Güncelleme Tarihi:
Yakın zamanda kanser teşhisi konan veya hastalığa yakalanmaktan çok korkan biri için dünya, özellikle sosyal medya ondan nasıl kaçınılacağı, nasıl tedavi edileceği ve bu konuda neyin korkulacağı konusunda bilimsel olarak yanlış bilgilerle dolu. Yine de birçok uzmanı hayal kırıklığına uğratan bu mitler, yalanlanmasına rağmen çekici olmaya devam ediyor. Bu inanışlar hastaların kanser teşhisiyle başa çıkmalarına yardımcı olmadıkları gibi, tedavilerini de riske atıyor.
Onkoloji uzmanı Rachel Buchsbaum, “Bir şey duyguları tetiklediğinde, mantık yürütmek zor olabilir. Kanser de daha önce hiç yaşamamış insanlar ve aileler için oldukça korkutucu” diyor. "Bugünün tedavilerinin ve teknolojilerinin eskisinden çok daha iyi olduğu mesajını vermek zor. Kanser korkusu hâlâ o kadar yaygın ki, çoğu zaman bu duyguyla takılmaya devam ediyorlar.”
Araştırmalar, son yıllarda kanser ölüm oranlarındaki istikrarlı düşüşlere rağmen, çoğu kişinin kanseri hala bir ölüm cezası olarak algıladığını gösteriyor. Uzmanlara göre, bu sadece yanlış değil, aynı zamanda erken teşhis ve tedaviden vazgeçmeye yol açarsa tehlikeli bir algı.
Uzmanlar, kanserle ilgili pek çok popüler ancak yanlış varsayımın gereksiz endişelere neden olduğunu, bazen insanları egzersiz yapmak, sigarayı bırakmak veya güneşten kaçınmak gibi yerleşik önleme davranışlarını göz ardı etmeye iterek, akılsızca tedavi kararlarına yol açabileceğini söylüyor.
İşte hastalıkla ilgili en yaygın şehir efsaneleri ve kanser uzmanlarının ilettiği 'doğrular'...
Kanser her zaman ölümcüldür
Onkoloji uzmanı Prof. Dr. Bala Başak Öven, bu inanışın yanlış olduğunu söyleyerek, “Kanserin ölümcül olup olmadığı, hastalığın hangi evresinde tespit edildiğine göre değişir. Kanser erken tanı konulup tedavi edildiğinde tam iyileşme sağlanabilir” ifadelerini kullanıyor.
Onkoloji uzmanı Karthik Giridhar, “Onlarca yıl önce, ölüm oranları daha yüksek olduğu, araştırma ve tedaviler bugünkü kadar gelişmiş olmadığı için insanlar böyle hissediyor” diyor. “Artık önleme, erken teşhis ve ameliyat tedavilerimiz var. İnsanların büyük çoğunluğu daha uzun süre hayatta kalıyor ve daha iyi, daha üretken hayatlar yaşıyor.”
Kanser bir kere vücuda girince her zaman geri gelir
Radyasyon Onkolojisi uzmanı Prof. Dr. Gökhan Özyiğit, özellikle erken safhalarda tanı konulan çoğu kanser türünde tedavilerle bir daha tekrar olmayacak şekilde tam şifa sağlanabildiğini söyleyerek, “Kanserde gidişatı ön görebilmek için hastanın tanı anında çok detaylı olarak değerlendirilmesi gerekir. Buna rağmen elimizde kanserin iyileşme durumunu yüzde 100 tahmin etmemizi sağlayan bir metot bulunmuyor. Yapılan tetkikler sonucunda ileri evrelerde olduğu saptanan kanserlerde yineleme riski daha fazla. Ancak erken evrelerde yakalansa bile daha düşük olasılıkla da olsa kanserin geri gelmesi de söz konusu olabilir.”
Öven ise, “Kanserin tekrarı hastalığın tipine ve yaygınlığına göre değişir. İleri evre hastalıklarda tekrar riski daha fazla olmakla beraber, ilk 2-3 yıl sonra tekrar riski belirgin azalır. Hastalıksız 5 yıl geçtiğinde çoğunlukla tam iyileşmeden bahsetmek mümkün” diyor.
Kanser her zaman genetiktir
Nangia, "Bazı kanserler ailelerde ortaya çıkabilir ve onları çok daha yüksek risk altına sokabilir. Ancak gerçek şu ki kanser, kişinin yaşamı boyunca herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir" diyor. “Kansere yakalanan çoğu insanın aile öyküsü yok. Bununla birlikte, BRCA1 ve BRCA2 gibi meme ve yumurtalık kanseri riskini artıran kalıtsal kanser sendromu genlerine sahip aileleri belirlemek önemli. Böylece aile üyeleri daha yakından taranabilir ve olası önleyici tedavilere sahip olabilir.”
