Güncelleme Tarihi:
İsveç'de gen ve hücre araştırmaları yapan 14 gruba başkanlık eden hematoloji uzmanı Prof. Dr. Dilber, özellikle kan kanserinin tedavisine yönelik hücre ve gen araştırmalarıyla dikkati çekiyor.
Vücutta mikrop veya tümöre karşı ilk mücadeleyi veren Naturel Killer (NK) hücrelerine yönelik araştırmasının klinik aşamada diğer kanser türlerinde de iyileştirici etki sağlaması üzerine araştırmaları bu yönde genişleten Dilber, embriyodan elde edilen kök hücreyi NK hücresine dönüştürdü.
“Araştırmalarımızın faydasını mutlaka hasta üzerinde araştırırız” diyen Prof. Dr. Dilber, üzerinde çalışmayı sürdürdükleri ve kanser tedavisinde umutla beklenen genetik, hücre ve kök hücre araştırmalarını hakkında bilgi verdi.
NK HÜCRESİ TEDAVİSİ
Prof. Dr. Sirac Dilber ve arkadaşları, mikrop veya tümörle mücadelede etkili Naturel Killer (NK) hücrelerinin sayılarının kanserli hastalarda yeterli olmadığını, olsa bile gereken mücadeleyi gösteremediğini saptadı. Bu hücrelerin niye çalışmadıklarını araştıran grup, hastaların doku uyumu olan yakınlardan kansere karşı mücadelede etkili NK hücrelerini alarak laboratuvar ortamında iki hafta içerisinde 200 kat çoğaltmayı başardı. Hayvanlarda yapılan incelemeler sonrası yöntemin kansere karşı etkili olduğu tespit edilerek, dört senelik çalışmanın ardından klinik aşamaya geçildi.
NK hücreleri hiç kimseyi riske atmamak için, hiçbir tedaviye cevap vermeyen ve ölümü bekleyen kalın bağırsak, böbrek ve karaciğer kanseri olan 5 hastaya enjekte edildi.
TÜMÖRÜN BÜYÜK BÖLÜMÜ YOK OLDU
Çalışmada, altı aydır takip edilen hastalardan karaciğer kanseri olan ve ölümü bekleyen bir hastada tümörün büyük bölümünün yok olduğu saptandı. Bunun kanser tedavisinde umut verici olduğunu belirten Prof. Dr. Dilber, çalışmada öncelikle NK hücrelerinin hastaya enjekte edilmesinin bir yan etkisi olup olmadığını incelediklerini vurguladı.
Klinik çalışmalarda tedavinin yararından daha çok zararını tespit etmeye öncelik verdiklerini ifade eden Prof. Dr. Dilber, şu ana kadar en ufak bir yan etkiye rastlanmadığını kaydetti.
Laboratuvar çalışmalarında tedavinin özellikle AML tipi kan kanserlerinde çok etkili olduğunun saptandığını bildiren Dilber, uygulama için tedavilerin cevap vermediği hastaları tercih ettiklerini söyledi. Prof. Dr. Dilber, tedavinin büyük ihtimalle her tür kanserin tedavisinde kullanılabileceğini, ancak bazı türlerinde daha çok etkili olacağını ifade etti.
Yöntemin, tümörü gerilettiğini, bir hastayı tamamen iyileştirdiğini ifade eden Prof. Dr. Dilber, tedavi sonrası hastalığın tekrarlayıp tekrarlamayacağını görmek için klinik deneyin devam ettiğini, yakın zamanda 10 kişiye daha uygulanacağını kaydetti.
EMBRİYODAN ELDE EDİLEN KÖK HÜCRE
Prof. Dr. Dilber, embriyodan elde edilen kök hücreleri, kanserin tedavisinde kullanabilmek amacıyla laboratuvar ortamında NK hücresine dönüştürüyor.
