Güncelleme Tarihi:
AGİT Zirvesi'nde Cumhurbaşkanı Demirel ile Rusya Devlet Başkanı Yeltsin arasında ilginç bir diyalog geçiyor. Yeltsin, ‘‘Türkiye'deki kamplarda Çeçenistan'a adam yetiştiriliyor’’ diyor ve Demirel'e bir rapor uzatıyor. Demirel'in yanıtı, ‘‘Göster yerini hemen kapatayım’’ oluyor.
RUSYA Devlet Başkanı Boris Yeltsin hemen şikáyete geçiyor: ‘‘Türkiye'de kamplar var, bu kamplarda Çeçenistan'a adam yetiştiriliyor...’’
Şikáyetin muhatabı Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel.
Çarşamba günü Çırağan Sarayı'nda gerçekleşen bu görüşmenin bundan sonraki bölümünü Demirel şöyle aktarıyor:
‘‘Yeltsin'e ‘Türkiye'de kamp yok' dedim. 'Devlet yapmıyor' dedi. Peki kim yapıyor? ‘Bir takım dinci çevreler yapıyor' dedi. Elinde bir rapor var. Yanında oturan Dışişleri Bakanı verdi bu raporu Yeltsin'e. Ben de ‘Verin o raporu' dedim. Verdiler...’’
ŞEFİNİ GÖNDER
Cumhurbaşkanı, Rus istihbaratının hazırladığı rapora göz gezdiriyor. Raporda ne var?
‘‘Raporda bir şema var. Şemada İslami gruplar diye bir takım memleketler gösteriliyor. Türkiye de gösteriliyor.’’
Demirel, Yeltsin'e soruyor:
‘‘Nerede bunlar? Bunların yeri neresi, söyleyin ertesi günü kapatalım.’’
Cumhurbaşkanı'nın aktardığına göre, Yeltsin kampların yeriyle ilgili sorusuna bir yanıt veremiyor.
Demirel, bu noktada Yeltsin'e verdiği mesajı şöyle anlatıyor;:
‘‘Sen, dedim, istihbarat teşkilatının başındaki adamı gönder buraya. Hemen yarın gönder. Bu kamplar neredeyse, bunu söylesin. Bak biz dürüst politikamızın gereği, Rusya'nın aleyhine bir şey yapmayız. Bunda bizim menfaatimiz yok.’’
BANA SOR...
Cumhurbaşkanı'nın Yeltsin'e mesajı şöyle devam ediyor:
‘‘Bak sana çok önemli bir şey söyleyeceğim: Rusya ile anlaşma yaptıktan sonra, ticaret hacmimiz 12 milyar dolara çıktı. İşadamlarımız, müteahhitlerimiz orada bir sürü iş yaptılar. Bir milyonun üzerinde Rus turist Türkiye'ye geldi. İki komşu ülkeyiz. Biz sizden gaz alıyoruz. Bu sizin için de çok önemli, bizim için de... Gel birbirimize olan itimadımızı muhafaza edelim. Ben sana dememiş miydim ‘senin zihnini bozan bir şey olursa bana sor' diye...
VER ELİNİ...
Ben büyük devletim sen de. Bizim münasebetlerimiz asıldır. Ben seninle gelip dostluk anlaşması yapmadım mı Kremlin'de? ‘Evet yaptınız' dedi. O duruyor' dedim. Bakın Türkiye mavi boncuk politikası takip etmez, dürüst politika izler. Biz büyük devletiz, sen de büyük devletsin. Senin de bize karşı politikan dürüsttür. Gel dedim, bu itimatı muhafaza edelim.’’
Demirel, bu mesajın ardından bir hamle yapıyor:
‘‘Yeltsin'e 'ver elini' dedim. Elini uzattı, ‘Türkiye ile Rusya Federasyonu arasındaki dostluk yürüyecektir' dedim; el sıkıştık.’’
ŞİMDİLİK...
Çeçenistan faktörünün Türk-Rus ilişkilerinde yol açtığı tereddütler Demirel ve Yeltsin'in el sıkışmalarıyla ‘‘şimdilik’’ aşılıyor.
Ve bütün dikkatler Yeltsin'in dış istihbarat örgütü şefini Ankara'ya gönderip göndermeyeceği sorusuna çevriliyor.
Mutlu son...
Demirel, Yeltsin'e Çeçenistan konusunda kendisinin, ek protokol konusunda ise Başbakan Ecevit'in verdiği güvenceler sonucu Yeltsin'in endişelerinin giderildiğini anlatıp, şöyle konuşuyor:
‘‘Böylece Yeltsin Rusya'ya rahat gitti. Giderken de bana haber gönderdi. Ben bu toplantının başarısını sağlayacağım dedi.’’
Bu güvencenin ardından Rusya İstanbul Şartı'nı engelleme yoluna gitmiyor ve Çırağan Sarayı salonlarında iki gün süreyle gerçekleşen Türk-Rus diplomasisi mutlu sonla bitiyor.
Mavi Akım Projesi
Ecevit güvence versin...
