Güncelleme Tarihi:
Bütün dünyada best-seller olan ve geçen hafta Türkiye'de de yayınlanan ‘‘Napolyon Cinayeti’’ adlı kitaba göre, Napolyon sürgün edildiği Saint Helena Adası'nda, kanserden değil, arsenik zehirlenmesinden öldü. Kitapta, modern adli tıbbın, işlendikten tam 153 yıl sonra, tarihin en büyük suçlarından birini ortaya çıkardığı açıklanıyor. Kararlı bir bilim adamı, bir zehir uzmanı ve İsveçli bir Napolyon hayranının, asırlar ötesine uzanarak büyük bir suçu tek başına nasıl gün ışığına çıkardığı ayrıntıları ile anlatılıyor.
MAYIS 1821... Longwood Malikanesi, St.Helena. Hava kararırken, İngiliz garnizonunun gün batımını haber veren top sesi duyuldu ve güneş bir renk cümbüşü içinde battı. İmparator içini çekti. Yanında oturan doktor, saatine baktı ve İmparator, ikinci kez içini çekene kadar geçen zamanı tuttu. 15 saniye, 30 saniye, derken 1 dakika geçti. İmparatorun gözleri aniden açıldı ve yanı başında bekleyen bir başka doktor tarafından hemen kapatıldı. Gözler, göz kapaklarının altında kaydı. Nabız durdu. Saat altıya 11 vardı. Napolyon ölmüştü.
İmparator, ölümünden üç hafta kadar önce doktoruna, ‘‘Ölümümün ardından ki bunun fazla olduğunu sanmıyorum, vücudumu açmanı istiyorum. Bunu yapmadan hastalığımın ne olduğunu anlayamayacaksınız. Bu incelemede, en ufak bir ayrıntıyı bile atlamamalısın’’ demişti.
ESRARENGİZ HASTALIK
Napolyon, çok sağlıklı bir yaşamdan sonra, tükenmiş bir şekilde ölürken, başka olasılıklardan şüphelenmiş ve naaşına kapsamlı bir otopsi yapılmasını emretmişti. Çünkü, bünyesinin dayanıklılığı dillere destan olan bir adam, 51 yaşında, esrarengiz bir hastalığın pençesinde, yavaş yavaş ölüme sürükleniyordu. Son zamanlarında, uyku ile uyanıklık arasında gidip geliyor, ayakları şişiyor, ‘‘Bacaklarım beni taşımıyor’’ diye yakınıyordu. Saçları dışında, vücudundaki bütün kılları dökülmüştü. Durmadan kilo alıyordu. Kendisine içirilen bir dizi hapa tepki gösteriyordu.
Emrettiği otopsi, ölümünün ertesi günü, 17 kişilik bir topluluğun huzurunda, malikanenin en iyi aydınlatılmış mekanı olan bilardo odasında, bilardo masasının üstünde yapıldı. Otopsiye katılan yedi doktordan, altısı İngiliz, biri Korsikalı'ydı. Otopsiyi yapan doktorlar, ölüm nedeni üzerine, tek bir yazılı raporda anlaşamamış, dört ayrı rapor hazırlamıştı. Ülseri bulunduğu konusunda hepsi hemfikirdi. Doktorlardan hiçbiri, gerçek bir kanserden söz etmediği halde, Napolyon'un mide ya da pilor kanserinden öldüğü düşünüldü. Çünkü, babası da pilor kanserinden ölmüştü. Böylece, kanserden öldüğü duyuruldu. Tarih kitaplarında, Napolyon'un doğal nedenlerden öldüğü yazıldı.
NASIL ZEHİRLENDİ?
‘‘Napolyon Cinayeti’’ adlı ve bugün bütün dünyada best-seller olan kitap, böyle başlıyor... Kitap Türkçe'ye de çevrildi ve bir hafta önce, Dirim Yayıncılık tarafından yayınlandı.
