Kanseri Nazım'la yendi

Güncelleme Tarihi:

Kanseri Nazımla yendi
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 14, 2001 01:22

Karikatürist Nuri Kurtcebe, akciğer kanserini Nazım Hikmet'in Kuvayi Milliye Destanı'nı dize dize resimleyerek yendi. Kurtcebe, bu eserin kendisini ayakta tuttuğunu söyledi.

Haberin Devamı

İhsan YILMAZ

Nazım Hikmet'in Kurtuluş Savaşı'nı anlattığı dizeleri, Nuri Kurtcebe'nin çizgileriyle bir resimli roman gibi okunabilecek. Albüm, Leman Yayıncılık tarafından yayımlandı.

NAZIM Hikmet'in Kurtuluş Savaşı'nı destanlaştırdığı ünlü şiiri Kuvayi Milliye Destanı, karikatürist Nuri Kurtcebe tarafından resimlenerek çizgi romana dönüştürüldü.

Şiirin çizgi dünyasına geçişi, içinde anlatılanlar kadar zorlu bir serüven. Çünkü Nuri Kurtcebe, Kuvayi Milliye'yi çizmeye hazırlanırken akciğer kanseri olduğunu öğrenmiş. İşte bu ölümcül hastalıkla mücadelede, satır satır resimlediği Kuvayi Milliye Destanı, ona inanılmaz bir güç vermiş ve yaşama sıkı sıkıya bağlanmasını sağlamış. Kurtcebe, geçirdiği büyük bir ameliyat ve kemoterapi seanslarından sonra sağlığına kavuşmuş durumda.

Hafta sonu kitabı üzerine konuşmak için onun için çok önemli olan ve hocam dediği Oğuz Aral'ın evinde buluştuk. Bu buluşmanın ayrı bir önemi var her ikisi için. Henüz 25 yaşında genç bir karikatürcü iken ‘‘Gırgır Okulu’’nda Oğuz Aral'ın yanına giderek orada yetişmiş Kurtcebe. En önemlilerinden biri Gaddar Davut olmak üzere pek çok Gırgır karakterinin yaratıcısı. Kuvayi Milliye kitabının da önsözünü yine Oğuz Aral yazmış.

GENÇLİK HAYALİMDİ

Kuvayi Milliye'yi çizme fikri nasıl oluştu?

Gençlik hayalimdi diyebilirim. Ama bunu hayata geçirme isteğini 28 Şubat döneminde daha fazla duydum. O zaman yedi düvele karşı verilmiş bir savaşla kazanılmış bir bağımsızlığın ve kurulmuş cumhuriyetin nereye gittiği konusunda büyük endişeye kapıldım. Nedir bu milletin ezikliği, geçmişinde verilmiş büyük bir savaş var. O dönemi en iyi anlatanlardan biri de Nazım Hikmet. Bunu ders kitabı olarak okutmaları gerekir. Oğuz Abi'nin bir tanımı var. O zaman düşman belliydi ama şimdi bir bulanıklık var. Kime karşı vereceğiz savaşı? Kurtuluş Savaşı bizim miladımız. Bu eserin meydana çıkmasında belki Erbakan ve Çiller'e teşekkür etmem lazım.

Hastalığınızı o dönemde mi öğrendiniz?

Ben bu albümü çizmeye Ocak 1997'de başladım. Bu çalışmalarım sırasında da hasta olduğum ortaya çıktı. Durum böyle olunca da acaba az zamanım mı kaldı, düşüncesiyle çalışmamı hızlandırdım. Her gün bir sayfa çizmeye başladım. Sabahtan oturuyor, o sayfayı bitirmeden de kalkmıyordum. Tabii bu arada hastane koşuşturmacaları da yaşıyordum.

KAĞIT, KALEM VEÇORBA PARASI

Peki bu arada geçiminizi nasıl sağlıyordunuz?

Bizim için öyle çok büyük paralar önemli değildir. Benim bu idealimi gerçekleştirmek için gerekli olan şey kağıt ve kalemle bir çorba parasıydı. Onu da günlük yaptığım işlerden zaten kazanıyordum. Ailemin de desteği vardı tabii bu konuda. Bana yardımcı oldular ve maddi manevi desteklerini hiç eksik etmediler. Bir idealdi benim için bu. Küçükken ölümsüzlüğe inanırdım. Büyüdükçe ve kafam yerine geldikçe, ölümsüzlüğün arkanda güzel bir eser bıraktığın zaman olacağını anladım. Belki de bu esere böylesine sarılmam o nedenle oldu.

Bu arada büyük bir ameliyat geçirdiniz ve aciğerinizin bir bölümü alındı. Ameliyata girerken tamamlanmıyş mıydı çalışma?

Cerrahpaşa'da ameliyat oldum ve orada inanılmaz bir ilgi gösterdiler bana. Gırgır okuyarak büyümüş bir kuşak var orada iş başında olan. Bunlardan biri de Ayla Gürel Sayın. Çok büyük ilgi gösterdiler bana. Hatta kendisine karikatürle teşekkür ettim daha sonra. Hastanedeyken eser tamamlanmış bir dosya olarak yanımdaydı. Eşime o an söylediğim, bunu ne yapıp edip bastırmasıydı. Çünkü ameliyata girdikten sonra ne olacağı belli değildi. Ve bu benim ölümsüzlüğümün tek yoluydu. Beni hayata bağlamıştı.

Yayınlanması nasıl oldu sonra?

Çok şükür ameliyattan sağ sağlim çıktım. Hastaneye ziyarete benim gibi Gırgır'da yetişmiş ve şimdi Leman'ı çıkaran Mehmet Çağçağ ile Tuncay Akgün geldiler. Bu çalışmamı görünce inanılmaz heyecanlandılar ve olağanüstü bir gayret sarfederek bunun yayımlanmasını sağladılar. Onların bu içten çabası beni gerçekten çok duygulandırdı.

Oğuz Hoca'dan tam not

Nuri Kurtcebe'nin hocası olarak kabul ettiği Oğuz Aral için bu albümün yayımlanması çok büyük önem taşıyor. Albüme önsöz de yazan Aral, yıllar önce Kuvayi Milliye Destanı'nı tiyatroya uyarlamış ve Müşfik Kenter de oynamıştı. Oğuz Aral önsözde Kurtcebe'nin çalışmasını şu sözlerle anlatıyor:

‘‘Kuvayi Milliye Destanı sadece sözcüklerden ibaret değildi. Resimdi, müzikti, sinemaydı, renkti, kokuydu, hatta karikatürdü. (Dağ başında anadan üryan cepheye silah kaçıran bir şöförü hangi sanatla anlatabilirsiniz?) Ne yazık ki destanı kimse film yapmadı. Yunus Emre Oratoryosu gibi müziğini de bestelemedi.

Ama yine yarı deli, yarı divane bir başka çizgici, (deliler, genellikle çizgicilerin içinden çıkar) destandaki görsel güzelliğe dayanamayıp yıllarını verdi, Kuvayi Milliye Destanı'nın çizgi romanını çizdi. Çizgilere bakınca kalemiyle Nazım'ı çizen, süngüyle Kurtuluş Savaşı'na katılan bir nefer bulacaksınız karşınızda...

Nuri Kurtcebe, destanı çizgiyle tercüme etmeye kalkmamış. Şiirdeki muhteşem görselliğe kapılıp savaşa ve destana kendini adamış. Yoksa ünlü bir çizerin para pul demeden, hastalık sağlık demeden, yıllarını nokta nokta, çizgi çizgi bir destan romana kendini adaması başka türlü nasıl izah edilebilir...’’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!