Güncelleme Tarihi:
Hürriyet, 19 yıl önce işlenen cinayetin perde arkasındaki müthiş öyküyü ortaya çıkardı. İstanbul Ataşehir’de ailesiyle yaşayan Hande Çinkitaş, 4 Ocak 2001 sabahı evde babası Nezih Çinkitaş tarafından ölü bulundu. Okul elbiseleri üzerindeydi. Polisler eve gittiğinde duvarlar ve yerler kan içindeydi. Küçük kızın vücudunda 13 bıçak darbesi sayıldı. Katil, kızın başına çekiçle vurmuş, bıçaklamış ve boğazını kesmişti. Kimsenin bir ses duymaması, bir şey bilmemesi şüpheliydi. Babası Nezih Çinkitaş ve üvey annesi Şehnaz Çinkitaş gözaltına alındı. Cesette herhangi bir DNA’ları tespit edilemeyince serbest bırakıldılar. İstanbul polisi cinayeti çözmek için başka delillerin peşine düştü ancak bir sonuca ulaşılamadı. Nezih Çinkitaş polise, kızının katilinin bulunabilmesi için sık sık dilekçeyle başvuruyordu. Kamuoyunun da baskısı vardı.
KANADALI UZMANIN DERSİ
Mayıs 2001’de, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün davetiyle Ankara’ya gelen Kanadalı mülakat uzmanı polisler, 28 Türk personele eğitim veriyordu. Eğitimin ilk basamağı yazılı anlatım analizleri tekniğiydi. Kanadalı uzmanlar bu yolla Kanada’da çözülen olaylardan örnekler veriyordu. Türk polisler, yazıdan yola çıkarak suçluya ulaşılan bu tekniği yeni duymuş ve oldukça merak etmişti. Kursiyerlerden Tamer Topsakal kendilerine verilen örneklerin hep Kanada’dan olduğunu söyleyip, Türkiye’den bir yazıyı incelemeyi teklif etti. Kanadalılar teklife sıcak baktı. Seçilen örnek Hande Çinkitaş cinayetiydi. İncelenmesi için ele alınan metin de Hande’nin babası Nezih Çinkitaş’ın emniyete yazdığı dilekçelerdi.
KIZIN KATİLİ BABASI
Nezih Çinkitaş 3 sayfalık dilekçesinde, kızı Hande’nin katillerinin 4 aydır yakalanamadığını söylüyor, bir an önce bu cinayetin açıklığa kavuşturulmasını istiyordu. Acılı bir babanın haykırışlarını içeren bir yazıydı. Türk polisler dilekçeyi bire bir İngilizce’ye çevirip Kanadalı uzmanlara teslim etti. Kanadalı uzmanların incelediği her cümleden çıkan sonuç 28 Türk kursiyeri şoke ediyordu. Kanadalı uzmanlara göre, Hande Çinkitaş bu dilekçeyi yazan babası tarafından öldürülmüştü. Katil babanın ciddi derecede psikolojik rahatsızlıkları bulunması ihtimali yüksekti. Çift kişilikliydi. Cinayeti başka bir ruh halindeyken işlemiş, şimdi de büyük bir vicdan azabı duyuyordu. Kanadalı polisler, katilin yapılacak sorguda suçunu itiraf etmesinin içinde bulunduğu psikolojik durumdan dolayı çok zor olduğunu, ancak çektiği vicdan azabından dolayı sık sık kızının mezarına çiçeklerle giderek kızından özür dilediğini düşündüklerini ifade ettiler. Cinayet şüphelisi baba, bu mezarlık ziyaretleri sırasında gizlice takip edilirse, kendi kendine yaptığı “özür” konuşmaları cinayeti açığa çıkarabilirdi. Kanada polisinin değerlendirmesi bu yöndeydi.
