Güncelleme Tarihi:
Gündemden düşmeyen Sağlık Bakanı Osman Durmuş, MHP'ye tek taraflı saldırıldığını düşünüyor
BASINA EN ÇOK MALZEME VEREN BAKAN KONUŞTU
Neden Osman Durmuş? Ya kim olacaktı? Göreve geldiği günden beri ‘‘basın’’ için bu denli canla başla çalışan başka bakan var mı? Açılışa gider, gazetecinin yüzündeki sivilceyi enjektörle boşaltır, denetime gider başhekimin ellerini radyatörde cız-bız yapar. Öteki bakanların neyini duydunuz? Öyle bakıp duruyorlar. Bakarken aynı zamanda bağıran bir Durmuş var, bir de Tantan. Bir gün onunla da söyleşiriz inşallah. Ta Oktar Babuna olayından beri, ilgimi
çekiyordu zaten, Durmuş. Biraz da kendime
benzettiğimden; benim de süzgecim yoktur
zira. Buluştuk, konuştuk. Ben geleneği
bozmadım, her röportaja gittiğim
insan gibi Durmuş'u da sevdim.
Güleryüzlü, samimi, duygusal.
Nedir sizin bu başhekimlerden çektiğiniz?
- Bakın, başhekimleri bir bütün olarak suçlamak yanlış. Belki o başhekimlerin haklı olduğu bir taraflar da var. Ancak dozu ayarlayamamak ya da küçük siyasi manevralar yapmak yanlış. Siz başhekimseniz size yapılan haksızlığı hukuki çerçevede medeni ölçülerde kovuşturursunuz. Ya da 'Sayın bakan siz buraya geldiğinizde elime bir káğıt tutuşturuldu, bunu doğru buluyor musunuz?' dersiniz. Ben de 'Ver bakayım evladım, nedir o?' derim. Böyle bir şey olmadı. Ben gelmeden önce danışmanım içeriye girip 'Sayın bakan geliyor' demiş. O da 'Gelirse gelsin' demiş. Bunu da sonradan öğreniyorum. İçeri giriyorum, yerinden kıpırdamıyor, oturuyor. 'Beni niye karşılamıyorsunuz' bile demedim. Nörotik bir görüntüsü vardı, yüz hatları gergindi. Baktım yerinden kalkmıyor, yanına gittim elimi uzattım yine kalkmadı. Gayet yumuşak bir şekilde 'Sayın başhekim anlaşılan devletin bakanına ve devlete saygınız yok. Tıp Fakültesi'nde büyüklerimize ağabey, abla deriz biz. Bu kavramlar sizde yok herhalde' dedim. O anda yerinden fırladı, káğıdı yüzüme doğru tutup 'Bununla siz beni görevden alamazsınız' dedi. Yavaşça 'Neymiş o, ver bakayım' dedim. Yine dinlemeyince, 'Çık dışarı terbiyesiz herif' dedim. 'Sizin babanızın malı mı?' dedi. 'Burası devletin malıdır' dedim. Söylenmeye devam etti.
BENİMKİSİ DÜZENLİ ZİYARET
Sonra pişmanlık duydunuz mu?
- Hiç üzüntü duymadım. Siyasette aday olmuş, iki defa başarısız olmuş. Basının üzerinde polemik yaptığı bir bakanı ben aşağılayayım psikolojisi içinde. Ona fırsat veremezdim.
Başhekimin DYP'li olmasıyla bir alakası var mı bu davranışınızın?
- Şu anda Siirt başhekimi olan İhsan Doğan, DYP milletvekili adayıdır. Basın onun için de üstüme geldi. Ben onu koruyorum. Yüksek İhtisas Hastanesi Başhekimi Sosyal Demokrat'tır. Adamı başhekim yaptım diye Tabip Odası bir ay meslekten ihraç cezası verdi. Benim ön yargılarım yok, karşımdakiler bana önyargılı davranıyor.
MHP'nin en çok kadrolaşmaya gittiği bakanlık olarak adı geçiyor Sağlık Bakanlığı'nın. Faruk Bildirici'nin kitabında da var bu iddialar.
- Türkiye'de kadrolaşma vardır. Kim iktidardaysa orada vardır. MHP iktidara gelmemiştir. Dolayısıyla MHP'de kadrolaşma yoktur. Siyaset zor, kendinizi korumak zorundasınız. Güvendiğiniz kişinin sizi korumasını istemez misiniz? Üç kardeşim var, biri kız ve evli. Bir kardeşim yirmi yıldır Sağlık Bakanlığı'nda çalışıyor. Personel Daire Başkanı. Biri de diş hekimi. Devlet işine kesinlikle sokmadım. Ama bu kadar yazıldıktan sonra onu da devlet işine sokacağım. Kardeşim benim yüzümden layık olduğu yerde değil. Daha evvelki dönemlerde bu bakanlıkta bazı şeyler rüşvetle oluyordu. Yükselseydi, bazı şeylere bulaştırırlardı. Ben onu kirlenmekten korudum ama maddi açıdan zarar verdim. Mağdur oldular.
