurulan ahşap kentte yöresel el ürünleri için iyi bir pazar oluşturacak. 300 milyarlık ahşap kent istendiğinde kısa sürede sökülebilir.’’

İkizdere Belediye Başkanı Ayhan Biber de, ilçe yakınlarındaki Kaçkar Dağları'nın 2 bin 800 metre yükseklikteki yaylasında, dünyaca ünlü balın elde edildiği Anzer-Gölköy ile 3 bin metre rakımlı Çağrankaya Yaylası'nın mutlaka turizme açılması gerektiğini söyledi.

Yayla halayı

Gökyüzünün mavisiyle, doğanın yeşilinin birleştiği doyumsuz güzellikler, yaylaya gelenleri bambaşka bir dünyaya götürüyor. Mis gibi havayı soluduktan sonra, kurulan çadırlarda yemekler yeniyor. Ardından kemençenin ritmiyle tutulan halay ve söylenen türküler, günü geceye kavuşturuyor.