Güncelleme Tarihi:
NE OLMUŞTU
Agos Gazetesi'nin haberine göre; Kamp Armen, Ermeni toplumunun en önemli hafıza mekanlarından biri. Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi tarafından, Valilik ve Vakıflar Genel Müdürlüğünden izinler alınarak satın alınan Tuzla Ermeni Çocuk Kampı, yıllarca arlarında Hrant Dink vei Rakel Dink’in de olduğu,özellikle İstanbul dışından gelen çocuklara ev sahipliği yaptı.
Kampın tapuda sahibi görünen Fatih Ulusoy, 6 Mayıs 2015’te kamp tesislerini yıkmaya çalışmış ve gelen tepkiler üzerine yıkım durdurulmuştu. Daha sonra arlarında Ermeni toplumunun sivil toplum örgütü temsilcileri ve siyasetçilerinin de olduğu görüşme süreci başlamış, Başbakan Davutoğlu’nun da araya girmesiyle birlikte kampın iadesi için süreç başlamıştı. Süreç devam ederken, Nor Zartonk ve Kamp Arman Dayanışması, yıkıma karşı kampta nöbete başladı.
Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’nın satın aldığı kamp arazisi, 1936 Beyannamesi gerekçe gösterilerek, çocukların emeğiyle inşa edilen tesisiyle birlikte, devlet tarafından ilk sahibine iade edilmiş ve kampa el koyma süreci, Yargıtay’ın 1987’de yerel mahkeme kararını onaylamasıyla tamamlanmıştı.
Kampın iadesi için vakıf yönetimi bütün hukuki yolları denedi ancak sonuç alamadı. Boş aldıkları arazinin üzerine yapılan tesisler için tazminat ödenmesi için açılan davalar dahi sonuçsuz kaldı.
2011 yılında Vakıflar Kanunu’nda yapılan değişiklikle azınlık vakıflarının el konan mülklerinin iadesi süreci başlayınca, Tuzla Çocuk Kampı için de Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne (VGM) başvuru yapıldı. Ancak VGM, Tuzla Kampı’nın satışının hukuki olarak iptal edilmiş olmasını gerekçe göstererek, dosyayı ‘el konmuş mülk’ olarak değerlendirmedi ve bu sebeple kampın iadesi ya da tazminat ödenmesi söz konusu olmadı.
HRANT DİNK’İN EMANETİ
“Kamp Armen, 20 yılda 1500 çocuğun yetiştiği bir masal ülkesi” diye yazmıştı geçen mayısta Radikal’den Hakkı Özdal… 1963 yazıydı… 8-12 yaşlarındaki 20 kadar ilkokul öğrencisi, “bir yaz kampı” için Tuzla’ya götürüldüler. Orada tüm yaz boyu bir kamp hayatı yaşayacaklarını düşünüyorlardı. Tam öyle olmadı; ‘bekledikleri gibi’ bir kamp yaşayamadılar; ama sonra kendilerinin ve kendilerinden başka binlerce çocuğun yaşayacağı bir kampa can suyunu verdiler.
20 çocuk, başlarında Tuzlalı inşaat kalfası Hasan abileri, o yaz boyu toprağı kazdılar, sırtlarında çimento torbaları, zayıf kollarında kalaslar taşıdılar, fidan diktiler, kuyu açtılar, kümes ve ahır yaptılar… Üç ay boyunca çalıştılar ve bir çocuk kampının, gelen gidenin imrendiği bir ‘yuva’nın doğumunu sağladılar. Kurak bir araziye bereket, ıssız düzlüğe kuş cıvıltıları gibi çocuk sesleri getirdiler…
“Hrant Dink 8 yaşında gelmiş Kamp Armen’e ve Rakel ile burada tanışmış. Bir süre birlikte yönettikleri kamp için “Bizim Atlantis uygarlığımız” diyordu. Acılarıyla şaşkın, çocukluklarıyla umutlu Ermeni yetimlerin; tanımadıkları çocuklarla kardeş olmayı, doğayı yeşertmeyi, hayatı ortaklaşmayı öğrendikleri bir ‘kırlangıç yuvası’ydı. Yıkılırsa, devrilen, onun çürümeye terk edilmiş kolonları olmayacak sadece; çocuk cıvıltıları ve anılarıyla birlikte, ortak bir geleceğe ilişkin bir umut daha kaybolacak.”
Ama dört yıl önce, Suriye’deki vahşetten kaçan Ermenilerden İstanbul’a gelenlerin çocukları Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi’ne sığındığı bir dönemde Kamp Armen’e ne olduysa oldu.
2011 yılında Vakıflar Kanunu’nda yapılan değişiklikle azınlık vakıflarının el konan mülklerinin iadesi süreci başlayınca bir umut doğdu. Ama Vakıflar Genel Müdürlüğü, ‘hukuki olarak’, Kamp Armen’in ‘el konmuş mülk’ değil, ‘iptal edilmiş satış’ olduğuna karar verdi! Ne iade edilecek ne de tazminat ödenecekti.
Bu bir anlamda son darbeydi. 2011’den sonra ‘arazi’ye sahip olanlar, artık bir ‘villa cenneti’ne, bir rant adasına dönüşmüş Tuzla’daki bu iştah açıcı mülklerine inşaat yapmaya karar verdiler. Geçen mayısta bir sabah dozerler bu amaçla yola çıktı. Kampta protestocuların başlattığı nöbet yıkımı durdurdu. Ve bugün tapunun iade edilmesiyle Dink’in emaneti yok olmaktan kurtuldu.