Demirel ile Yeltsin çarşamba günkü görüşmede el sıkışıyorlar. İkinci bir el sıkışma diplomasisi olayı ertesi gün, bu kez Rusya Devlet Başkanı ile Başbakan Bülent Ecevit arasında yaşanıyor. İkinci el sıkışma olayının öyküsü, Demirel ile Yeltsin arasında çarşamba günü yapılan görüşmede Yeltsin'in ‘‘zihnini karıştıran’’ bir sorunu açmasıyla başlıyor. Şikáyet konusu, bu kez Rus doğal gazını Karadeniz üzerinden Türkiye'ye getirecek olan Mavi Akım Projesine ilişkin ek protokolün Başbakan Bülent Ecevit'in bu ayın başında Moskova'ya yaptığı ziyaret sırasında imzalamaması. Demirel, ek protokolün ertelenmesinin Rus tarafında yarattığı tepkiyi şöyle aktarıyor:
ABD SİZİ ETKİLİYOR
‘‘Ruslar bunu mesele haline getirdiler. Bu teknik bir protokol. Sayın Başbakan bunu koalisyon ortakları ile görüşeceğini ve önümüzdeki günlerde imzalanacağını söylemişti. Ruslar bunu aldılar ve Amerika'nın tesiri ile bu imzalanmıyormuş, Amerika bunun önünü alıyormuş gibi gösterdiler. Ruslar ‘Efendim Türkiye bizimle bir anlaşma yaptı, acaba cayıyor mu' endişesine girdiler.’’ Cumhurbaşkanı’nın aktarımına göre, Yeltsin bu endişelerini ve rahatsızlığını çarşamba günü Demirel'e açık ifadelerle anlatıyor ve şöyle diyor: ‘‘Ek protokolün imzalanmaması siyasi tesirlerle oluyor...’’ Demirel, Yeltsin'in bu çıkışına verdiği karşılığı şöyle anlatıyor: ‘‘Ben de ‘Hayır' dedim: Bizim başbakan, sizin başbakana söyledi. Benim bu anlaşma için hazırlığımı tamamlamam lazım. Bu koalisyon hükümeti. Bu anlaşma imzalanacak, bizim başbakan gelip size bu anlaşmanın imzalanacağını söylemedi mi?’’ Yeltsin, Demirel’in bu sözleri üzerine şu soruyu yöneltiyor: ‘‘Sizin başbakan bunu bize bir daha söyler mi?’’ Demirel, ‘‘Ben söylüyorum ya...’’ diyor. Ancak Cumhurbaşkanı'nın güvencesi yeterli olmuyor. Yeltsin, bu güvenceyi Ecevit'ten de işitip, işi sağlama almak istiyor. Ancak bu noktada önemli bir pürüz var: Ecevit'in Moskova ziyareti sırasında Yeltsin'in kendisine randevu vermemesi. Hatırlanacağı gibi Yeltsin sonradan Ecevit ile telefonda konuşmak istemiş, ancak bu kez Ecevit bu talebi geri çevirmişti.
YELTSİN GÖNÜL ALIYOR
İşte Moskova'dan gelen kırgınlığın izlerini de taşıyan ve Yeltsin'in özrünü de beraberinde getiren kritik Türk-Rus buluşması, perşembe günü Ecevit'in Çırağan'da yabancı konuklara verdiği yemek sırasında gerçekleşiyor. Demirel, bu buluşmayı şöyle anlatıyor: ‘‘Ertesi günü Sayın Başbakan'ın yemeğinde masaya oturduk. Başbakan, Yeltsin'in yanında oturuyor. Yeltsin'in öbür yanında ben oturuyorum. Benim öbür tarafımda Clinton oturuyor. Yeltsin, yemekte bizim Başbakan'a, ‘Ben sizinle Moskova'da görüşemedim, Moskova dışındaydım, işim vardı' diyerek o meseleyi izah etti. Ben bizim Başbakan'a ‘Yeltsin ek protokol konusunda böyle diyor' diye bir gün önceki konuşmamızı aktardım ve 'Siz de ona bir şeyler deyin' dedim. Başbakan da Yeltsin'e ‘Ek protokol yılbaşından önce imzalanacak' dedi. Yeltsin hemen elini uzattı. El sıkıştılar.’’
Köşk'e, Beyaz Saray usulü sözcülük
İSTANBUL'daki AGİT zirvesinde evsahipliği yapan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Çankaya Köşkü'nde de bir an önce Beyaz Saray tipi bir ‘Sözcülük’ uygulamasına geçilmesini istedi. Zirveye katılan 54 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarının neredeyse hepsiyle görüşen Cumhurbaşkanı Demirel'in temaslarıyla ilgili bilgi almada basın mensupları oldukça zorlandı. Bu nedenle özellikle Demirel'in dış politika danışmanları Feridun Sinirlioğlu ile Mehmet Ali Bayar, gazeteciler tarafından sürekli telefonla arandı. Sinirlioğlu ve Bayar, kimi zaman Demirel ikili görüşme yaparken gazetecilerin telefonlarına yakalandı. Durumu farkeden Demirel, özellikle AGİT gibi uluslararası zirveler ile diğer önemli konularda basına aynı ABD'de olduğu gibi ‘Beyaz Saray Sözcülüğü’ yöntemiyle bilgi verilmesinin doğru olacağını bildirdi. Demirel'in, ‘Çankaya Köşkü Sözcülüğü’nün oluşturulması için çalışmalara başlanılmasını istediği öğrenildi.