Güncelleme Tarihi:
BİYOMÜHENDİS olan 61 yaşındaki Prof. Dr. Mehmet Toner, ABD’de Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde ve Harvard-MIT ortaklığında kurulan Sağlık Bilimleri ve Teknoloji Birimi’nde görev yapıyor. Aynı zamanda Massachusetts General Hastanesi Cerrahi Bölümü’nde Mikrosistemler Biyomühendisliği Kaynak Merkezi Direktörlüğü’nü de yürütüyor. İstanbul’da önceki akşam düzenlenen törenle 18’inci Vehbi Koç Ödülü’nü alan Prof. Dr. Mehmet Toner’le, kanser tedavisi ve yürüttüğü diğer çalışmaları konuştuk.
Halen laboratuvarında 60 araştırmacıyla birlikte çalışan Prof. Dr. Toner, son dönemde kanserin erken tanısıyla ilgili gelişmelerin kan üzerine yoğunlaştığını anlattı:
Mesude Erşan yazdı...
KAN VÜCUTTAKİ HER ŞEYİ BİLİYOR
“Çünkü vücudumuzdaki 37 trilyon hücrenin yüzde 85’i kan hücresi. Kandaki bir hücre, günde 19 bin kilometre yol alıyor. 1000 kere vücudun içinde dolanıyor. Dolasıyla kan aslında vücuttaki her şeyi biliyor. Biz onun bildiğini bilmiyoruz. Ama yeni moleküler ve genetik teknolojilerle kan hücrelerinden çok daha iyi bilgi alabiliyoruz. Mikroçiplerle 10 milyon hücrenin içinden bir tane kanser hücresini ayırabiliyoruz. Sonra da hücrenin içine girip genetik, moleküler değişiklikleri bulabiliyor ve her taraftan saldırabiliyoruz. Gelecek ümitli.
m (Kandan kanserli hücreleri topladıktan sonra bunları laboratuvar ortamında çoğaltma çalışmaları) Hastadan 3-5 kanser hücresini alıp hızla büyüterek, binlerce çoğaltarak hangi ilaçların etkili olduğu test edilebilecek. Böylece tedaviyi tamamen kişiselleştirmek mümkün olabilecek. Bazen aynı hastanın kanser hücrelerinde farklı gen değişiklikleri de saptanıyor. Bu durumda da birden fazla yani kokteyl ilaç vermek gerekecek. Uzun vadede en iyi haber kanseri erken teşhis edebilmek olacak.
ÇOK DAHA İYİ İLAÇLARLA KONTROL ALTINDA TUTABİLECEĞİZ
(Kanserde hedefe yönelik ilaçlar, immünoterapilerle ilgili gelişmeler) Hem çok hem de değişik şekilde kanseri tedavi eden ilaçlar olması nedeniyle kanseri erken teşhis çok daha önemli hale geldi. Kanser bizden akıllıydı ve sürekli kendisini değiştiriyordu. Şimdi çok daha iyi takip edebiliyoruz ve çok daha iyi ilaçlarımız var. Yavaş yavaş kanserin önüne geçerek, kontrol altında tutabileceğiz. Tıp kanseri, kronik yani kalp ve damar, diyabet gibi bir hastalık haline dönüştürmeye başladı. Birkaç yılda ölmek yerine, mücadele ederek ama hep önünde kalarak yaşanan bir hastalığa dönüşüyor. Erken teşhis, kişisel tedavi ve çok tedavi seçeneği işi çok ilerletiyor.
ALZHEİMER VE BEYİN HASTALIKLARI DA KANDA
(Özellikle travmalara bağlı zarar gören beyin hücreleri üzerinde yürüttükleri çalışmalar) Kısa süreli bayılma, bilinç kaybı gibi travmaların beyne uzun vadede etkisi çok kötü. Beyinden vücuda yayılan hücreleri kanda bulmaya çalışıyoruz. Çünkü beyin araştırılması çok zor bir organ. Kanda dolaşan, beyinden gelen hücreleri bulup onlarla beyindeki hastalıkları teşhis ve takip etmek hedefimiz. Çalışmaya spor saha kazaları ve kafa darbelerinin etkilerini tespit etmek için başladık. Alzheimer ekipleriyle de konuşuyoruz.