Hastanelere haberli baskınlar yapıyorsunuz. Vatandaşın gördüğü pislikleri göremiyorsunuz. Ne olacak bu hastaların ve hastanelerin hali?
- Ben baskın yapmıyorum, düzenli ziyaretler yapıyorum. Sağlık Bakanlığı'nın hastaneleri tertemizdir. Biz birçok hastaneyi pırıl pırıl hale getirdik. Sadece Sigorta hastanelerine karışamıyoruz. Mesela koğuşta veremli hasta yatmaz, ona tek oda lazımdır. İşadamlarımızdan rica ediyorum yardımcı olsunlar diye. Benim hastanelerim iyidir.
Sayın Bahçeli'ye bir olaydan sonra sözlü istifanızı sunmuşsunuz. O da size, 'Sen fazla gazete okuyorsun' demiş. Ne demek bu?
- ‘‘Başından beri seninle uğraşıyorlar. Sen başarılısın, görevine devam et. Ne yazarlarsa yazsınlar sen doğrusunu yapmaya bak’’ demek istedi.
Neden 9 yıldır profesör olamadınız?
- Bugün üniversite rektör adayları için profesörler niçin yürüyor? Ben uzağı gören bir insanım. Gürüz'ün çıkarmak istediği bir yasa tasarısı vardı. Olabildiğince antidemokratik. Dokuz ay onunla uğraştım. YÖK'e karşı mücadele açtım ben. Şimdi susuyorum.
Sizi engelleyenler kimdi?
- Gazi Üniversitesi Rektörü Enver Hasanoğlu. Özel jüri oluşturdu, benim yarım kadar dosyası olan birini saptadı. Jüri üyelerine tek tek telefon etti. 'Bu adam MHP milletvekili adayıdır. Bunu ben istemiyorum' dedi. Şimdi yerine görevi devralacak adamın, hukukçudur, eğer biraz vicdanı varsa, ben müracaat ettiğimde, iki dosyayı inceleyip, yeniden gaspedilen hakkımı iade etmesi lazım.
KARŞIMIZDAKİNİN HUKUKU
Müracaat etmeye niyetiniz var mı?
- Bilemiyorum. Bekliyorum. Yapılması gereken budur. Benim dosyam hak ediyorsa, verirsiniz. Altmış kadar yayınım var. İlk defa Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapılmış ameliyatlara katılan bir ekibin mensubuyum.
Türkiye hukuk devletidir cümlesini çok duyuyoruz.
- Ama benim hukukum olunca hepimiz sarılıyoruz da, karşımızdakinin hukuku olunca sarılmıyoruz. Mesela Mehmet Usta'nın hukukunu biz korumak zorundayız. Mehmet Usta başhekim olarak yanlış yapmış olabilir. Ama onun da hukuki hakları var. Bürokratlara kızarım zaman zaman, 'Bir adamı görevden alıyorsunuz. Şırnak'a gönderirseniz, onu linç etmiş olursunuz.' Niye Bodrum'a, Marmaris'e, İstanbul'a değil de, Şırnak'a gönderiyorsunuz?
Niye bazı yerleri sürgün yeri olarak görüyoruz?
- Evet... Evet doğru ama maalesef yıllardır böyle yapıldı. Oralara gitmek istemiyorlar. Biz onu çözmeye çalışıyoruz.
Aslını inkar eden haramzadedir
Siz Kürt müsünüz?
- Bu ülkede insanların kökenlerini araştırırsanız... Benim ailem 300 yıl önce muhtemelen Malatya civarında Zerve tarafından geldiğine dair bir söylenti var. Bundan doğal bir şey olamaz. Ben Sağlık Bakanı olduktan sonra kökenimin araştırılması, insanları niye bu kadar ilgilendiriyor?
Önemli bir insan olduğunuz için doğal olarak geçmişiniz de merak ediliyor. Faruk Bildirici'nin kitabında Çankırı'ya sonradan göçtüğünüz yazıyor. Kaynağı da Namık Kemal Zeybek.
- MHP'li olduğum için mi yadırganıyor?
Bakın, bu kitapta (Siluetini Sevdiğimin Türkiyesi) her kesimden insan var. Herkesi araştırmış Faruk Bildirici, yalnız sizi değil.
- Kitabı ben okumadım, hanımım okumuş, olabilir. Ben annemi babamı seçmediğim gibi, siz de seçemediniz. Anayasa der ki, 'İnsanların kendisine özgü hakları vardır. Dinini, mezhebini, etnik kimliğini, ailevi iç meselelerini soramazsınız. Bu ayrımcılığa girer. Ama aslını inkár eden haramzadedir. Geçmişimden utandığım hiçbir şeyim yoktur. Annem babam çok saygıdeğer insanlardır.