Özyiğit ise birinci derece yakınlarında meme kanseri ve prostat kanseri olan bireylerin dikkatli olması gerektiğinin altını çizerek, “Öte yandan bu durum mutlak kanser olacakları manasına elbette gelmez. Ancak aile öyküsü pozitif olan bireylerde tarama programlarına erken başlanılması ve bu kişilerin kansere neden olduğu bilinen kötü alışkanlıklardan uzak kalmaları önerilir” açıklamalarında bulunuyor.
Her şey kansere neden olur, o zaman neden kendimi korumaya çalışmakla uğraşayım?
Özyiğit, her şeyin kansere neden olmayacağını belirtip, ‘neden kendimi koruyayım?’ yaklaşımının hayatla kumar oynamak olduğunu söyleyerek, “Çünkü kanserlerin en az yüzde 30'u önlenebilir. Dünya genelinde kanserlerin en az üçte birinin tütün ürünleri, alkol, obezite, kötü beslenme alışkanlıkları ve bazı virüslerden kaynaklandığı tahmin ediliyor. Yani çok basit bazı önlemler ile sık görülen birçok kanser türüne yakalanma riskinizi azaltmanız mümkün” diyor.
Kemoterapinin korkunç yan etkileri olur
Nangia, "Bu kesinlikle doğru değil" diyor. "Destekleyici bakım ilaçları şu anda harika ve çoğu hasta çok iyi durumda. İlaçlarla kontrol edilmeyen mide bulantısı veya tedavi edilemeyen ciddi yan etkilerin olması ise hastalarda yaygın değil”
Tıbbi Onkolog Diane Reidy-Lagunes, günümüzde hastaların bulantı ve kusma gibi yan etkileri önlemek için kemoterapiden önce ilaç alabileceklerini söylüyor. “En yaygın yan etki, zamanla biriken yorgunluk” diyor. "Bazı uzmanlar tedaviyi bir dövüşe benzetiyor. İlk yere düştüğünüzde, hemen geri zıplarsınız. İkinci veya üçüncüden sonra, yine de hızla kalkarsınız. Beşinci ya da altıncı vuruşa ulaştığınızda, daha yavaş kalkıyorsunuz ama yine de kalkıyorsunuz."
Kanser olduğunu bilmeden yaşamak, bilip yaşamaktan daha iyi
Özyiğit bu düşünce tarzını, her gece aynı yorganın altında zehirli bir yılanla yatmaya benzeterek,” Eğer kanseriniz varsa, bunun erkenden tanınması çoğu kanser türünde hayat kurtarıcıdır. Boşuna 'Kanserden korkma, geç kalmaktan kork!’ demiyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Şeker yemek kanserin büyümesine neden olur
Şekerin kanseri beslediğinin ispatlanmamış bir bilgi olduğunu söyleyen Özyiğit, “Kanserli hücreler elbette enerji için şekere ihtiyaç duyar. Ama şekerin yanı sıra yağa ve proteine de ihtiyacı olur. Özellikle erişkinlerde aşırı karbonhidrat tüketimi obeziteyi arttırır. Obezitenin de kansere yol açan etmenlerden biri olduğunu biliyoruz. Ama bu şekerin kanseri beslediği ve büyüttüğü manasına gelmez” diyor.
Deodorantlar meme kanserine neden olur
Nangia, "Bu, muhtemelen kadınlardan mamografi çektirdikleri zaman deodorant veya ter önleyici kullanmamalarının istenmesi gerçeğinden kaynaklanan bir efsane" diyor. "Kadınlara bunun söylenmesinin nedeni, deodorantların ve ter önleyicilerin, röntgen veya mamogramda kalsiyumu taklit edebilen, mamogram sonuçlarını etkileyebilen alüminyum içermesi."
Özyiğit, “Deodorantların kanser yaptığına dair elimizde net bir veri yok” diyor. “Bununla beraber bu tür kozmetik ürünler birçok farklı kimyasal madde içerdiği ve kullanımı süreklilik gerektirdiği için yine de temkinli olmakta fayda var.”