NAKLEDİLEN ORGANI VÜCUT REDDETMEYECEK
(Prof. Dr. Toner’in çalışma alanlarından bir diğeri organ nakilleri. Halen donörden organ bulmak ve bu alınan organların reddi önemli bir sorun. Reddi önlemek için alıcıların bağışıklık sistemi baskılanıyor) Benim tahminim, 20-30 sene sonra herkeste başka birinin organı olacak. Çünkü bağışıklık sistemini ortadan kaldırmadan nakil yapabilecek duruma geliyoruz. Organı veren kimsenin kemik iliğini de alacağız. Böylece hem vericinin hem hastanın hücreleri vücutta bulunacak. Organları alıp, nakletmeden birkaç ay yaşatabilmek üzerinde çalışıyoruz. Bunu başarabilirsek kimse organ beklemeyecek. Örneğin karaciğer veya böbrek çalışmıyorsa yerine sağlıklısı konulacak.”
TERSİNE GÖÇ ŞART DEĞİL
Prof. Dr. Toner, yurtdışında çalışan bilim insanlarının Türkiye’ye getirilmesinin şart olmadığı görüşünde: “Türkleri getirmek yerine tam tersi daha fazla göndermeliyiz. Türkiye dünyadaki en genç ülkelerden biri. Genç sayımız çok ve akıllılar da. Bugün İsrail’in gücü, dünyanın her tarafında olmalarından ve çok iyi iş yapmalarından kaynaklı. Yani gençlerimiz gidiyor, burası boş kalıyor düşüncesi yanlış. Buradaki gencimize imkân, iklim yaratmak lazım ki başarılı olsunlar. Dışarıdan bizi getirseniz de iklim uygun değilse burada hiçbir şey yapamayabiliriz.”
KARACİĞER KANSERİ ÇİPLE YAKALANACAK
PROF. Dr. Toner ve ekibinin geliştirdiği, kandan hızla kanser hücresini yakalayan mikroçip buluşlarını Johnson and Johnson firması satın almıştı. Ancak Johnson and Johnson diagnostik birimini satınca buluşun ticari ürüne dönüşmesi ve yaygın kullanıma girmesiyle ilgili çalışmalar yavaşladı. Bunun üzerine Harvard Tıp Fakültesi buluşu geri aldı ve firmayla ortak bir şirket kurarak araştırmaların devam etmesi için fonladı.
Prof. Toner son durumu “Klinik çalışmalar Çin ve Tayvan’da, karaciğer kanserlerinde başlayacak. Karaciğer kanseri Amerika’da obezite, Çin’de hepatitler nedeniyle giderek artıyor. Karaciğer kanserine bakabilen bir test yok. Bu nedenle piyasaya ilk karaciğer kanseriyle girmek istediler” diye özetledi.
GELECEĞİ BAŞKALARI YARATIYOR BİZ ONLARDAN SATIN ALIYORUZ
ÜNİVERSİTELERİN reforma ihtiyaç duyduğunu savunan Prof. Dr. Mehmet Toner, şöyle konuştu:
“Amerika’da bir profesöre 5-6 doktora talebesi düşüyor. Türkiye’de ise 10 profesöre 1 doktora öğrencisi düşer. Birçoğunun da askere gitmemek, memur olmak için yaptığını düşünürseniz... Fikir fabrikası olması gereken üniversitelerimiz fikir üretmiyor. Geleceği başkaları yaratıyor, biz onlardan satın alıyoruz. Büyük bir doktora eğitim reformuna ihtiyaç var. Bu konuda yeni kanunlar çıkıyor, TÜBİTAK bütçesi çok arttı, AB büyük paralar veriyor, araştırma fonlarımız yerine oturmuş vaziyette, tekno kentlerimiz Amerika’dan, dünyadan her yerinden çok daha iyi, çıkan fikirlerin ürüne dönüşmesi için sanayiyle işbirliği üzerine kanunlar yerine oturmaya başlıyor. Fakat üniversite hocalarımıza daha büyük imkânlar veremezsek, o işe gitmezler. Araştırma doktora seviyesinde olur. Yeni fikirler doktora seviyesinde çıkar. Örneğin MIT, dünyanın iyi okullarından biri. Çok küçük bir okul, 4 bin talebesi var. 7 bin doktora talebesi var. ABD’de bir ekonomistin hazırladığı rapora göre, 2009’da o zamana kadar MIT’den çıkmış hâlâ yaşayan şirket sayısı 25 binin üzerinde. Bu şirketlerin iş verdiği insan sayısı 3.3 milyon. Bu şirketlerin toplam geliri 2 trilyon. Öğretme değil, öğrenme önemli.”
KİMDİR?
1958’de İstanbul’da dünyaya gelen Mehmet Toner, Makine Mühendisliği alanında 1983 yılında İstanbul Üniversitesi’nden lisans, 1985 yılında MIT’den (Massachusets Institute of Technology) yüksek lisans derecesi aldı. 1989 yılında Harvard - MIT Sağlık Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi’nde Tıbbi Mühendislik alanında doktorasını tamamladı. 1989 yılında Massachusetts Hastanesi ve Harvard Tıp Fakültesi’nde Biyomedikal Mühendisliği alanında yardımcı doçent olarak göreve başladı. 1996’da doçent, 2002 yılında profesör unvanı aldı. Halen Harvard - MIT Üniversitelerinin Sağlık Bilimleri ve Teknoloji bölümlerinin müşterek kadrosunda görev yapıyor.
