Güncelleme Tarihi:
Önce kendisini, sonra babasını ve komşularını, en sonunda da felçli annesini enkazdan kurtaran deniz astsubayının inanılmaz öyküsü.
Darcan Çetinol depremin ilk günü kurtardığı, altı gündür izini kaydettiği babasını annesiyle buluşturmak isterken Çapa Hastanesi'nin morgunda cesediyle karşılaştı.
Donanmada aldığı esas eğitim gemi yarası ve yangına karşı olduğu için, yabancı kurtarma ekiplerine taş çıkartacak bilgi ve pratiğe sahipti.
Kalorifer böceklerinin istila ettiği 20 bin yataklı Çapa Hastanesi'nde rezalet: depremzedeler bulunamıyor, yaslı aileler bürokratik işlemler yüzünden cenazelerini almakta zorlanıyor
Tüm ailesinin erkek fertleri askerdi. Babası Erol Çetinol (60) emekli karacı istihbarat astsubayıydı. Ağabeyi Ercan Çetinol, Gölcük Liman Emniyet Komutanlığı'nda mekanik uzman çavuştu. Görev nedeniyle 17 yıldır Gölcük'te oturuyorlardı. Baba Kırklareli'de, anne İzmit'te, kendisi Isparta'da doğmuştu.
Deprem felaketi onları Gölcük'teki evlerinde yakalayınca, 9 yıllık denizci astsubay Darcan Çetinol'un (28), 13 yıldır felçli annesi Adalet Çetinol ve Adapazarlı nişanlısı Aysun Ad'ın ailesi dışında hayatta kimsesi kalmadı. Oysa deprem sırasında önce kendisini kurtarmış, deprem sarsıntıları sürerken, tüm tehlikeleri göze alarak, göçükten iki arkadaşının yardımıyla babasını çıkartmış, ağabeyinin yardımına koştuğunda cesediyle karşılaşmış, iki komşusunu kurtarmış ve depremden 131 saat sonra felçli annesinin kurtarılmasını sağlamıştı.
Donanmada aldığı esas eğitim gemi yarası ve yangına karşı olduğu için, yabancı kurtarma ekiplerine taş çıkartacak bilgi ve pratiğe sahipti. Fransız kurtarma ekibinin köpekleri ve cihazları yanılmış, onların canlı yok dediği yerden ‘‘canlı’’ çıkartmıştı. O tam bir kahraman askerdi. Depremin ilk haftası, en büyük acıları, en büyük sevinçleri peşpeşe yaşadı.
MÜJDE VE KARA HABER
Babasını kurtarmanın sevinciyle yaşarken, ağabeyinin ölüm haberiyle yıkıldı. Depremin altıncı günü felçli annesine kavuşmanın mutluluğuyla havaya uçarken, İstanbul'da altı gündür izini kaybettiği babasının Çapa Hastanesi'nin morgunda cesedini buldu.
Dört gündür Yalova-Kocaeli deprem bölgesinde kurtarma ekiplerini yakından izlerken, Gölcük'te yol soran bir Yunan ambulansı dikkatimi çekmişti. Yunanlı ekiplerin, yabancı kurtarma ekipleri arasında en gayretlisi olduğu söyleniyordu. Yunanlı grup ile röportaj yapmak için peşlerine düştüğümüzde büyük bir kalabalığın, yukarıya doğru ‘‘Canlı var’’ diye koşuştuğunu farkettik. Saat 12.00 civarlarıydı. Göçük altında sağ tarafından kısmen felçli bir kadının bulunduğu söyleniyordu. Bu arada Darcan Çetinol'un nişanlısı Aysun Ad ve 16 yaşındaki kayınçosu Yener Ad ile tanıştık.
Askeri Kapı karşısındaki 6 katlı binanın 4 katı çökmüş, ortada 2 kat kalmıştı. Üst kattakilerin hepsi deprem günü kurtulmuşlardı. Bir saatlik bir bekleyişten sonra saat 13.30'da, depremden tam 131.5 saat sonra konuşma ve yürüme özürlü Adalet Çetinol, mucize bir şekilde göçükten çıkartılarak ambulansa taşındı. Felçli kadın, gözlerine zarar gelmesin diye doktor tavsiyesiyle sürekli gözlerini kapattığından kimse fotoğrafını çekememişti. Yarım saat kadar 500 metre mesafedeki Gölcük Askeri Hastanesi'nde ilk kontroldan geçen Adalet Çetinol, buradan Deniz Kuvvetleri'ne ait bir helikopterle İstanbul'daki GATA Hastanesi'ne yetiştirildi. Darcan, nişanlısı ile birlikte 15-20 dakika sonra Sikorsky bir helikopterle annesinin peşinden İstanbul'a gitti.