Hamileler kanser tedavisi alamaz
Hamileliğin kanser semptomlarını maskeleyerek, daha geç tanı konulmasına neden olabildiğini ifade eden Öven, “Özellikle bebeğin organlarının gelişimini tamamladığı ilk 12 hafta geçtikten sonra çoğu kemoterapi ilacı bebeğin gelişimini olumsuz etkilemediğinden kullanılabilir. Fakat gebelik sırasında akıllı ilaçlar, radyoterapi ve hormon ilaçları bebeğe zararlı olduğundan kullanılmaz” açıklamalarında bulunuyor.
Özyiğit ise hamile olduğu bilinen kanser hastalarına radyoterapi uygulanmayacağını söyleyerek, “Eğer radyoterapi uygulanmasındaki gecikme kanserli anne açısından hayati risk taşıyorsa ve erken hamilelik aylarında ise bir an önce hamileliğin sonlandırılması gerekir. Eğer hamileliğin son dönemleri söz konusu ise bebeğin sezaryen ile doğumu ve sonrasında da radyoterapinin uygulanması önerilir” diyor.
Sigara içmiyorum, bu yüzden akciğer kanseri olmayacağım
Akciğer kanseri için risk faktörlerinin başında sigaranın geldiğini söyleyen Öven, “Fakat her sigara içen kanser olmadığı gibi, hiç sigara içmeyenlerde de akciğer kanseri görülebilir. Akciğer kanserinde sigara dışında radon gazı, asbest maruziyeti, hava kirliliği, genetik yatkınlık, radyoterapi öyküsü gibi diğer etmenler de risk faktörü” ifadelerini kullanıyor.
Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerine (CDC) göre, akciğer kanserlerinin büyük çoğunluğunun sigara içenler arasında meydana geldiği doğru olsa da diğer tütün ürünleri ve duman maruziyeti de kansere yakalanma riskini artırıyor.
Nangia ise "Sigara içmeyenlerde akciğer kanserine yakalanma olasılığı çok daha düşük. Ancak akciğer kanserinin yüzde 10 ila 20'si, yaşamları boyunca hiç sigara içmemiş veya 100'den az sigara içmemiş kişilerdedir" diyor.
Biyopsi veya ameliyat kanserin yayılmasına neden olur
Kanserin doğası gereği tedavi edilmezse zaten yayıldığını söyleyen Özyiğit, “Kanserin tanısı istisnai durumlar dışında zaten biyopsi ile konulur. Öte yandan birçok kanser türünde cerrahinin hayati rolü var. Örneğin, meme kanserinde cerrahi şarttır. Kısacası kanserde uygulanması gereken bir cerrahi işlemin yapılmaması veya geciktirilmesi hayatınıza mal olabilir” diyor.
Ulusal Kanser Enstitüsü, cerrahların ameliyatlar ve biyopsiler sırasında kanser hücrelerinin yayılmasını önlemek için vücudun farklı bölgeleri için ayrı cerrahi aletler kullanmak gibi özel önlemler aldığını söylüyor.
Göğsünüzde bir yumru her zaman meme kanseri anlamına gelir
Özyiğit, elbette memede bulunan bir yumrunun her zaman meme kanseri manasına gelmediğini belirterek, “Ancak bu tür durumlarda temkinli olmakta fayda var. Çünkü meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserlerden ve erken tanı ile tedavisi mümkün. Bu nedenle memenizde giderek büyüyen veya daha önce elinize gelmeyen yumru şeklinde kitleleri gecikmeden hekiminize göstermenizi öneririz” diyor.
Kemoterapiden sonra saç yeniden çıkmaz
Özellikle kadınlar için tereddüt edilen yan etkilerden biri saç dökülmesi ve geri gelmeyeceği korkusu. Uzmanlar bunun biraz zaman alabileceğini, ancak çoğu durumda farklı bir doku ve hatta renk olmasına rağmen saçın geri döndüğünü söylüyor.
Reidy-Lagunes, "Kemoterapi, hızlı büyüyen hücrelere saldırarak çalışır" diyor. "Kanser hücreleri hızlı büyüyor, ancak saç hücreleri gibi diğer hücreler de öyle. Kemoterapi, saç derinizde, kaşlarınızda, kirpiklerinizde, kollarınızda, bacaklarınızda ve kasık bölgenizde kılların dökülmesine neden olabilir. Tedaviniz sona erdiğinde ise kıllar yeniden uzamaya başlar. Saçların yeniden çıkması üç ila beş ay sürebilir.”
Öven, her kemoterapinin saç dökülmesine neden olmadığını vurguluyor, “Saç dökülmesi geriye dönüşümlü bir yan etki olup tedavinin bitmesinden 1-2 hafta sonra tekrar çıkmaya başlar.”