Güncelleme Tarihi:
Dışişleri Bakanı Deniz Baykal ve Başbakan Tansu Çiller yurtdışındaydı
Kardak krizinde müthiş olay
Askeri kariyerindeki en önemli dönemeçlerinden biri, Somali oldu, Çevik Bir'in. Birleşmiş Milletler'in, Somali'deki BM Barış Gücü Komutanlığı'na bir Türk komutanı ataması gündeme geldiğinde Çevik Bir tercih edildi. Bu arada ABD Savunma Bakanlığı da bu tercihten yana olduğunu Türk tarafına hissettirmişti.
DAHA GİTMEDEN SOMALİ KAPLANI OLDU
Bir, daha Somali'ye gitmeden gazetelerde ‘‘Somali kaplanı’’ olarak adlandırılmaya başlandı. Oysa Somali'de işler, bir çırpıda çözüleceğe benzemiyordu. BM, barışın kurulduğu gerekçesiyle Amerikan askerlerinin sayısını azaltmaya hazırlanırken, Mogadişu'da çatışmalar bitmek yerine daha da alevlenmişti.
Nitekim Bir'in 1993 Şubat'ında gittiği Somali'deki izlenimleri olumsuzdu. Ankara'ya dönerken, sıkıntısını gizlemedi:
- Orada durum kritik. Daha karargahım bile oluşmamış. Oraya gittiğimde görev yapmak isterim. Ortada dolaşan bir general konumunda olacaksam bu işe hiç girmem. Ben başarmak için varım ve şartlar oluşmuşsa başarırım.
BİRAZ ACELECİ BİR DAVRANIŞ
Açıklamanın ardından tartışmalar başladı; Türkiye, komutanlığı üstlenmeli mi, üstlenmemeli mi? Türkiye'ye dönüp danışmalarda bulunmadan açıklama yapması nedeniyle eleştirildi:
- Türkiye, BM Güvenlik Konseyi'ne girmek için çalışmalar başlatacak. Somali'deki komutanlık, bu planın önemli bir parçasıydı. Bir'in, görevi devralmayacağı işareti vermesi, planı bozuyor. Bir'in Türkiye'ye dönüp, istişarelerde bulunmadan açıklama yapması, biraz aceleci bir davranıştır.
HEPSİNİ BİR STADA DOLDURURUM
Tartışmalar ve tereddütler nedeniyle komutanlığın devralınması uzadı. BM, Barış Gücü Komutanının yetkilerini yeniden belirledi. Bir, 8 Mart yerine 1 Mayıs 1993'te göreve başladı. Somali'ye giderken, Hürriyet muhabiri Kadir Ercan sordu; ‘‘Yapacaklarınızı planladınız mı?’’ Pratik bir çözüm formülü vardı, Bir'in kafasında:
- Bir stad bulur, oraya doldururum hepsini...
Ancak Farah Aidid kuvvetlerinin sürdürdüğü çatışmaları sonuçlandırması o kadar kolay olmadı. Üstelik operasyonları, Amerikalı komutan yardımcısı yönetiyor, Bir ise çoğunlukla karargahta kalıyordu.
Öyle ki, Haziran'da Somali'de çatışmalar sürerken bayram tatilini geçirmek üzere Türkiye'ye gelecek fırsatı bulabildi. 15 Pakistanlı askerin öldürüldüğü haberini ailesiyle birlikte tatil yaptığı Antalya'da öğrendi. Tatilini yarıda kesip Mogadişu'ya dönmek zorunda kaldı.
Dönmesi çatışmaları azaltıcı bir etki yapmadı. Üstelik bir İtalyan askerinin, Amerikan askerlerinin attığı gözyaşartıcı bombayla yaralanması, İtalyan Genelkurmayı'nı kızdırdı. Bir'i BM'ye şikayet ettiler:
Tam bu dönemde Mogadişu'daki Türk Birliği'ne bir havan mermisi düştü. Merminin yakınında patlaması, gürültüden korkan bir erin bayılmasına neden oldu. Bir, olayla ilgili habere çok sinirlendi: ‘‘Türk askeri bayılır mı?’’ Ve Hürriyet muhabiri Kadir Ercan'ı ilk uçakla Türkiye'ye gönderdi.
SÜRESİ DOLMADAN GERİ ÇEKİLDİ
Birkaç ay sonra, bu kez Amerikalılar Bir'i eleştirdi. Başkan Clinton, 13 ABD askerinin öldürülmesinden BM'yi sorumlu tutup, askerlerinin BM Komutanı olan Bir'den emir almayacağını açıkladı. Bir'in süresi dolmadan geri çekilmesi gündeme geldi. Tartışmalar uzun sürünce 18 Ocak 1994'e gelindi ve komutanlık dönemi sona erdi. Komutanlığı, Malezyalı Korgeneral'e devrederken şu açıklamayı yaptı:
- Kalıcı barış, Somali'nin silahsızlandırılmasıyla sağlanır. Ama biz hala bunu başaramadık.
İŞTE MÜSTAKBEL GENELKURMAY BAŞKANI
Somali'deki görevi Birleşmiş Milletler çevrelerinde büyük itibar kazanmasına yol açtı. BM Genel Sekreteri Butros Gali ve barış güçlerinden sorumlu yardımcısı Kofi Annan, New York'taki BM merkezinde, Bir için bir tören düzenlediler.
