Kahrolsun Fidel’lerin arkasına seni seviyorum Fidel yazan kadın Marita Lorenz

Güncelleme Tarihi:

Kahrolsun Fidel’lerin arkasına seni seviyorum Fidel yazan kadın Marita Lorenz
Oluşturulma Tarihi: Aralık 13, 2003 00:00

64 yıllık hayatına, en az 100 Hollywood filmine konu olabilecek, birbirinden korkunç, dramatik ve inanılmaz olayı sığdırabilmiÅŸ bir kadın, Marita Lorenz. Toplama kamplarında çocuk cesetleri arasında geçen çocukluÄŸu, yedi yaşındayken uÄŸradığı tecavüz, Fidel Castro'yla yaÅŸadığı aÅŸkın ardından devrik bir diktatörün metresi olması ve polis müdürleri, mafya ÅŸefleriyle girdiÄŸi diÄŸer gönül iliÅŸkileri, küçücük çocuÄŸuyla YaÄŸmur Ormanları'na bırakılması, sonra CIA'nın ‘‘ölüm meleÄŸi’’ olarak beÅŸ bin erkeÄŸin arasında her türlü kirli iÅŸe bulaÅŸması, hepsi dehÅŸet dozu fazla kaçmış bir masalı andırıyor. Yani bizim gibi sıradan insanların, ‘‘Canım bu kadarı da fazla. Bari biraz inandırıcı olsaydı!’’ diyeceÄŸi türden. Ancak masal deÄŸil, Ä°letiÅŸim Yayınları tarafından ocak ayında Türkçesi yayımlanacak ‘‘Sevgili Fidel/ Hayatım, AÅŸkım, Ä°hanetim’’ adlı kitabı hazırlayan Wilfried Huismann, onun anılarını belgelere, fotoÄŸraflara ve tanıklıklara dayandırıyor. Sonuçta -garanti ederim ki- akıllara durgunluk verecek bu hatıraları okurken, cesur ve yaralı bir kadın-çocuk göreceksiniz karşınızda. Onu sevecek ya da nefret edeceksiniz. Ama ‘‘casusluk nedir, günümüzde nasıl icra edilir’’ gibi sorularınız varsa, onlara cevap bulacağınız gibi, Fidel Castro'nun insani hallerine tanık olacaksınız. Bir de, uçaktan attığı ‘‘Kahrolsun Fidel’’ yazılı bildirilerin arkasına ‘‘Seni seviyorum Fidel’’ de yazabilen bir kadının aÅŸkına...Marita Lorenz, adı sonradan casusluk skandallarına karışacak Alman bir deniz subayıyla, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra CIA için çalışmaya baÅŸlayan eski bir Broadway yıldızının kızı olarak, 18 AÄŸustos 1939'da Almanya'nın Bremen kentinde doÄŸar. ÇocukluÄŸu, kimi evine de isabet eden bombalar altında, toplama kampında tıbbi deneylere maruz kalarak, ölmüş çocukların elinden aldığı yiyeceklerle beslenerek geçer. SavaÅŸ biter, saÄŸ salim ailesine kavuÅŸur ama bu kez neÅŸeli bir doÄŸumgünü partisi sırasında, arkadaşının babasının tecavüzüne uÄŸrar. Henüz yedi yaşındadır.1950 yılında, annesiyle birlikte ABD'ye taşınır. Ama aklı, sık sık binip seyahate çıktığı, izin alamadığında kaçak olarak bindiÄŸi babasının gemilerindedir. Genç kızlığa doÄŸru ilerlerken, en mutlu olduÄŸu yer geminin direÄŸindeki sepettir; gökyüzüyle Kuzey Denizi dalgaları arasında iki yana salınmaktan daha büyük bir özgürlük tanımaz. CumhurbaÅŸkanları, prensler, bakanlarla birlikte seyahat ettiÄŸi bu gemilerdeki günleri, hayatının en saf zamanlarıdır. O seyahatlerden birinde tanışır Fidel Castro'yla. 1959 Åžubatı'nda, Küba'da Batista rejimi henüz devrilmiÅŸken...KÃœBA'NIN KRALİÇESÄ°!Babasının kaptanı olduÄŸu Berlin adlı gemi Havana açıklarında demirliyken, gemiyi görmek ve bir bira içmek üzere adamlarıyla gelmiÅŸtir Fidel. 