Kök hücreden elde edilen NK hücreleri, doku uyumu aranmadan hastalara enjekte edilebiliyor. NK hücreleri, doku uyumu olmadığı durumlarda vücuttan iki haftada atılıyor. Kanserli hücreleri öldürmek için NK hücrelerinin vücutta 5-6 gün kalması yeterli oluyor.
Ekip, embriyodan elde edilen kök hücreyi NK hücresine dönüştürüp çoğaltarak saklamak için donduruyor. Bu şekilde kanser tedavisi için büyük umutla beklenen yöntem, klinik aşamada denendiğinde başarı elde edilirse enstitüde NK hücre bankası hazır bulundurulacak.
Prof. Dr. Dilber, embriyodan elde edilen kök hücreden dönüştürülen NK hücrelerinin 3-4 yıl sonra klinik deneylerle hastaya enjekte edilebileceğini kaydetti.
Türkiye'de tartışma aşamasında olan embriyodan elde edilen kök hücrelerin, hücre tedavilerinin araştırılması için kullanımına Avrupa'da izin verildiğini hatırlatan Prof. Dr. Dilber, enstitüde 22 donörden elde edilen kök hücre bulunduğunu söyledi. Prof. Dr. Dilber, bu kök hücreleri isteyen merkezlere araştırma amaçlı gönderdiklerini kaydetti.
İNTİHAR GENLERİ
Prof. Dr. Dilber ve ekibi, Avrupa'daki 10 üniversitesiyle işbirliği içinde sekiz yıldır “intihar genleri” tedavisi çalışmalarını da sürdürüyor.
Kemik iliği nakli olan kan kanseri hastalarının yarısında hastalığın tekrarladığını belirten Prof. Dr. Dilber, bu hastalara tedavi sırasında kemik iliği veren donörden alınan T lenfositlerinin verildiğini söyledi.
Prof. Dr. Dilber, çok miktarda verilen T lenfositlerinin kanserli hücrelerin yanında diğer hücreleri de öldürebildiğini, hatta bu nedenle bazı hastaların kaybedildiğini bildirdi. Bu nedenle T lenfositlerine “intihar geni” yerleştirdiklerini ifade eden Prof. Dr. Dilber, kanseri öldüren T lenfositleri sağlıklı hücrelere taarruza geçtiklerinde hastaya bir ilaç verdiklerini kaydetti. Prof. Dr. Dilber, ilaçla intihar genlerinin harekete geçerek 3-5 gün içerisinde verilen T lenfositlerini ortadan kaldırdığını belirtti.
Prof. Dr. Dilber, bu yöntemin, Avrupa'da 80 hastada uygulandığını sözlerine ekledi.
PROF. DR. DİLBER KİMDİR
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olan Prof. Dr. Dilber, uzmanlığını Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde dahiliye üzerine yaptı. 1992 yılında kazandığı bir yıllık bursla İsveç Karolinska Enstitüsüne giden Dilber, burada hematoloji ihtisası yaptı ve 3.5 yılda doçent oldu.
Enstitüdeki Gen Tedavileri Merkezini kuran Prof. Dr. Dilber, 1998 yılında merkezin başına getirildi. Prof. Dr. Dilber, daha sonra bu merkeze hücre tedavilerini de ilave etti.
Avrupa Gen Tedavileri Derneği Genel Sekreti olan Prof. Dr. Dilber, İsveç Gen Tedavileri Merkezinin kurucuları arasında yer aldı. Prof. Dr. Dilber, hücre ve gen tedavileriyle ilgili AB ülkelerinde kurulan 10'un üzerinde komitede değişik görevler yürütüyor. Prof. Dr. Dilber, 9 Eylül ve Akdeniz üniversitelerinde kurulacak Medikal Araştırma Merkezleri'nin danışmanlığını yapıyor.
Hücre ve gen tedavileriyle ilgili AB ülkelerine yönelik enstitüde düzenlenen kurslara bir Türk doktorun katılması için kontenjan açan Prof. Dr. Dilber, 67 Türk doktorun mezkezde kısa ya da uzun süre çalışmasına da öncülük etti.