Güncelleme Tarihi:
FETÖ'nün darbe girişiminde aktif görev alan askerler, işgal ettikleri askeri birliklerde yaptıkları yasa dışı eylemleri tanık ve müşteki beyanlarına yansımasına rağmen gözaltına alındıklarından itibaren inkar stratejisini sürdürüyor.
Olay tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kuvvet Geliştirme Daire Başkanı olarak görev yapan yurtta sulh konseyi üyesi eski tuğgeneral Erhan Caha da inkarı sürdüren isimler arasında bulunuyor.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianameye göre Caha, FETÖ'nün 11 Temmuz 2016'da Ankara, Altınpark civarındaki hücre evinde örgütün darbeye hazırlık toplantısına katıldı. FETÖ'nün yurtta sulh konseyi üyelerinden olan Caha, örgüt tarafından hazırlanan sözde atama listesinde Kara Kuvvetleri Harekat Başkanı olarak görevlendirildi. Erhan Caha, ayrıca FETÖ tarafından Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargah sorumlusu olarak tayin edildi.
FETÖ'cülerin gece saat 03.00 için planlandıkları darbe girişimini, gelen ihbar üzerine deşifre olacakları korkusundan erken saate çekmeleri üzerine Caha, saat 19.58'de planın İstanbul sorumlularından Muzaffer Düzenli'yi arayarak darbe saatinin öne alındığını tebliğ etti.
Caha, daha sonra, yurtta sulh konseyi üyeleri Ali Kalyoncu, Bilal Akyüz ve Mehmet Partigöç ile Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın derdest edilmesini sağlayan ekibin başındaki Mutlu Serkan Vurdem'i arayıp harekatın başladığını bildirdi.
Erhan Caha, "Sıkıyönetim direktiflerine uyulması" konulu ve "sıkıyönetim direktifine uymayanlar hakkında sıkıyönetim komutanlıklarınca kanuni işlem başlatılacağını" bildiren mesaj formunu, darbeciler Atilla Tanrıver ve Adem Boduroğlu ile birlikte imzalayarak tüm birliklere dağıtılmasını sağladı.
"SİLAHLI KUVVETLER YÖNETİME EL KOYDU"
Daha sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezine giden Caha, içerideki personele, "Silahlı Kuvvetler yönetime el koydu. 21.00'den itibaren sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Emrim haricinde davranılmayacak." diye bağırdı. Harekat Merkezi'ni gaspeden Caha, harekat merkezinden sözde atama listesinde olan darbecileri arayarak yeni görev yerlerine gitme emri verdi.
Caha'nın talimatlarıyla hareket eden darbeciler, saat 20.48'de tam teçhizatlı olarak odasına girdikleri KKK Personel Başkanı Tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk’ü derdest ederek Akıncı Üssüne götürdü.
Sabah saatlerine kadar darbeciler Mehmet Partigöç ve Cemil Turan'dan aldığı emirleri harfiyen uygulayan Caha, darbe başarısız olunca üzerindeki üniformayı çıkartıp sivil kıyafetleriyle kışladan ayrıldı.
Bütün umutlarını darbenin başarılı olmasına bağlayan FETÖ'cü general, 16 Temmuz sabahı mesajla durumunu soran abisi İlham Caha'ya "Abi, sağlığım iyi. Bir daha görüşemeyebiliriz. Tutuklanacağım. Yaptım bir hata, Allah affetsin." şeklinde cevap yazdı.
Gözaltına alındığında somut delillere rağmen "hiçbir şey yapmamış gibi" tavır takınan Caha, "Aldığım mesajda sıkıyönetim ilan edildiği ve benim de Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargahında karargah sorumlusu olarak görevlendirildiğim yazıyordu. Ben mesaj emri formunun üstündeki yazıları okuyunca bu girişimin TSK'nin normal halihazırdaki emir komuta zinciri içerisinde yapıldığını düşündüm." dedi.