20 yaşında, henüz hiçbir erkekle öpüşmemiÅŸ güzel kız, onun beyaz teninden, dalgalı, siyah saçlarından, insanı delip geçen bakışlarından etkilenir. Genç Castro o gün babasına, komünizmle ilgisi olmadığını, yalnızca ‘‘insani’’ bir devrim yaptığını, Washington'daki ‘‘aÄŸabey’’in de onu Sierra Maestra daÄŸlarındayken desteklediÄŸini anlatır. Ayrılırken gizlice öpüştüğü Marita'ya ise, ‘‘Gel benimle Küba için çalış, ben Küba'yım ve sen de Küba'nın kraliçesi olacaksın’’ der. Bununla kalmaz, Marita'yı almak üzere New York'a bir uçak gönderir. Marita, silahlı adamlarla dolup taÅŸan Havana Hilton'un 24. katına götürüldüğü andan itibaren onun sevgilisidir. Bir nevi altın kafes hayatı yaÅŸarken, ‘‘aÅŸk mahkumu’’ olduÄŸunu düşünür ve mutludur. Bir keresinde gizlice indiÄŸi lobide ‘‘Demek onun yukarıda gizlediÄŸi küçük yılan sensin’’ diyen Ava Gardner'den tokat yese de. Daha sonraları annesinin ‘‘CIA emriyle’’ iddia edeceÄŸi gibi, zorla orada tutulmamış; kendisini Ä°sa'ya benzeten, fırsat buldukça oyuncak tanklarla oynayan Fidel'i sevmiÅŸtir. O doÄŸacak çocuklarının heyecanını yaÅŸarken, Amerikan hükümetinden ekonomik yardım alacağından emin olan Castro, hayal kırıklığına uÄŸramaktadır.Kötü adamlar bundan sonra devreye girmeye baÅŸlar. Önce ‘‘birileri’’ hamileliÄŸinin 7. ayında, sütüne uyuÅŸturucu katarak onu bayıltır. Uyandığında karnı yassı ve boÅŸtur, üstelik aşırı kanaması vardır. Bunu ona Fidel'in mi, düşmanlarının mı, yoksa CIA'nın mı yaptığı hiç kesinleÅŸmez. Tıpkı çocuÄŸun kürtajla alınarak öldürüldüğünün ya da doÄŸup Fidel Castro'nun gözetiminde gizli tutulduÄŸunun da kesinleÅŸmemesi gibi. O çocuÄŸunun yaÅŸadığına inanır, çünkü yıllar sonra, yeniden görüştüklerinde Fidel, ‘‘Bunu ben yapmadım. Operasyonu yapan doktoru kurÅŸuna dizdirdim, ayrıca çocuÄŸumuz yaşıyor’’ demiÅŸ, genç bir erkeÄŸi de oÄŸlu olarak tanıştırmıştır. ÇocuÄŸunu kaybetmiÅŸ, ölümle pençeleÅŸen bir kadın olarak terkeder Havana'yı. Sonraki günler Amerikan gazetelerindedir; annesinin, Fidel'in kızına tecavüz ettiÄŸine dair görüşleriyle. Ona göre, ‘‘tamamen Amerikan okurlarının zevkine uygun’’ makaleler yayımlanır, tecavüzün ayrıntılarını anlatan. Bunalıma girer. Bu arada yavaÅŸ yavaÅŸ Küba'ya karşı görevlendirilmiÅŸ CIA ajanlarıyla tanıştırılmaya baÅŸlanır. O günlerde en sık aklına gelen çocukluÄŸundaki tecavüzdür; yine kullanılmakta olduÄŸunu düşünür. Yine de beyin yıkama seanslarına yenik düşer. Bir yandan Fidel'i özlerken, bir yandan da onun ÅŸeytan olduÄŸuna inandırılır.FÄ°DEL'Ä°N YATAK ODASINDA BU KEZ ÖLDÃœRMEK İÇİNAskeri bir eÄŸitim programından sonra, Florida'da Kübalı sürgün ve paralı askerlerden oluÅŸan beÅŸ bin erkeÄŸin arasındaki tek kadın olarak kendi kimliÄŸini unutur. Ardından çorap söküğü gibi gelir, cinayetler, mafyayla iliÅŸkiler, para ve uyuÅŸturucu transferleri gibi bir sürü kirli iÅŸ... Ama sadece ona saklanmış bir görev vardır: Fidel'i zehirli haplarla öldürmek! 1960 baharında bir gün, Miami-Havana uçağındadır. Arkasında görünmez bir orduyla, yapayalnız. Duyguları sürekli oradan oraya savrulur ama sonunda, ölüm haplarını tuvalete attıktan sonra, kendi kendine söylediÄŸi ÅŸudur: ‘‘Tarih kendi istikametinde aksın. Benim savaşım deÄŸil bu.’’ Castro, ‘‘Beni öldürmeye mi geldin?’’ sorusuyla karşılar onu, hatta tabancasını uzatarak, ‘‘Hadi öyleyse, vur bakalım’’ der. Vuramaz. Sonrasını şöyle anlatır: ‘‘Bir ara yan yana uzanmış ve birbirimize sarılmıştık. Kısa bir süre sonra seviÅŸmeye baÅŸladığımızda, aslında onu öldürmek üzere burada olduÄŸumu hatırladım. Ne saçmalık! Bu yalnızca bir yetenek israfı olurdu!’’Lobiden aÄŸlayarak çıktığı için, elinde gazete tutan CIA ajanı Fidel'i öldürdüğünü düşünür. Oysa o kırılan kalbine aÄŸlamaktadır. Miami'de onu bekleyense öfkeli bir kalabalık ve günlerce sürecek sorgudur. Bir daha sivil hayata dönemez. Zaten paralı askerler ailesi olmuÅŸtur. EÄŸlenceleri de