Kalp mi beyin mi?

Güncelleme Tarihi:

Kalp mi beyin mi
Oluşturulma Tarihi: Ocak 08, 2017 21:03

Unutmayalım ki, duran kalp yeniden çalıştırılabilse de beyin ölümü gerçekleştiğinde böyle bir şansımız yok. Kısacası, netice şu: Patron beyindir. Nokta. Neden mi? Onun yanıtı da yazıda. Buyurun...

Haberin Devamı

En önemli, güçlü, etkili, “olmazsa olmaz”ımız, yaşam için son karar verenimiz, özetle patronumuz hangisi?

Kalp mi, beyin mi?

Soruya yanıt arayanlardan biri (Emo Phillips), bakın o bu soruya nasıl yanıtlamış: “Bir zamanlar beynimin vücudumun en önemli organı olduğunu düşünürdüm. Sonra aklıma geldi: Bir dakika, bana bunu söyleyen kim?”

“Patron kim?” sorusunun yanıtında son kararı beyin veriyor olsa da bence bu onun önemini asla azaltmaz. Hayatı nasıl yaşayacağımızı, onu nasıl yapılandırıp ondan neler üreteceğimizi, hayat sepetimizin içine neler doldurup hayat ağacımızı nasıl süsleyeceğimizi, kısacası duygu ve düşüncelerimizi, seçimlerimizi, neticede yaşam biçimimizi o yönetiyor. Ve bu mühim bilgi özellikle bugünlerde hepimize daha çok lazım. Çünkü beyin içine ne doldurursanız onu düşünüp onu üretiyor.

BEYİN YENİDEN ÇALIŞMAZ
Gelin (olan biten onca kötü şeye, pisliğe, hıyanete, teröre) rağmen biz yine de iyi şeyler düşünmeye devam edelim. Enseyi karartmayıp “gelecek güzel günlere” dair beklentilerinizi sürdürelim. Bu da geçer deyip sabırla bekleyelim ve dik değil, dimdik durmaya devam edelim. Bir ayrıntı daha: Ölüm de “kalbin durması” ile değil, “beynin devre dışı kalması” ile başlayan bir süreç. Ve unutmayalım ki duran kalp yeniden çalıştırılabilse de beyin ölümü gerçekleştiğinde böyle bir şansımız yok. Netice şu: Patron beyindir. Nokta.


UYKU SORUNUNUZ VARSA
Uyku sorunu olan biriyseniz işiniz zor. Zor, çünkü kötü uyku ciddi bir problem. Yetersiz uyku sadece yorgunluk değil, sağlıksızlık, isteksizlik, başarısızlık, kaza yapma riski ve daha pek çok şey demek. Eğer böyle bir probleminiz varsa sakın “pas” geçmeyin. Öncelikle de şu üç sabotajcıya dikkat edin: Daha az kafein tüketin, alkolü ya hiç kullanmayın ya da minimuma indirin, uyku ortamınızı gözden geçirin. Diğer tavsiyelerine gelince…

- Akşam yemeklerini hafifletin.
- Egzersiz yapın.
- Gündüz şekerlemelerini terk edin.
- Stres ve depresyon probleminiz var mı iyileştirin.
- Reflü, horlama, uyku apnesi gibi problemleriniz varsa tedavi olun.
- Uyku kaçıran bir ilaç yutuyor olabilir misiniz, bir bakın.
- Hormonlarınızı kontrol ettirin.

Kalp mi beyin mi


BUNAMA BÜYÜK TEHDİT
Sağlığımıza düşkün olalım ya da olmayalım fark etmiyor. Ömrümüz sürekli uzuyor!

Bilimsel ve sosyal gelişmeler, daha hijyenik ortamlar, ilaçlar, aşılar filan derken geçtiğimiz yüzyılda ömürler ikiye katlandı. 1900’lerin başında 40-50 yaş civarında olan insan ömrü 2000’li yılların başında 80’lere ulaştı. Görünen o ki uzamaya da devam edecek. Hatta bazılarına göre 2050’den sonra “120 yıl hedefi” bile aşılabilecek.

