Güncelleme Tarihi:
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürülüğü’ne bağlı bir müfettişin 2 Şubat 2018 tarihli raporu, Ulaş Yurdakul Davası’nın görüldüğü Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Rapora göre tanık mahkumlardan Bülent Kocaman, ifadesinde, Yurdakul’un ölümünden iki hafta önce öldüresiye dövüldüğünü söyledi.
Müfettiş 19 Aralık 2016 günü Yurdakul’a reçete yazıldığını saptadı. Yurdakul’un o tarihte revire gitmediğini saptayan müfettiş, durumu cezaevi doktoru Bahadır Badem’e sordu. Badem, Yurdakul’u görmeden ilaç yazdığını kabul ederek, şöyle dedi:
“İlacı bitmeye yakın hastaları bildiklerinden, sürekli ilaç kullanmak durumunda kalan kimseler olduğu, mağduriyetlerine sebep olmamak bakımından Ulaş’ı görmeden reçete verdiği, bunun gibi kurumda 300-400 kişinin olduğu...”
Doktorun eşi ilaç mümessili
Bazı hasta kayıtlarını bilgisayar üzerinden göstererek, ‘borca ilaç’ yazdığını ifade eden, “Usule aykırı değil mi” sorusuna karşılık, “Kurum çok kalabalık. Gece işlere ancak yetiştirebiliyorum. Kurumun aciliyeti bakımından başka çarem yok” dedi. Yurdakul’a yazılan Lyrica 300 miligramlık ilacın başka mahkum için verildiğini savunan Badem, “Herhangi bir hükümlü için verilmiş olabilir” şeklinde konuştu.
Bir eczacı yakınının bulunmadığını anlatan Badem’in eşinin ilaç mümessili olduğu belirlendi. Raporda, “Borca ilaç kavramının usule ve mevzuata aykırı olduğu, hangi ilacın hangi hükümlü ve tutukluya verildiğini tespitini imkansız hale getirdiği görülmüştür” denildi.
Kurumun 26 Şubat 2015 tarihli İzleme Kurulu Raporu’nda “Uyuşturucu olarak kullanılan bir hapın çok yaygın kullanıldığı” ve 22 Nisan 2015’te “Doktorların herkese hap yazdığı, hapların uyuşturucu olarak kullanıldığı” bilgisinin yazıldığı anlatıldı. Başka cezaevlerindeki ilaç usulsüzlüklerinin bir benzerinin görüldüğü anlatılarak, doktorun uyarıldığı belirtildi. Uygulama devam ettiği için müdür ve ikinci müdür hakkında suç duyurusunda bulunuldu.
‘Hap için dövüyorlardı’
Yurdakul’un ölümünden hemen önce Nihat Şen ve çetesi tarafından öldüresiye dövülen Ulaş Hepduyucu’nun da ifadesi alındı. Hepduyucu, “Gece hapları içip içip Ulaş’ı sabaha kadar dövüyorlardı. Öleceği belliydi” dedi.
Hepduyucu şöyle devam etti:
“Memurların bilmemesi mümkün değil. Dövülmesine göz yumdular. Ulaş kafasının gelip gitmesi dışında pek sorunlu değildi. Dayaktan hali kalmıyor, altına işiyordu. Elinde yüzünde morluklar oluyordu. Sayımlarda görünüyordu bu. Şen’in memurlara ‘Dövmezsen bunlar akıllanmaz. Akşam yine döveceğim’ dediğini duydum. Ulaş’a hap verilerek, altını pisletmesi sağlanıyor, dövmek için mazeret oluşturuyorlar. Bir depresyon hapı verip dövüyorlardı. Haliyle adam altına işiyordu. Burada mahkumu mahkuma kırdırma politikası var.”
Adının açıklamayan bir tanık da “Şen ve adamları diğer tutuklu ve hükümlülere gelen ilaçların ya tamamını ya da yarısını alarak, kafa yaptıklarını, Ulaş Yurdakul’u adeta zevkine dövdüklerini” söyledi. Öte yandan, aynı çete tarafından Barış Çakıroğlu adlı bir mahkumun da Yurdakul’un ölümünden sonra yüzü kesilerek dövüldüğü anlaşıldı.