Kitapta, modern adli tıp sayesinde, işlendikten tam 153 yıl sonra, tarihin en büyük suçlarından biri ortaya çıkarıldığı anlatılıyor. Bir İsveçli zehir uzmanı, bir 20'nci Yüzyıl dedektifi, Napolyon'un uşağının anılarından, Napolyon'un son zamanlarında gösterdiği hastalık belirtilerinden, acılarla dolu son aylarını anlatan belgelerden yola çıkarak, ölüm nedeninin mide kanseri belirtileri değil, arsenik zehirlenmesi belirtileri olduğunu farkediyor... Yıl 1955. İsveçli bilim adamı Sten Forshufvud, aynı zamanda büyük bir Napolyon hayranıdır. Göteborg'daki üç katlı ev İmparator'un heykelleri, büstleri, resimleri ve kitapları ile doludur. 14 yaşındayken yazdığı bir kompozisyonda, Napolyon'u, dünya tarihinin en büyük adamlarından biri olarak tanımlamıştır.
30 BELİRTİDEN 22'Sİ
Uzun yıllar, Napolyon'un nasıl ve neden öldüğüne dair uzmanlar arasında süregelen ve bir sonuca ulaşmayan tartışmaları, çok özel bir ilgiyle izlemiştir. Çünkü onun kanserden öldüğüne inanmaz. Bulgular, imparatorun arsenikle zehirlendiğine işaret etmektedir.
İsveçli bilimadamı, Napolyon'un arsenik zehirlenmesinden öldüğünü kanıtlayabilmek için tam 20 yıl çalışır. Asırlar ötesine uzanarak, büyük bir suçu tek başına ortaya çıkarır. Napolyon da, hayatının son günlerinde, arsenik zehirlenmesinin bilinen 30 belirtisinden, en az 22'sinin görüldüğünü farkeder. Bunun için modern tıp imdadına yetişir. Arsenik saçta iz bıraktığı için, Napolyon'un sürgünü boyunca, farklı zamanlarda kesilen saçlarından alınmış örneklere ulaşır. Önce aldığı tek bir saç telini, yeni tahlil yönteminin mucidi, İskoçya'daki Glasgow Üniversitesi Adlı Tıp Bölümü'nde çalışan Dr. Hamilton Smith'e gönderir. Dr. Smith, Londra yakınlarındaki Harwell Atom Araştırmaları merkeziyle birlikte yürüttüğü araştırmalar sonucunda, nükleer bombardıman yöntemiyle tek bir saç telini, içindeki arseniği kesin olarak ölçüp, analiz eden bir sistem geliştirmiştir.
Dr. Hamilton Smith, kendi buluşu olan aktivasyon yöntemiyle yaptığı analiz sonucunda, bir gram saç başına 0,38 mikrogram arsenik bulunduğunu saptar. Bu değer, söz konusu kişinin yüksek miktarda arsenik aldığını gösterir. Yani, Napolyon öldüğü zaman, saçında normalden 13 kat fazla arsenik bulunuyordu. Daha sonra, bulunan daha çok saçlarla yapılan 140 test de aynı şekilde sonuçlanır... Ünlü bilimadamı, böylece Nopolyon'u iz bırakmadan öldürmek isteyen katilin, düşük dozda, fakat sürekli arsenik verme yolunu seçtiğini anlar. Aksi halde, bir anda vereceği büyük doz arsenik, onu anında öldürebilecek ve herşey ortaya çıkabilecektir. Katil, hiçbiri öldürmeye yetmeyecek dozları art arda vererek, kurbanın göstereceği belirtilerin başka bir hastalık olarak teşhis edileceğini umar. Umduğu doğru çıkmış ve gerçek, tam 1.5 asır öğrenilememiştir. 153 yıl sonra, 1974'te, İsveçli bilim adamı Dr. Forshufvud Napolyon'un ölümüyle ilgili esrarı çözecek kanıtları bir araya getiren çalışmasını, yayınladığı bir makale ile bütün dünyaya duyurur.
