Güncelleme Tarihi:
Kendini yenileyemeyen ve çoğalamayan hücrelerin ölmesine bağlı olarak, kişide ortaya çıkan işitme kaybı bir süre sonra kalıcı hale gelebiliyor.
Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz (KBB) Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nebil Göksu, yaptığı açıklamada, ses enerjisinin, titreşim halinde beyin tarafından algılanması sonucu işitmenin gerçekleştiğini söyledi.
Dış kulak, orta kulak, iç kulak ya da sesin deşifre işleminin yapıldığı sistemin herhangi bir basamağında engele takılması halinde işitme kaybının ortaya çıktığını ifade eden Göksu, dış kulakta sesin toplanarak orta kulağa iletildiğini, orta kulakta iletilen sesin büyütüldüğünü ve sesin sonra iç kulağa aktarıldığını anlattı.
Göksu, “Burada ses analiz edilerek deşifre yapılıyor, kodlanıyor ve sinirlerde ilerleyerek beyinde algılanıyor” dedi.
Bu süreçlerden birindeki aksaklığa bağlı işitme kaybı görüldüğünü dile getiren Göksu, “Orta kulak iltihabı, iç kulak zarı delikliği ve tümörler, iç kulak hastalıkları ciddi sorunlar yaratabiliyor” diye konuştu.
Göksu, kulakla ilgili hastalıklarının hepsinde işitme kaybı olabildiğini ifade eden kulakta meydana gelen iltihabın hem işitme kaybı, hem ağrı hem de doluluk yaptığını söyledi.
Kulaktaki bir tümörün ağrıya yol açabildiği belirten Göksu, aynı zamanda çınlama ve işitme kaybından da sorumlu olabildiğini anlattı.
Göksu, kulakta tek taraflı çınlamanın işitme ve denge siniri tümörlerinin bulgusu olabildiğini belirterek, sorunun erken dönemde tespit edildiğinde tedavi edilebilir ve yüksek oranda başarı elde sağlanabilirken; tümörün büyümesi halinde kalıcı işitme kaybı gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiğini belirtti.
Göksu, beyin ve omuriliği hastalığı olan MS'de de işitme kaybının sık görüldüğünü ifade ederek, “Çünkü, bu hastalıkta sinirlerin kılıfı eriyor. Sinir kılıfı eridiği için sinirler yalıtımsız kalıyor ve görevini yerine getiremiyor” dedi.
İşitme kaybının bir hastalık değil, semptom (bulgu) olduğuna işaret eden Göksu, kulakla ilgili her hastalığın kendine göre belirti verdiğinin altını çizdi.
ANTİBİYOTİK KULLANIMINA DİKKAT
Hastalıkların tedavisinde kullanılan bazı antibiyotikler ile ağrı kesicilerin de iç kulaktaki hücrelerin yapısını bozduğuna ve işitme kaybına yol açabildiğine dikkati çeken Göksu, “İç kulaktaki problemde en büyük etken antibiyotikler, idrar söktürücülerdir” diye konuştu.
Göksu, eskiden tüberküloz tedavisinde kullanılan antibiyotiğin içindeki “streptolizm” maddesinin iç kulakta kalıcı hasara neden olduğunu, bu nedenle artık kullanımından kaçınıldığını belirtti.
“İÇ KULAKTA KOPAN HÜCRELER ASLA YERİNE GELMEZ”
Göksu, yüksek sese maruziyetin işitme kaybına yol açabildiğini ve hatta mevcut sorunu kalıcı hale getirebildiğini söyledi.
Uzun süreli yüksek sesin, çok hassas olan ve işitme fonksiyonunda temel görevi üstlenen iç kulağa çok fazla hasar verdiğini vurgulayan Göksu, kesinlikle yüksek sesli ortamlardan kaçınılması gerektiğini ifade etti.
Göksu, yüksek ses enerjisinin, iç kulakta yer alan salyangozda salınan zar üzerindeki hücrelerde bulunan tüylerin kopmasına ve hücrelerin ölmesine neden olduğunu, bu hücrelerin bir daha asla yerine gelmediğini söyledi.
Bu hücrelerin, kendisini yenilemediğini ve çoğalamadığını, bu yüzden olası bir sorunun kalıcı hale geldiğini dile getiren Göksu, yüksek sese maruz kalan meslek gruplarında kalıcı işitme bozukluğunun sık görüldüğünü kaydetti.
Göksu, uçak teknisyenlerinde, tankçı ve topçu gibi askerlerde, yüksek sesli müzik dinlenilen bar ve disko gibi mekanlarda çalışanlarda, gürültülü alet kullanarak çalışmak zorunda kalanlarda bir süre sonra işitme kaybı şikayetlerinin görüldüğünü ve belli bir zamandan sonra şikayetin kalıcı hale geldiğini bildirdi.