‘‘Ben Kürtlerin de Türk olduğuna inanıyorum. Bütün Türkler gibi ben de Cengiz Han'ın torunlarındanım. Ayrıca bu hakkı kimse benden alamaz’’ demişsiniz vaktiyle.
- Ben böyle bir şey hatırlamıyorum. Siz kendinizi ne hissediyorsanız osunuzdur. Ben Türk'üm, Türk'ün yaşayış biçimine sahip olmaktan çok mutluyum, gurur duyuyorum. Böyle hissediyorum. Bir esmer hanımı seversem, ‘‘Hayır, sarışını seveceksin’’ diye bir dayatma yapılabilir mi? Buna saygı göstermek lazımdır. Ben etnik ayırımcılığa karşıyım. Onlar Namık Kemal Zeybek'in kendi düşünceleridir, saygı duyarım.
Milliyetçilikle yurtseverlik arasındaki fark nedir? Herkes bu ülkeyi sizin kadar sevmiyor mu?
- Siz Atatürk'ü seversiniz herhalde. Atatürk iyi bir Türk milliyetçisidir. Çünkü İstiklal Harbi'ni yapıp bu devleti kuran kişidir. Atatürk'ün Türk tarifi Lozan'da belirlenmiştir. Türk milletini aşağılamaya çalışan insanlar var. Bunlar yabancılaşma dediğimiz, Türk olmaktan utanan insanlar. Kimse kimseyi tutmuyor, isterlerse gitsinler ama o ülkeler kabul etmiyor bunları. Ülkücülük idealizmdir. Yurtseverlik belli bir toprak parçasını sevmektir. Milliyetçilik bir millete mensup olanları sevmektir. Mesela siz Yakut bölgesinde ve Gagavuz bölgesinde yaşayanlara lakaytsinizdir. Milliyetçiler onları da sever. Aradaki fark budur. Ailenizi, akrabanızı seversiniz, aynı ilde yaşayanlara hemşehrilik edersiniz, aynı ülkede yaşayanlara yurtseverlik yaparsınız, ama aynı millete mensup olanlara da soydaşım der kucaklarsınız. Meseleyi mezhepçiliğe getirmemeli. Bu yanlıştır. Türkiye'yi bir bütün olarak düşünmelisiniz.
TASFİYE SÖZKONUSU DEĞİL
MHP'de şiddet eğilimi biraz fazla gibi. Neden?
- İftira. Biraz da abartılı. Ceyhan'da CHP milletvekilini evire çevire dövdüler. Bundan niye bahsedilmiyor?
Sadi Somuncuoğlu'na yapılanları gördük.
- Ne oldu ki orada? Kameralar hep sizde, kalemler hep sizde, tek taraflı saldırılıyor bize.
Parti gençlik kolları kurulacakmış. Ülkü ocaklarının tasfiyesi anlamına mı geliyor bu?
- Hayır. Hayır, hiç böyle bir şey yok. Öyle bir tasfiye de sözkonusu değil.
Eşiniz sizi eleştirir mi?
- Yaşım ondan biraz büyük. O beni dinler. Arada da eleştirir tabii ama siyaseti seçen benim, davranışlarımı kendim şey ederim. Ben güdülen bir insan değilim.
Kin tutar mısınız?
- Hiç tutmam, üzülürüm, merhamet etmem gerektiğini düşünürüm. Yunus'un bir sözü vardır: ‘‘Yaradılanı severim, Yaradan'dan ötürü.’’ İnsanları severim.
OSMAN DURMUŞ DEDİ Kİ
Basına her zaman söylüyorum: Ben sizin ekmek paranızım, beni üzmeyin
Kanser meslekten kaçış sebebimdir. Gözümün önünden hiç gitmez hastalarım.
Çok iyi bir cerrahım.
İçimi boşaltmak istediğim zaman gider bir film seyrederim, müzik dinlerim, tabiata bakarım.’’
Film seyrettiğimde gözlerim dolar, ağlarım.
Ertuğrul Özkök'ü, Bekir Coşkun'u, Taha Akyol'u, Uğur Dündar'ı okurum.
Sezen Aksu'yu, Muazzez Abacı'yı, Zerrin Özer'i, Cem Karaca'yı, Barış Manço'yu dinlerim.
Bazen, konuşma özürlüyüm deyip, 15 gün konuşmuyorum.
Evde liberalim.
Annemin babamın fukara olması, köy çocuğu olmam, namuslu dürüst mücadele etmem, yüksek tahsil yapmam, üniversite öğretim üyesi olmam, bakan olmam, suç mu?