Güncelleme Tarihi:
Geçmiş yıllarda genellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanan, film, dizi ve tiyatro oyunlarına konu olan “kan davası” son yıllarda yaşanan sosyal değişikliklere rağmen halen büyük sorun olmaya devam ediyor.
Çevre baskısı nedeniyle kan davasını yürütmek zorunda kalan aile bireyleri, kan davasından kaçmak için bölgeden başka kentlere göç ediyor.
Kan davalı ailelere mensup erkekler cinayet işlediği için cezaevine girerken, yakınları ise aynı aileye mensup olmaları nedeniyle ölüm korkusu yaşıyor. Kan davalılarıyla karşılaşmamak veya kurulacak pusulara düşmemek için adeta evlerinde hapis kalan aile üyeleri, büyük sıkıntı yaşıyor.
“SORUN TÜM TÜRKİYE'YE TAŞINDI”
Töre ve namus adı altında işlenen cinayetlerle ilgili araştırma yapan Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aytekin Sır, kan davasının temelini toplumsal baskının oluşturduğunu söyledi.
Kan davasını sürdürenlerin bu baskı altında kalarak cinayet işlemek zorunda kaldığını ifade eden Sır, şöyle dedi:
“Kan davaları feodal yapı nedeniyle yaşanıyor. Feodal kültürün sürmesi sorunun devamını sağlıyor. Aşiret yapısı içerisindeki bir takım insanlar cinayetlerin işlenmesine karar verip, hatta karşı aileden kimin, nasıl ve hangi suç aleti ile öldürüleceğini belirliyor. Eskiden sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanan cinayetler zinciri kan davaları, göçle metropol kentlere hatta ve Avrupa ülkelerine taşındı. Son 1 hafta içinde Tarsus ve İzmir'de yaşanan kan davaları cinayetlerinde 6 kişi yaşamını yitirdi. Kan davalarının belirgin bir nedeni yok. Sulama sırası, hayvan otlama ve benzeri sebepler kan davalarına neden olabiliyor.”
“BARIŞ KOMİTELERİ” OLUŞTURULDU
Bölgede kan davlarının son erdirilmesi için valilikler ile sivil toplum örgütlerinin girişimlerinde büyük mesafeler alındı.
Son 5 yılda başta Diyarbakır'ın Bismil, Çınar ve Şanlıurfa'nın Siverek ilçeleri olmak üzere çok sayıda ilçede kaymakamlıklar öncülüğünde “Barış Komiteleri” oluşturuldu. “Barış Komiteleri” kaymakam, emniyet müdürü, jandarma komutanı ile yöredeki kanaat önderlerininde yer aldığı yaklaşık 15 kişiden oluşuyor.
Komite üyeleri, görüşüp ikna ettikleri ailelerle barış yemekleri yiyip, kan davalarını sona erdiriyor. Ancak, kan davlarını sona erdirmek her zaman kolay olmuyor. Zaman zaman yapılan onlarca görüşmeye rağmen barışla sonuçlanmayan davalar da bulunuyor.
Çınar Kaymakamı Hasan Tanrıseven bölgenin kanayan yarası olan kan davalarını sona erdirmek için çalıştıklarını söyledi.
Son 2 yılda Çınar ilçesinde aralarında kan davası bulunan 10'nun
üzerinde aileyi ikna edip barıştırdıklarını anlatan Tanrıseven, şöyle
dedi: “Ancak kan davalarını sona erdirmek kolay olmuyor. Geniş aile yapıları var. Aylarca bir ailenin yüze yakın bireyini barış için ikna etmek zorunda kalıyorsunuz. Ancak, bunların birinin barışı kabul etmemesi kan davasının devam etmesine neden oluyor.
Sorunun temeli eğitimsizliktir. Bu nedenle yeni nesilin eğitimine büyük önem veriyoruz. Bu konuda toplumun tüm kesiminin duyarlı davranması gerekiyor.”
BAŞBAKAN ERDOĞAN 4 KAN DAVASINA SON VERDİ
Bölgede yaşanan bazı kan davalarının sona erdirilmesi için bölge milletvekilleri, bakanlarının yanı sıra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da büyük katkısı oldu.