Prof. Dr. Toner’e ödülünü Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç takdim etti.
PROFESÖR MEHMET TONER: KANSER ÇALIŞMALARINDA HOLLYWOOD’DAN BİLE FON ALDIK
KANSER çalışmalarında uzun yıllardır çok sayıda makalesi yayınlanan, ürettiği mikroçiple kanser çalışmalarında çığır açan Türk bilim insanı Prof. Mehmet Toner önceki akşam Vehbi Koç Ödülü için Türkiye’deydi. Vehbi Koç Vakfı’nın 50’nci yılında Vehbi Koç Ödülü ‘sağlık’ alanında verildi. Harvard Üniversitesi’nde yaptığı çalışmalarla tanınan, kanser alanında mühendislik ve tıp alanlarını birbirine bağlayan bilim insanı Prof. Mehmet Toner bu özel ödülü aldı. Prof. Mehmet Toner’e ödülünü Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç verdi. Toner, ödülü aldıktan sonra yaptığı konuşmada da yaşam öyküsünün özetini anlattı.
MAKİNECİ BİR TIP PROFESÖRÜ
Öğrencilik yıllarında ‘vasat’ bir öğrenci olduğunu, ancak lise yıllarından sonra farklılaşmaya başladığını söyleyen Toner, başarı için ‘merak, yaratıcılık ve cesaret’ sahibi olunması gerektiğini vurguladı. 200’den fazla genç araştırmacı yetiştirdiğini, “Ben yaşlanıyorum ama çalıştığım kişiler hep genç” diyerek anlatan Toner, “Tıp profesörüyüm ama aslında makineciyim. Makine Mühendisliği’nde okudum, sonra tıp alanına kaydım ve biyomedikal alana odaklandım” dedi. İş yaşamı dışında sanata merakını, sanatın iyileştirici gücünü de dile getiren Toner, her işi ciddiyetle yapmanın fark yarattığını vurguladı. Toner, kanser çalışmaları yapmak için fon bulmanın önemini özetlerken de şunları söyledi: “Bilim insanı hep ileriye gider. Kendi hayali yönünde gider. Biz ilk önce doğum öncesi tanıya odaklandık. Bulduğumuz DNA testini şimdi neredeyse tüm dünya kullanıyor. Amniyosentez yerine yapılan DNA testi bizim ekibimizin çalışması. Gençler bilimi bazen sıkıcı buluyor. Vehbi Bey tüm yaptığı işler için zamanında ne gerekiyorsa yaptıysa biz de hayallerimizi gerçekleştirmek üzere fon alıyoruz. Bizim tüm bu çalışmaları yapmamız için fon almamız gerekiyor. Bunun için de her kapıyı çalıyoruz. Biz Savunma Bakanlığı’ndan, Gates Vakfı’ndan fon aldık, hatta kanser işinde Hollywood’dan bile fon aldık.”
VEHBİ KOÇ VAKFI’NIN ÖĞRENCİLERİ SAHNEDEYDİ
VEHBİ Koç’u Anma ve Ödül Töreni, Vehbi Koç Vakfı’nın 50’nci yıldönümünde “Herkesten önde gidenlerin arkasında olmak üstümüze vazife” temasıyla İş Kültür Sanat binasında gerçekleştirildi. Konuklar salona girerken, “üstümüze vazife” yazılı rozet taktılar. Vehbi Koç Vakfı’nın kuruluş amacı ve bugüne kadarki çalışmalarından bir özetin de paylaşıldığı gecede, vakfın okullarında okuyan öğrenciler sahnedeydi. Vehbi Koç Vakfı Lisesi öğrencileri Zeynep Sezgin (keman) ve Can Karatosun (gitar), Fazıl Say’ın ‘Kumru’ adlı eserini seslendirdi. Vehbi Koç Vakfı Van Ortaokulu’ndan 5’inci sınıf öğrencisi ve Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okuyan Anadolu bursiyeri öğrenciler sunuculuk yaptı. Ömer Koç uzun zamandır Vehbi Koç Ödülü törenlerini İş Kültür Sanat binasında gerçekleştirdiklerini hatırlatarak, İş Bankası yönetimine teşekkür etti ve önümüzdeki yıl bu geceyi Koç Holding’in yapımı süren Divan Kuruçeşme’deki yerinde gerçekleştirmeyi planladıklarını söyledi. (Elif ERGU)