SORUMLULUK ALARAK KRİZİ YÖNETMİŞ
Erhan Caha, mahkemedeki savunmasında ise o gece bir kriz olduğunu, bunu yönetebilmek ve karargahı emniyete almak için harekat merkezinde bulunan personele hitaben "Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koyduğunu." söylediğini iddia etti.
Savunmasında, o gece kimlerden ne gibi emriler aldığını anlatmayan Caha, şu iddialarda bulundu:
"Komutanlarıma ulaşamayınca kendi kendime durum muhakemesi yaptım. Bu muhakeme sonucunda demokratik değerlere gönülden bağlı ve hukukun üstünlüğüne inanan biri olarak bu girişimi desteklemem kesinlikle mümkün olmadığından ya sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanma riskini göze alarak darbe girişimine karşı net bir duruş sergileyecektim ki benim tek başına yapacağım şeyin bu girişimi engellemeye yeterli olamayacağını değerlendirdim ya da bu kriz ortamında bize verilen komutanlık, liderlik eğitimlerinin gereği gibi davranarak bütün riskleri değerlendirip inisiyatif ve sorumluluk alarak kimsenin burnu dahi kanamadan sonuçlanacak şekilde bu krizi yönetmeye çalışacaktım.
Ben ikincisini tercih ettim ve karargahtan ayrılmadım. Zira, kriz yönetimi yerinden yapılabilirdi. Bu kararı verdikten sonra çok hızlı bir şekilde kışla emniyet tedbirlerini görmek maksadıyla inerken gördüğüm bütün personele TSK'nin yönetime el koyduğu yönünde gelen bilgiden bahsetmeden, sadece bir tatbikat yapılacağından bahsettim."
Darbe girişimini gerçekleştiren sözde "yurtta sulh konseyi" üyesi olmakla suçlandığını da hatırlatan Caha, bu iddianın bir iftira olduğunu söyledi. Caha, "Konsey üyesi değilim." diye konuştu. Caha, Kara Kuvvetleri Harekat Merkezi'ni ele geçirdiği yönündeki iddiayı da kabul etmedi.
15 Temmuz'da KKK Cari Harekat Daire Başkanlığında nöbetçi olduğunu belirten ve tanık sıfatıyla mahkemede ifade veren R.Y, akşam saatlerine kadar rutin çalışmalarına devam ettiğini, Harekat Merkezi'ne gelen sanık eski tuğgeneral Erhan Caha'nın, "TSK yönetime el koydu, Kara Kuvvetleri Komutanı benim, bana biat edeceksiniz, telefonlara cevap vermeyeceksiniz, hiçbir yeri aramayacaksınız." dediğini aktardı.
Davada tanıklık yapan Astsubay Cihan Alkan da "Sanık Tuğgeneral Erhan Caha nizamiyeye gelerek, TSK Harekat Merkezini aradı ancak konuşmadı. Bir süre yanındaki sivil kıyafetli birisiyle nizamiye bölgesinde oturdular. Yanlarına birkaç kişi daha geldi, kışladan nasıl çıkacaklarını konuşuyorlardı. İçlerinden birisi 'Sivil araçla çıkmayalım, dikkat çekeriz.' dedi. Beş kişi ticari taksiye binerek kışladan ayrıldılar." ifadesini kullandı.
DARBE GİRİŞİMİNİ YÖNETENLER ARASINDA
Erhan Caha, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbu?s" ve "Tu?rkiye Cumhuriyeti Hu?ku?meti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbu?s" suçlamasıyla yargılanıyor.
Cumhuriyet savcısı, 9 Mayıs'taki esasa ilişkin mütalaasında, Caha'nın da aralarında bulunduğu sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin 15 Temmuz'da yurt genelinde şehit edilen güvenlik güçleriyle vatandaşların ölümünden sorumlu tutulmaları ve 252'şer kez ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılmalarını istemişti.
Savcı, 2 bin 558 sivil ile 177 güvenlik personelinin yaralanmasına neden olduğu gerekçesiyle aynı sanıkların 55 bin 880'er yıl hapisle cezalandırılmalarını talep etmişti.