Annan, Bir'e madalya takarken, dinleyenleri şaşırtan bir konuşma yaptı:
- İşte Türkiye'nin müstakbel Genelkurmay Başkanı...
Annan'ın bu sözlerini duyan, İngiliz, Fransız, Rus büyükelçiler, hemen Türk büyükelçi İnal Batu'nun yanına koştular. ‘‘Doğru mu? Nasıl Genelkurmay Başkanı olacak? Darbe mi yapacak?’’ Batu, uzun uzun Türkiye'deki askeri terfi sistemini anlatmak zorunda kaldı.
Çevik Bir, 11 ay görev yaptığı Somali'den Türkiye'ye döndüğünde prestijinin zirvesindeydi. Genelkurmay Harekat Başkanlığına atandı. Kuzey Irak'ta PKK'ya karşı düzenlenen askeri harekatın mimarlığını yaptı. 35 bin askerin katıldığı harekat bu kadar büyük ilk sınır ötesi operasyondu ama sonuncu olmadı. Onu benzer sınır ötesi operasyonlar izledi.
1995 Askeri Şurası'nda orgenerallik rütbesine yükseltildi. Silahlı Kuvvetler tarihinin en genç orgeneraliydi. 56 yaşında orgeneral olmuştu. Ondan önce, bu rekor, bir yaş farkıyla Teoman Koman'a aitti.
Genelkurmay İkinci Başkanlığı'na atandı. Kendisine yakın olan Genel Sekreter Tümgeneral Erol Özkasnak gibi bazı isimlerin de katkısıyla Genelkurmay karargahını yöneten subay durumuna yükseldi.
ANGOLA KAPLANI'NA DESTEK YOK
Bu dönemde ilginç bir gelişme oldu. Butros Gali, Büyükelçi İnal Batu'yu çağırdı. ‘‘Angola'ya da Türk komutan istiyoruz.’’ Batu, sevindi, hemen merkeze kripto gönderdi. ‘‘Bu Çevik Bir'in tayininde olduğu gibi Türkiye'nin itibarını artırır. Derhal bir general isminin bildirilmesinde fayda var.’’ Batu, yanıtın en geç 48 saat içinde geleceğini umuyordu. Yanılmıştı. Beklediği gibi olmadı. Aradan günler geçti. Yanıt alamayan Batu, Dışişleri Bakanı Erdal İnönü'yü aradı. Aldığı karşılıktan tatmin olmayınca Başbakan Yardımcısı Hikmet Çetin'e telefon etti. Bu konuşmadan kısa bir süre sonra Ankara'dan beklediği yanıt geldi. Angola'ya Türk komutan istemi reddediliyordu:
- Oraya en azından bir karargah bölüğü göndermemiz gerekir. Oysa Bosna ve Güneydoğu nedeniyle şu anda bunu yapamayız.
Batu, beyninden vurulmuşa döndü. Son çare olarak Bir'i arayıp durumu anlattı.
- Paşam şaşırdım. Siz Türkiye'ye neler kattınız? Bu teklif nasıl olur kabul edilmez!
Fakat Bir, ona destek vermek yerine Angola'ya komutan göndermenin zorluğunu savundu. Batu, bu görüşmeden de sonuç alamadı ve Angola'ya komutan gönderilemedi...
Angola'ya Türk komutan gönderme planı böylelikle suya düştü.
BU DIŞİŞLERİ NELER SÖYLÜYOR!
Çevik Bir, Genelkurmay İkinci Başkanlığı döneminde sık sık Dışişleri ile anlaşmazlığa düşüyordu. Görüş farklılığı, Kardak krizi sonrasında yaşanan kriz günlerinde de ortaya çıktı. Bir pazar günü, askerler ve diplomatlar, Ege'deki durumu tartışmak üzere toplanmıştı. Bir, aniden sinirlendi, diplomatlara yüksek sesle seslendi: :
- Yetti artık! Nedir bu Dışişleri'nin söyledikleri!
Dışişleri'nin, Ege'deki bazı adacıkların Yunanistan'a ait olduğu açıklamalarından hoşlanmamıştı. Oysa anlaşmalar ortadaydı. Bir, bu anlaşmaları kabullenmek istemiyordu!
DİPLOMATLAR DEMİREL'İ ARAMAYA KARAR VERDİ
Nitekim kısa bir süre sonra Genelkurmay, Kalalimnos'a çıkma kararı aldı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı karadayı, bilgi vermek üzere Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e gitmeye hazırlanırken, kararı öğrenen Dışişleri hareketlendi. Kalalimnos'un tartışmalı bir yer olmadığına emindiler. Daha ötesi Kalalimnos'un bir Yunan adası olduğunu biliyorlardı.
Kötü bir tesadüf, o günlerde Dışişleri Bakanı olan Deniz Baykal ve Başbakan Tansu Çiller yurtdışındaydı. Dışişleri üst düzey diplomatları, Demirel'i aramaya karar verdiler.
Cumhurbaşkanına, adanın statüsüyle ilgili ayrıntılı bilgiler verip durumu açıkladılar.
Demirel, hemen müdahale edip, Ege'de savaşı, bir adım kala önledi...