KİTAP NASIL YAZILDI
Ve Napolyon Cinayeti adlı best-seller kitap için ilk adımlar, böylece atılır. Kitap, Ben Weider ile Amerikalı yazar David Hapgood tarafından ortaklaşa yazılır. Kanadalı Ben Weider, Dr. Forshhufvud'un adını ve geliştirdiği zehir teorisini bu makale ile öğrenir, büyük bir ilgi duyar. Ben Weider'in hayatta iki tutkusu vardır. Bunlardan birincisi, sağlık ve zindeliktir. Bunun için, merkezi Montreal'de bulunan, vücut geliştirme araçları satan bir firma kurmuştur. Diğer tutkusu da Napolyon'dur. Kendisi, Kanada Napolyon Derneği'nin başkanıdır. Aynı zamanda Olimpiyat Komitesi üyesidir. Weider'in, Napoleon Cinayeti kitabının, Türkiye'de Dirim Yayıncılık şirketinin ilk kitabı olarak Türkçe'ye çevrilip yayınlanmasına 'tanışıklıklar' neden olur. Çünkü, Dr. F. Frik İlaç Şirketi, Ben Weider'in Kanada'daki firmasının Türkiye temsilcisidir. Ben Weider bu nedenle tanınır. Ayrıca, Avrupa Olimiyat Komitesi Sağlık Komisyonu'nun Başkanı olan oğlu Güner Frik de Weider'le aynı komitede görevlidir. Aralarında dostluk söz konusudur. Dr. F. Frik İlaç Şirketi'nin yayınlamakta olduğu Dirim adlı aylık tıp dergisinin, bu yıl 75'inci yılı kutlanıyor. Bu amaçla, Ben Weider'in ilginç kitabı yayınlanır ve önümüzdeki günlerde, yılbaşı armağanı olarak dostlara dağıtılmak üzere iki bin adet bastırılır.
Katil kim? Niçin?
Dünyanın en zengin kişisel Napolyon koleksiyonlarından birinin sahibi olan Ben Weider, onun hastalığını ve ölümünü her zaman düşünmüş, fakat hiçbir anlam verememiştir. Bu nedenle, Forshufvud ile önce uzun süre yazışır, birkaç yıl sonra bir araya gelirler. Bütün bilgileri ve belgeleri uzun uzun değerlendirerek, katile ulaşırlar. Katil, eski aristokrasiden gelen bir kont, Tümgeneral Charles Tristan de Montholon'dur.
Napolyon'a sürgünü boyunca eşlik etmiş ve emrinde olmuştur. Elbe Adası'dan kaçtığı gibi, Saint Helena adasından da kaçacağı ve tekrar tahtı ele geçireceği endişesini taşıyan Bourbonlar, Montholon'u seçmiştir. Onun, kralcı çevrelerle ilişkisi, Napolyon'la olduğundan kat kat iyidir. General rütbesini bu sayede kazanmıştır. Ayrıca, Montholon, komutasındaki askerlere vermesi gereken altı bin frangı zimmetine geçirmiştir. Bu çok ciddi bir suçlamadır. Bunun için, senelerce hapis yatması gerekecektir. O, hiç bir askeri mahkemeye çıkarılmaz. Bunun karşılığı olarak da Kral 18'nci Lui'nin kardeşi Kont Artois, Napolyon'la adaya gitmesini ve onu orada öldürmesini ister. O da adada, sadık adam rolünü ustalıkla oynar.
Ve Napolyon'un sadece kendisinin içtiği şarabı Vin de Constance'la dolu olan fıçıların içine arsenik koyar. Zaman zaman başkalarının da içtiği arsenikli şaraplar, o kişilerde etkisini gösterir. O zaman kimse zehirden şüphelenmez. Napolyon'un birinci vasiyet memuru yaptığı Montholon, arsenik şüphesini ortadan kaldırabilmek için de son günlerinde Napolyon'a, bünyede çeşitli reaksiyonlar veren bolca ilaç içirir.