Kanal İstanbul çıkışı: Görevini ihmal eden hesabını verir

YAP-İŞLET-DEVRET OLMAZSA MİLLİ BÜTÇE

“Kanal İstanbul’un 9 yıllık bir geçmişi var. Biz bu projeyi seçim kampanyamızda milletimizin takdirine sunduk ve onayını aldık. İnşallah yakında ihaleye de çıkılacaktır. Herkes gibi muhalefetin de destek olmasından memnuniyet duyarız. Ama onlar destek yana, ‘Biz bunu yaptırmayız, yapanlara da parasını ödemeyiz’ diyebilecek kadar akıl, mantık dışı bir yere savruluyorlar. Kimi, ‘Hangi parayla yapacaksın’ diyor. Halbuki projenin modeli yap-işlet-devret, yani finansmanı kendi içinde. Yap-işlet- devretle yapılırsa, bütçeden para çıkmıyor. Milli bütçeden yapar mıyız, onu da yaparız. Kimi, ‘çevre ve deprem riski’ diyor. Halbuki çevre ve deprem meselesi de dahil 56 kurumdan olumlu görüş alındı. Kimi de, ‘gereksiz’ diyor. Herhalde bu söz, CHP’nin klasik muhalefet zihniyetini en iyi yansıtan ifadedir.

TANKER KAZASINI UNUTMAMALIYIZ

Geçmişte Boğaz’da yaşanan pek çok felaketi de unutmamalıyız. Sadece Independenta tanker kazasının yol açtığı çevre felaketinin bedeli 40 milyar lira olarak hesaplanıyor. Halbuki Kanal İstanbul’un ön çalışmalarındaki bütçesi 75 milyar lira civarındadır. Geliri maliyetini kısa sürede çıkartacağı gibi, kalıcı finansman kaynağı haline de gelecektir.

MONTRÖ İLE İLGİSİ YOK

Kanal İstanbul’un, Montrö Sözleşmesi’yle herhangi bir ilgisi de yoktur. Tamamen Türkiye’nin kendine ait bir su yolu olarak faaliyet gösterecek ve işletilecektir. Bunların İstanbul ile bir derdi yoktur. Nasıl olduysa İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kazandılar. Bunlar İstanbul seçimini falan kazanmadılar. Belediye Meclisi AK Parti’de, Meclis kahir ekseriyeti ile kimde? Cumhur İttifakı’nda. Şimdi kalkmış ‘projeden çekiliyorum’ diyor. Bunun karar verme yetkisi bize, Büyükşehir Belediye Meclisi’ne aittir. Senin böyle bir karar verme yetkin yok. Biz vatanımız İstanbul’a bu projeyi kazandırmakta kararlıyız. Projenin sahibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Kurumların görevi, devletin aldığı karara uygun şekilde kendi sorumluluk alanlarında üzerlerine düşeni yapmaktır. Görevini ihmal eden hesabını millete ve hukuka muhakkak verecektir.”

LİBYA BİZE GAZİ MUSTAFA KEMAL’İN YADİGARIDIR

Libya’daki her gelişme bizi yakından ilgilendiriyor. Libya bize, hem Osmanlı’nın, hem de şerefli bir Osmanlı subayı olarak burada önemli hizmetler ifa eden Gazi Mustafa Kemal’in yadigarıdır.

Soruyorlar asker gönderecek misiniz? Biz de ne diyoruz; ‘Davet edildiğimiz yere gideriz ama davet edilmediğimiz yere gitmeyiz.’ Şu anda da böyle bir davet olduğuna göre de icabet ederiz. Türkiye ve Libya tarafında tüm onay süreçleri tamamlanan mutabakat resmen yürürlüğe girmiştir. Türkiye’nin ve Libya’nın birbirlerini gören deniz kıyıları temel alınarak hazırlanan deniz yetki alanlarıyla ilgili haritamızı Birleşmiş Milletler nezdinde de kayda geçirdik. Bizim bu anlaşma ile amacımız, Akdeniz’de hakkımızın gasp edilmesine engel olmaktır. Şayet bu adımı atmasaydık, Akdeniz’de Türkiye’yi kendi kara sahillerine hapsedecek bir oyun tezgahlanıyordu.
Güvenlik ve askeri işbirliği muhtırasına dayalı olarak, Meclis açılır açılmaz ilk iş, asker gönderme tezkeresini sunacağız. İnşallah ocak ayının 8’inde, 9’unda Meclisimizden bunu geçireceğiz. Böylece davete icazet edeceğiz. Meclisimizin de onaylamasıyla, Libya’daki meşru yönetime çok daha etkin destek verme imkânına kavuşacağız. Darbeci generale savaş
uçağından tanka ve paralı askere kadar her türlü desteği sağlayanlar, ülkemizin bu adımına karşı çıkıyor. Halbuki onlar savaş baronuna yardım ediyor, biz meşru hükümetin yanında yer alıyoruz.