BABA ÇETİNOL'U ARIYORUZ
Darcan Çetinol ve nişanlısı Aysun Ad ile Selimiye Astsubay Orduevi'nde 23 Ağustos pazartesi sabahı buluştuk. Genç astsubay, depremin ilk günü kurtarıp hücumbotla İstanbul'a uğurladığı babasını, annesiyle bir araya getirmek istiyordu. Hücumbot İstanbul'a gelir gelmez, bekleyen ambulanslar gelişigüzel hastaları paylaştırmış, Erol Çetinol'a Çapa Hastanesi'nin yakınındaki özel 29 Mayıs Hastanesi düşmüştü. Emekli astsubaya ilk müdahale burada yapıldıktan sonra, dializ aleti olmadığından böbrek yetersizliği başgösteren hasta İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Çapa Hastanesi'ne sevkedilmişti.
Darcan Çetinol, ağabeyi ve annesini kurtarmakla meşgul olduğundan, babasının peşinden İstanbul'a gelememişti. 6 gündür ondan hiçbir haber alamamıştı.
Çapa'da saatlerce Erol Çetinol'un kayıtlarını aradık. Depremzedelerin listesi Acil Servis'in duvarın asılıydı. Buradan bir sonuç alamadık. Girmediğimiz servis kalmadı. Hastamız kayıptı. Telefonla sağlıklı bilgi alamayınca, otomobile atlayıp 29 Mayıs Hastanesi'ne gittik. Ancak buradaki hemşirelerden Erol Çetinol'un Çapa'da nefroloji bölümüne gönderildiğini öğrendik.
Nefroloji bölümünde de önce kayıtlara rastlanmadı. Sonra emekli astsubayı hatırlayan bir kadın doktor, beni odaya çağırarak acı haberi verdi. 19 Ağustos sabahı Erol Çetinol'un solunumu durmuştu. Ben bunu yanımdakilere nasıl söyleyecektim?
Alıştıra alıştıra önce nişanlısına gerçeği fısıldadım. Darcan'ın da o anda içine doğdu. ‘‘Benden saklamayın. Kötü haber değil mi?’’ dedi. Annesinin de göçük altındaki yerini bir gün önce hissetmiş, bu basına rüya şeklinde yansımıştı.
Sonra hep birlikte hastanenin morguna indik. 20 bin yataklı hastanenin morgu ağzına kadar doluydu. Morgda babasının cesediyle karşılaşan Darcan Çetinol, ilk defa soğukkanlılığını kaybetti ve babasına dokunurken hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. ‘‘Babama da, ağabeyime de ölmeden önce son defa dokunmak istedim. Onu kendi elimle hücumbota bindirmiştim. Bugün ölüsünü bulacağım hiç aklıma gelmezdi. Babamın gözleri yarı açık. Ölmemiş , yatakta yatıyor gibi. Şimdi anneme ne söyleyeceğim. Babamı ve ağabeyimi yaşıyor biliyor.’’
Erol Çetinol'un kas zedelenmesi sonucu böbrek yetersizliğinden dialize alındığı, fakat kalbinin dialize dayanamadığı açıklandı. Oysa hiçbir böbrek rahatsızlığı yoktu. Sekiz saat göçük altında kalmak böbrek yetmezliğine yol açmıştı.
Acılarla dolu bir hayat
Harem'de bir lokantada kahraman asker öyküsünü anlatıyor. Olaya tanık olan garsonlar, üzüntülerini nasıl ifade edeceklerini bilmiyorlar. Bir haftadır uykusuz Darcan Çetinol ve nişanlısı Aysun, yaşadıkları felaketi en ufak ayrıntısına kadar anlatıyorlar:
Darcan Çetinol: ‘‘Saat 03.00' gibi tuvalete kalktım. Ben normalde o saatlerde tuvalete kalkmazdım. Annemin pencereden dışarıyı seyrettiğini gördüm. Neden uyuyamadığını sordum. Bir sıkıntısı olduğu belliydi. Hareketlerle ağrısı olmadığını ifade etti. Eliyle ‘‘Yatabilirsin’’ dedi. Ben genelde annemi yatırmadan uyumam ama o gece yattım.’
KIYAMET GİBİ
Darcan Çetinol, deprem gecesini şöyle anlatıyor: ‘‘Birden depremin korkunç sallantı ve gürültüleriyle uyandım. İki adımlık mesafedeki anneme, babama ulaşıp,onları dışarı çıkartmak istedim. Karşımda kapı yerine sütunlar buldum. Yapacak bir şey yoktu. Elektrikler kesilmişti, karanlıktan gözgözü görmüyordu. Deprem sürerken, ellerimle kafamı örttüm. Çaresizlik içinde depremin bitmesi için dua ettim. Bu 45 saniye bir asır gibi geldi. Kıyamet kopuyor sandım. Zaman kavramını yitirdim. 'Ne olur bitsin', diye yalvardım. Bittikten sonra tekrar oda kapısını bulmaya çalıştım. Bir yandan da seslenerek hayatta olup olmadıklarını öğrenmeye çalışıyordum. Herhangi bir ses duymadım. Karanlıkta birşey de göremedim. Çaresizlik içinde camdan dışarı çıkmaya çalıştım. İkinci katta olduğumu unutmuştum. Cama ulaştığımda baktım, yerle aynı seviyedeydik. Ön taraf zeminden iki kat aşağıdaydı. Benim odam arka taraftaydı. Babam benim odamdan 3 metre ilerdeydi. Heryer birbirine girmişti.