SAĞLAM BELLEK ŞART
Bu bilginin net anlamı şu: Ömürler uzadıkça yaşlılıkta geçirdiğimiz süreler uzayacak. Dolayısıyla yaşlılık sorunlarında patlama yaşanacak. Bana göre uzun ömrün yol açacağı en mühim yaşlılık sorunu da “bunama” yani “demans” veya “Alzheimer hastalığı” olarak bilinen problem olacak. O halde daha şimdiden şu “sağlam bellek” meselesine biraz daha fazla kafa patlatmamızda fayda var.


GİZLİ ŞEKER BEYNİ ÜZER
Bunama problemini hızlandıran gizli ama mühim problemlerden birinin de kanda şeker ve insülin seviyelerinin dengesizliği olduğu netleşiyor.

Bu dengesizliğin beyinde glikoz ve insülinin işlenmesinde hatalara yol açtığı, bu hataların da damar sertliği ya da Alzheimer’a giden yolu hızlandırdığı ileri sürülüyor.

Çeşitli araştırmalar net ve açık olarak şunu gösterdi: Sadece şeker hastalığının değil, insülin direncinin bile genel bilişsel gerileme, hafif bilişsel bozukluk ve bunama riskini arttırması mümkün.


MÜHİM 'İKİLİ'
Uzunca bir süre önce önemli tıp dergilerinden biri olan Diabetes Care’de yayınlanan bir araştırma bize insülin fazlalığının (hiperinsülineminin) diyabet (şeker hastalığı) teşhisi konulmamış olan kişilerde bile zamanla bilişsel yetenekleri azaltabileceğini gösterdi. Bu bilgi başka araştırmalarla da doğrulandı. Özeti şu: Sık sık dile getirdiğim “insülin direnci” ve “gizli şeker” sorunu en az “şeker hastalığı” problemi kadar mühimdir. Ve bu ikili en az ileri dönem “diyabet hastalığı” kadar beynimize zarar vermektedir.

Kalp mi beyin mi


HER YAŞTA ŞAMPİYON OLABİLİRSİNİZ
Bugüne kadar şampiyon olamadım diye üzülmeyin. Her yaşın bir şampiyonu var ve çalışırsanız o şampiyon siz de olabilirsiniz. Bu bilgi 100 yaşını beş yıl önce kutlayan bu Fransız bisiklet yarışmacı sayesinde yeniden kanıtladı. Uzun ömürlüler içinde “sağlıklı ve uzun bir yaşamın” sırrını yine ilk kez en doğru şekilde o yarışmacı 105’lik Fransız açıkladı. Dedi ki: Uzun ömrün sırrı egzersiz yapmaktır. Hem de her gün!

AMA, YORULMADAN
Bununla da yetinmeyip iki önemli noktanın da altını çizdi: “Yorulmadan” ve “yarışmadan” yapılan egzersizler ömre ömür katıyor. O, nüfus kâğıdı yaşlı ama beden ve ruhu genç Fransız yarışmacının demek istediği şey özetle şudur: Güzel ve keyifli, iyi bir hayat geçirmenin yolu beslenmeden ziyade egzersizden geçiyor. Ama egzersiz yaparken de kendinizle ya da başkalarıyla yarışmayı bırakıp kapasitenize göre egzersiz yapmanız ve bunu ısrarla sürdürmeniz gerekiyor. O mükemmel insan bir başka mühim noktanın daha altını çiziyor: Egzersizi de aşırı yorgunluğa meydan vermeden, yani “yorulmadan” yapmak gerekiyor.


TEMBELLİĞİN 3 FATURASI
Unutmayın: Hareketsiz yaşamın üç faturası var.

Birinci fatura “yaşam süresine” çıkıyor. Hareketsiz yaşayanların ömrü beklenenden kısa sürüyor.

İkinci fatura “sağlığa” çıkıyor. Tembel biri iseniz sağlıklı, formda ve zinde, huzurlu, keyifli, zımba gibi bir hayat sürmeniz zorlaşıyor.

Üçüncü fatura da “paraya” çıkıyor. Çünkü daha az hareket, daha çok ve ağır kronik hastalık, bu da daha fazla sağlık harcaması anlamına geliyor.

Karar sizin!

Keyifli, formda, zinde zımba gibi biri mi olacaksınız, yoksa her gün bir yenisi gelen faturalarla mı uğraşacaksınız?

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!