Yaklaşık 3 yıl önce, Diyarbakır'da 4 kan davası, barış komiteleri, milletvekilleri ve bakanların girişimlerine rağmen sona erdirilemeyince devreye Başbakan Erdoğan girdi. Başbakan Erdoğan'ın araya girmesiyle dönemin Çınar Belediye Başkanı Vecdi Arzu, Hani Belediye Başkanı Celal Kayhan ve Bağıvar Beldesi Belediye Başkanı Mahmut Akyıl kan davalılarıyla barıştı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 2005 yılındaki Diyarbakır ziyaretinde aralarında kan davası bulunan Hamit ve Öztürk aile fertlerini de Kaplan Düğün Salonunda düzenlenen törende barıştırdı.
300 KİŞİ 3 YILDIR EVİNDEN ÇIKAMIYOR
Bölgede kan davalı aileleri barıştırdığı için barış elçisi olarak tanınan ve girişimleri sonucu 8 yılda 448 kan davasını barışla sonuçlandırmayı başaran Diyarbakır Kasaplar Odası Başkanı Sait Şanlı'nın (63), kan davalarından tüm toplumun sorumlu olduğunu söyledi.
Bölgede 100 yıl önce işlenen bazı cinayetlerin halen kan davası olarak devam ettiğini bildiren Şanlı, kan davalarınından en büyük sıkıntıyı cinayetlere kurban giden ya da cezaevine giren erkeklerin yanı sıra kadın ve çocukların da yaşadığını vurguladı.
Kendisinin de kan davası mağduru olduğunu ve bu nedenle 1960 yılında ailece Diyarbakır'dan göç etmek zorunda kaldıklarını anlatan Şanlı, şöyle devam etti:
“Kan davalı aileler büyük acılar yaşıyor. Örnek olarak Diyarbakır'daki Devan ve Mendan aileleri arasında 3 yıldır yaşanan bir kan davası var. Geniş aşiret yapısına sahip bu aileler. Kan davası nedeniyle 2 aileden 5 bine yakın kişi zor durumda. Bu ailelere mensup 300 kişi evinden çıkamıyor. Adeta evinde hapis hayatı yaşıyor. Bazı aileler çocuklarını okula gönderemiyor. Kan davlarında ölen erkeklerin eşleri dul çocukları yetim kalıyor.”
Kan davalarının sona ermesi için herkesin çaba göstermesini isteyen Şanlı, şöyle devam etti:
“Bu işin çözümünde sadece devlet kurumlarına görev düşmüyor. Herkese görev düşüyor. Herkesin çaba göstermesi lazım. Önemli olan husumetlerin kan davlarına dönüşmesini önlemektir. Bunun için zamanında müdahale çok önemlidir. Kan davasının nedeni cahilliktir. Cahillik olunca toplumsal baskı oluyor. Eğitimli insan toplumsal baskından az etkileniyor. Kan davaları artık bölgeyi aştı. İstanbul'da hatta Almanya'da ve Hollanda'da kan davası cinayetleri işlendi.
Halen bölgede devam eden binin üzerinde kan davası var. Yüzyıllardır devam eden kan davalarında binlerce kişi yaşamını kaybetti. Bir o kadar kişi de yaralandı. Maalesef bu acılar halen yaşanıyor.”
“KAN DAVASI CİNAYETİ TOPLUMDA MEŞRU GÖRÜLMEMELİ”
Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu da yörede feodal anlayış nedeniyle suç ve cezanın bireysel olarak görülmediğini, genelleştirildiğini belirtti. Tanrıkulu, şöyle dedi: “Bir aileden sorun yaşayan bireyle beraber o ailenin tüm bireyleri suçlu görülüyor. Bunun sonucunda ailenin tümü sıkıntı yaşıyor. Kan davalarının engellenmesi konusunda yasalar yeterli. Yasalarda sıkıntı yok. Anlayış değişmelidir. Özellikle kırsalda yaşayanlar bu tür cinayetleri meşru görüyor. Kan davası cinayeti toplumda meşru görülmemeli. İnsanların kafasında meşru görüldüğü için cinayetler işleniyor. Bunun engellenmesi lazım. Cinayet sanıkları ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alıyor. Buna rağmen cinayet işleniyor. Demek ki toplumsal anlayışta sorun var.”