Dışardaki manzara ürkütücüydü. Üzerimdeki şort ve atletle kendi camımdan dışarı çıktım. Yalınayak 100 metre mesafedeki nişanlımın evine doğru koşmaya başladım. Bir yandan da dua ediyor, bir yandan fener bulup annemle babamın yanına gitmeyi düşünüyordum.’’
Geçen perşembe evleneceklerdi
Darcan Çetinol ve nişanlısı Aysun Ad, deprem olmasa geçen hafta perşembe günü saat 10'da nikahlanacaklardı ve 17 Ekim'de de Gölcük Orduevi'nde düğünleri olacaktı. Bir ay önce Gölcük'te oturacakları evi de almışlardı. Deprem gecesi evdeki son temizlikleri yapmışlar ve çarşamba akşamı mobilyaları Adapazarı'ndan gelecekti: Darcan Çetinol anlatıyor: ‘‘Eşyalarımızı bekliyorduk. 9 yıllık astsubayım. Biriktirdiğim maaşımla 1.5 milyar değerinde beyaz eşya satın almıştım. Mobilyaları Adapazarı'ndan almıştım. 3-4 milyarın atına imza atmıştım. Orası da yerle bir oldu. Getirseler bile eşyaları hangi eve koyacaklar.’’
Babasını kurtarma operasyonu tamamen bir kahramanlık eseri olan Darcan Çetinol, büyük beceri ve bilgi gerektiren gelişmeleri şöyle yansıtıyordu:
‘‘Baldızımın çalıştığı özel bir klinik vardı. Kliniğin camını kırarak şarjlı lambayı aldık. İçerde iki muhabbet kuşu vardı. Depremden devrilmiş kafesi de dışarı çıkarttık.
Çıktığım odaya geldik. Aysun ile 'Anne, baba' diye seslendik. Bu arada babamın sesini duydum. ‘Dayanacak gücüm kalmadı, yetiş, oğlum, ölüyorum' diye sesleniyordu. Ses çok derinden geliyordu. Bu arada apartmanın her tarafından iniltiler, imdat sesleri yükseliyordu. Bir şekilde içeri girmek istiyordum. Kayınpederim olsun, gemideki asker arkadaşlarım olsun, içeri girmenin doğru olmadığını söylüyorlardı.Evin arka tarafında çömeldim ve sabahı bekledim. Babamla konuşup ona, yardım çağıracağımı, onları kurtaracağımı söylüyordum sürekli. Beton parçalarıyla duvarları kırmaya çalıştım. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte T.C.G. Oruçreis'e gidip balyoz ve balta aldım. Çocukluk arkadaşlarım deniz astsubayı Özkan Kırca ve Levent Geride'nin yardımlarıyla duvarları kırarak babama ulaşmaya çalıştık.
Benim odamdan oturma odasına duvarı kırarak geçtik. 'Dayan' diyorduk. Babamın dayanması gerekiyordu. Bayılsa tam yerini kaybedebilirdik. İçeri girdiğimde kendimi elbise dolabının içinde buldum. Dolabın kapağını da kırarak babamın bulunduğu odaya girdim. Ben babamı yerde ararken tavanda buldum. Babamın şifonyerin altında kaldığını gördüm. Deprem alttan geldiği için babamı tavana sıkıştırmıştı. Aysun ve kardeşi bize dışardam malzeme desteği sağlıyordu. Yener bizim içerden boşalttığımız molozları dışarı atıyordu. İçerde balyozla çalışma mesafesi de yoktu. Dolabın kapağını testere ile keserek incelte incelte kırdık. Çalıştığımız alan çok dar ve havasızdı. Babamın dayanacak gücü kalmamıştı. İki büklümdü. Ayaklarını uzatarak L şeklinde sağa sola kıpırdaman oturuyordu.
Bir yerden testere bulup babamın üzerine düşen şifoniyeri kesmeye başladık. Sonunda babamın sağ elini enkazın altından çıkartmayı başardık. Deprem sabahı saat 10.30‘da bir derin nefes aldık. Babamı kurtarmıştım. Babamı ayağında kırık olma ihtimaline karşı, tahta parçalarıyla bağlayarak sabitledik. İki dolap kapağı kırarak sedye yaptık. Gardrobun kaygan kapaklarından da kızak yapıp, kaydırarak babamı dışarı çıkarttık.’’