yerindedir; ‘‘Ulusal Güvenlik’’ adına mümkün olan tüm yasadışı iÅŸleri yaparak, silah ve tekne çalarak, çılgın partiler düzenleyip, -gerektiÄŸi zaman- insan da öldürerek. Kamuflaj, öldürme teknikleri, patlayıcı maddeleri kullanmak, sualtı sabotajları, silah hırsızlığı, keskin niÅŸancılık... Florida'da ‘‘kanun’’ onlardır. O da bir nevi Jane Bond. Duygularını katı askeri kurallarla, Fidel'e aÅŸkını, CIA dolarlarıyla dolu kalın zarflarla bastırır. Ama şöyle bir ajandır: Ãœzerinde ‘‘Kahrolsun Fidel, fabrika ve köprüleri kundaklayın, halka ekmek ve özgürlük’’ yazan bildirilerin -yapabildiÄŸi kadarının- arkasına ‘‘Fidel seni seviyorum, senin Alemana'n’’ yazan ve Havana semalarından diÄŸerleriyle birlikte atan... Yıllar sonra bunu Fidel Castro'ya anlatıp, onunla birlikte kahkahalarla gülen...Savrulmaları öyle böyle deÄŸildir: Sonraki sevgilisi, ‘‘İkinci Diktatörüm’’ dediÄŸi Marcos'tur. Venezüella'nın ABD'ye kaçmış ve Küba'da karşı devrim hareketine para akıtan iÅŸkenceci baÅŸkanı General Marcos Perez Jimenez. Kızıyla birlikte, onu YaÄŸmur Ormanları'nın ortasında bir kabilenin içine bırakan General'i devirenler; aylar sonra kurtaran annesidir. Sonraki sevgililerinden FBI ajanı olanla evlenir. Hayatına giren erkekler, sürekli birbirini kıskanır: Fidel Castro, kendisini öldürmek istemesini bile affedebilir ama ‘‘o dazlak kafalı, yaÄŸlı bücür faÅŸist’’le birlikte olmasını affetmeyecektir. Marcos, Fidel'in adı geçtikçe delirir, FBI ÅŸefi, ‘‘ajanlık icabı’’ flört ettiÄŸi Rus diplomatla onu basar ve deÅŸifre olmasına neden olur.SIÇANLAR VE SENATÖRÃœN ODASINDAKÄ° KEÇİDaha bitmedi. Defalarca çocuklarıyla birlikte öldürülmek istenir. Kennedy cinayeti failleriyle, cinayetin iÅŸlendiÄŸi günlerde Dallas'ta olduÄŸu için sorgulanır. Pratikte çoktan ölmesi gerekir aslında; Ama ‘‘hasımlarını tanıdığı için, daima bir adım önde’’dir. Bir ‘‘kılıç artığı’’dır o. Daha çocukken kafasını suyun içine soktuklarında, nefes almayı nasıl sürdüreceÄŸini öğrenmiÅŸtir.Bunca vahÅŸi CIA hikayesi arasında, komik anıları da vardır. DoÄŸu Bloku ülkelerinin diplomatlarına karşı kurdukları ve tıkır tıkır iÅŸleyen ajanlık ağının sıçanlar yüzünden deÅŸifre olması ya da CIA'nın öldürme giriÅŸimlerinden kurtulmak için görüşmeye gittiÄŸi senatörün makamına kimseye bırakamadığı keçisiyle girmesi gibi... Kübalı mültecilerin kaldığı kampta, kendi ‘‘kiÅŸisel Vietnam’’ını da yaÅŸadıktan sonra, 15 eski CIA ajanıyla basının önüne çıkıp vicdan muhasebesi yapar. Böylece çeker Hollywood'un ilgisini. Sinema yönetmeni Oliver Stone'un ‘‘Bundan sonra ne yapacaksın?’’ sorusuna verdiÄŸi cevap ÅŸudur: ‘‘Hiçbir ÅŸey. Çünkü yanlış eÄŸitim aldım. Senin yatını havaya uçurabilir, seni öldürebilirim, evini yerle bir edebilir ya da tepeden tırnaÄŸa alıcılarla donatabilirim, ama bunun dışında hiçbir ÅŸey yapamam.’’Şimdi Queens'deki küçük dairesinde, sosyal yardımla yaşıyor ve ‘‘Fidel'le karşılaÅŸmamdan sonra, hayatım bir daha terk edemediÄŸim, hızlı bir uçuÅŸ pistindeymişçesine aktı. Bu yüzden şöyle derim bazen, Fidel tüm hayatımın içine etti’’ diyor. Bir yandan da onu özlüyor. HissettiÄŸi her ÅŸeyi söylediÄŸinde aÄŸlayacağını sanıyor: ‘‘Ah Fidel, 1959 Nisan’ında New York'taki hayvanat bahçesinde, elini parmaklıklardan sokmuÅŸ ve hiçbir ÅŸeyden korkun olmadığını göstermek için, aslanı okÅŸamıştın. Åžimdi sen kendi kendini hapsettin ve parmaklıklar ardında bir aslan oldun.’’Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!