Oluşturulma Tarihi: Haziran 28, 2003 00:00
Piyasa analizi yapan Datamonitor adlı kuruluşun araştırması, dünyanın çay-kahve sevenler coğrafyasıyla ilgili ilginç sonuçlar verdi.Daha doğrusu Datamonitor'un analistlerine göre ilginç sonuçlar. Bir kere Türkler, dünyanın çay içme şampiyonu çıktı. Geçen yıl kişi başına 2.3 kilo çay tüketmişiz. Biz çok çay içtiğimizi biliyoruz da, bu unvanın İngilizlerde olmaması araştırmacıları şaşırtmış. Esas afalladıkları nokta ise Türklerin kahveden fazla hazzetmemesi. Türk kahvesi çok şöhretli ya, ‘‘Kahvesi o kadar popüler olan Türkler, kahve içiciliğinde 52 ülke arasında son 10 içindeler’’ diye not düşüvermişler. Araştırma sonucu gerçekten tam bir skandal. Geçen yıl kişi başına topu topu 16 fincan kahve içmişiz.Şu sempatik reklamda, hamile İngiliz karısına has çay arayan Karadenizli vatandaşımızın ‘‘İnculuz’’u referans göstermesine gerek kalmadı. Çünkü artık İngilizler çay eksperi olabilecek vasıflarını yitirmiş durumdalar. Kendilerini giderek buzlu çay ile bitki ve meyve çaylarına terk ediyorlar. Sağlık kaygısıyla, yalancı çayların tüketimindeki artış son beş yıl içinde yüzde 50'yi bulmuş.Bağımsız bir kuruluş olan Datamonitor'un geçen mayıs ayı sonunda yayınladığı dünyada sıcak içecek tüketimi raporu, İngilizlerin çay rekortmenliğini Türklere kaptırdığını gösteriyor. Bizim 2002 yılı içinde kişi başına tükettiğimiz 2.3 kilo çaya karşılık İngilizler 2.2 kilo çay içmişler. 1997 yılındaki tüketim rakamları ise 2.6 kilo. Yani düşüş var. Hintliler ise çay içiciliğinde üçüncü sıradalar ve tüketim trendi aynen devam ettiği takdirde yakın gelecekte ikinciliği İngilizlerden alacaklar. Piyasa analiz uzmanları, İngilizlerin çayı bırakmasını büyük ölçüde global ısınmaya bağlıyor. Çünkü çay tüketimi düşerken buzlu çay satışları artmış. Son yıllarda Avrupa iklimindeki ısınma nedeniyle sıcak içeceklerin yerini serinleticiler almış ve İngilizler geçen yıl 42 milyon kutu buzlu çay içmişler.Ancak serinleticinin yükselişi, sıcak çay ve kahve için öyle müthiş bir tehdit oluşturmuyor. Raporda şu ayrıntı var; Sıcak içecek üreticileri, kolalı meşrubat üretenler kadar reklam yapmadığı halde, dünyada çay ve kahvenin yerini alacak gazoz henüz anasından doğmamış.ŞÖHRETİMİZ GÖLGELENDİDünya çayı nasıl İngiliz sömürgeci sayesinde tanıdıysa, kahvenin özellikle Avrupa'ya yayılmasında da Türk parmağı var. Osmanlının 1683'teki ikinci kuşatmadan sonra Viyana kapılarına bıraktığı kahve çuvalları hikayesini bilirsiniz. Avrupa, Türklerin terk ettiği çekirdekler sayesinde kahveyle tanışır. Viyana'daki ünlü kahveler, sokaklarındaki o mis koku Türklerin eseridir. Osmanlı’ya karşı Katolik ve Protestanları birleştiren, Avianolu Marco adlı İtalyan papaz da kahve çekirdeklerini alıp memleketine götürür. Kahveyi acı buldukları için bal ve sütle karıştırırlar. Capuchin tarikatı papazlarının yarattığı bu içeceğe cappuccino adı verilir. Biz de kahveyi kültürümüzde bir sosyal iletişim aracı olarak biliriz. Ancak Türk’ün kahveyle olan ilişkisi konusunda dünyada bizim bildiğimizden çok daha destansı bir söylem var. Geçenlerde Malezya'da yayınlanan The New Straits Times gazetesinde gözüme ilişti. Yazar kaleme kuvvet sallamış: ‘‘Kahve Türkler için bitmek bilmeyen bir tutkudur. Eski bir Türk özdeyişi şöyle der: Kahve, cehennem kadar kara, ölüm kadar güçlü ve aşk kadar tatlı olmalıdır.’’Gerçekten böyle bir sözümüz var mı bilmiyorum ama, rakamsal veriler Türkün kahveyle Malezyalı yazarın attığı kadar şehvetli bir aşk yaşamadığını gösteriyor. Datamonitor'un araştırması Türklerin yılda kişi başına sadece 16 fincan kahve içtiğini gösteriyor. Mekansal anlamda kahve dediğimiz erkek kıraathanelerinde kahve değil boyuna çay içildiğini biliyoruz ama, 16 fincanlık tüketim dünyadaki şöhretimizi iki paralık ediyor.Kahve şöhretimize hiç yakışmayan başka bir unsur da, markayla özdeştirip Nescafe, ya da teklifsizce ‘‘nes’’ dediğimiz hazır granül kahveyle olan ilişkimiz. Datamonitor'un verilerine göre dünya hazır kahveyi hızla terkediyor. Japonya'dan İngiltere'ye her ülkede tüketimi düşüyor. Sadece hazır kahvenin değil poşet çayın trendi de aynı. Bizim ‘‘nes’’e taktığımız gibi uzun yıllar poşet çay saplantısı yaşayan Japonlar, geleneksel yeşil çaylarını yeniden keşfetmişler. İngilizlerin yeşil çay tüketimi de 1997'den bu yana 20'ye katlanmış. ALKOL YERİNE KAHVE Şöhreti lekelenen sadece biz değiliz. Dünyanın kahve şampiyonu kimler çıktı dersiniz? Kahveyi neredeyse kovayla tüketen Amerikalılar değil, Danimarkalılar. Rekor! Yılda kişi başına 7.5 kilo. Bizim yıllık 16 fincan ise kişi başına 110 gramcık ediyor. Danimarkalılar birinci sırayı almış, sonraki sıraları da komşuları kapmış: Norveç, Finlandiya ve İsveç. Peki neden kahve bağımlısı bilinen ve Starbucks zincirini yaymaya devam eden Amerikalı, şık kahveleriyle ünlü Fransız ya da İtalyanlar değil de, İskandinavyalılar durup dururken bu kadar müptela olmuşlar? Datamonitor'un analizine göre, bu memleketlerde alkollü içecekler fazla pahalı olduğu için insanlar kendini kafeine vermiş. Danimarka'da bir fincan espressonun evdeki içim maliyeti 6 sent. Evde 250 ml bira tüketmenin bedeli ise bu rakamın 10 katı. İlk on içinde Avrupalı olmayan tek kahve içici memleket var: Brezilya. Geçen yılki rakam kişi başına 3.5 kilo. Adamlar büyük üretici, bu kadar içmeleri normal. Ama, dünyanın üçüncü büyük kahve ihracatçısı olan Vietnam bir tuhaf. Kahve içmiyorlar, bizim gibi son 10 ülke içindeler.
button