Kursun bitimiyle komiser Tamer Topsakal soluğu amirlerinin yanında aldı. Kanadalı polislerin baba Nezih Çinkitaş’ın dilekçesini analiz ederek vardıkları sonucu aktardı. Hemen İstanbul’a gidecek, soruşturmayı yürüten dedektiflerle bu analiz paylaşılacaktı. Tamer Topsakal ve amirleri İstanbul’a geldi. Kanadalı meslektaşlarının analizini cinayeti soruşturan dedektiflere aktardı. İstanbul’daki cinayet masası dedektiflerinin de birinci derecede şüphelisi baba Nezih Çinkitaş’tı. Dengesiz davranışlar sergiliyordu. Bunun dışında cinayet silahlarından çekiçte de parmak izi vardı. Bütün bunlar soruşturma savcısına aktarılmıştı. Ancak savcı çekiçte bulunan parmak izinin tek başına yeterli olmayacağını, baba Nezih Çinkitaş’ın o evde yaşadığını, çekiçte parmak izinin bulunmasının normal olduğunu, bunun mahkeme sürecinde çürütülebileceğini söylemişti. Savcı, polislerden daha somut bir delil bulmalarını istiyor ve bu yüzden baba Nezih Çinkitaş hakkında dava açmıyordu.
Ankara’dan gelen komiser Tamer Topsakal’ın da aralarında bulunduğu dedektifler ise soruşturmayı sürdürüyorlardı. 12 yaşındaki kurban Hande Çinkitaş’ın öz annesi ile görüşmeye gittikleri gün ise hayatlarının en büyük şoklarından birini yaşadılar. Görüşme sırasında Hande Çinkitaş’ın öz annesi, kızının mezarına her hafta gittiğini ve mezarlığın her gittiğinde çiçeklerle süslü olduğunu söyledi. Bu durumdan şüphelenip mezarlık bekçisine sorduğunda ise, Nezih Çinkitaş’ın tarifine uyan bir kişi tarafından mezarlığın çiçeklerle donatıldığını öğrenmişti. Çiçeklerle mezarlığa gelen bu kişi, uzun süre kabrin başında kendi kendine konuşuyordu.
CİNAYET 19 YIL SONRA AYDINLANDI
Komiser Tamer Topsakal ve beraberindeki dedektifler şaşkınlıktan adeta küçük dillerini yutmuştu. Kanadalı meslektaşlarının anlatımlarıyla birebir örtüşen bir durum vardı. Derhal durumu soruşturma savcısı ile paylaşıp, mezarlıkta bir izleme sistemi kurmayı teklif ettiler. Ancak bu talepleri de kabul görmedi. Cinayetin aydınlanması için 19 yıl geçmesi gerekecekti.
EŞİNİ SUÇLADI
Nezih Çinkitaş ifadesinde, kendisiyle birlikte tutuklanan eşi üvey anne Şehnaz Çinkitaş’ı suçladı. Nezih Çinkitaş, “Kızım ile Şehnaz’ın araları iyi değildi. Bir keresinde bana, ‘bir leşim var’ dedi. Kızımı darp ettiğini gördüm. Kızımın öldürülmesinde fail Şehnaz çıkacak” dedi.
KANADA’DA DELİL KABUL EDİLİYOR
Bilimsel İçerik Analizi (SCAN) tekniğinin yaratıcısı Kanadalı bilim insanı Avioam Sapir. İnsanların doğru söyleyip söylemediklerinin tespiti için kullanılan teknik, 3 aşamalı olarak yazı anlatım analizi, vücut dili analizi ve sorgu aşamalarından oluşuyor. Bilimsel İçerik Analizi yöntemi Kanada’da hukuki delil olarak kabul ediliyor. Avinoma Sapir, ifade analizinin temel ilkelerinden birinin, “suçu reddetmenin eylemi reddetmekle aynı şey olmadığını” savunuyor. Sapir’e göre şüpheliler, “Suçlu değilim” ya da “Ben yapmadığım” dediğinde aslında eylemi inkar etmiyorlar.
BOMBACI DA BÖYLE YAKALANDI
1978’den 1995’e kadar ABD’de bombalı eylemler yapan Ted Kaczynski de yazı analiziyle yakalanmıştı. Kaczynski’nin hikayesi ‘Manhunt: Unabomber’ ismiyle dizi film olarak konu edildi.