KAHPE BÄ°ZANS VE TÜRK SÄ°NEMASI ÜZERÄ°NE GiÅŸe kaygısı had safhada olan Türk filmleri birer birer vizyona giriyorlar. Biz de doÄŸal olarak bilinçli bir sinema

Güncelleme Tarihi:

KAHPE BİZANS VE TÜRK SİNEMASI ÜZERİNE Gişe kaygısı had safhada olan Türk filmleri birer birer vizyona giriyorlar. Biz de doğal olarak bilinçli bir sinema
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 04, 2000 00:00

KAHPE BÄ°ZANS VE TÃœRK SÄ°NEMASI ÃœZERÄ°NE GiÅŸe kaygısı had safhada olan Türk filmleri birer birer vizyona giriyorlar. Biz de doÄŸal olarak bilinçli bir sinema seyircisi, ve devletinden, milletinden sorumlu birer vatandaÅŸ olarak bu filmleri takip ediyor ve kiÅŸisel eleÅŸtirilerimizle filmleri yerden yere vuruyoruz. Peki biz bu filmlerden ne bekliyoruz?Dünyanın film merkezi Hollywood'dan çıkan birbirinden deÄŸerli ÅŸaheserler, zamanla sinema seyircilerinin beklentilerini yükseltti. Dijital efektler, insan beynini zorlayan, uçuk temalarla yüklü bu filmler kimi zaman bizi etkisi altında tutarak, yarattıkları suni ortamda yaÅŸamamıza sebep oldular. Psikolojik yoÄŸunlukları ve subliminal etkileri yüksek olan eserler, bu tarza karşı olan eÄŸilimimizi artırırken, diÄŸerlerine bakışımızı da deÄŸiÅŸtirdi. Bu konudaki en son örnek "Fight Club". Bu film sinemaseverler üzerinde derin etkiler yarattı. Bu filme esin kaynağı olan "Amerikan Sapığı" kitabının satışları da, yine bu film sayesinde arttı. Filmdeki mesajları algılayabilenler ve algılayamayanlar diye iki ayrı grup oluÅŸtu. Filme kendini kaptırıp tekrar tekrar seyredenler oldu. Aynı zamanlarda vizyona giren "Matrix"'de keza dijital efektleri, konusu ve kurgusu arasındaki uyumu ve karakterlerin canlandırılmasındaki baÅŸarıyla haftalarca vizyonda kaldı. Yine aynı zamanlarda vizyona giren "Star Wars Episode 1", her ne kadar beklentileri karşılayamadıysa da, reklam sektörünün gücü sayesinde önemli giÅŸe baÅŸarılarına imza attı.Pekiyi bu sırada Türk sineması ne yaptı? Ferzan Özpetek'in "Harem Suare"'si, Mustafa Altıoklar'ın "Asansör"'ü ve en son da Gani Müjde'nin "Kahpe Bizans"'ı ortaya çıktı. Sansasyona alışkın olan Türk basını daha filmler vizyona girmeden, bu filmlerin reklamlarını abartarak yaptılar. Bu filmler için yapılan gala geceleri Televole programlarının birkaç haftalık malzemesi oldu. Filmlerde dekor bazında duran oyuncularla bile röportaj yapıldı, senaryoyla ilgili yorumları soruldu. Beklentisi, daha alışık olduÄŸu Hollywood tarzına yakın olan Türk seyircisi de, film fragmanlarına veya sound track albümlere çekilmiÅŸ video kliplerine bakarak gerçekten iyi denecek prodüksiyonlar seyredeceÄŸi izlenimine kapıldı. Kahpe Bizans, hem oyuncuları, hem reklâmı, hem de çekimleriyle gündemi en fazla meÅŸgul eden film oldu. Film hakkında olumlu ya da olumsuz bir çok program yapıldı. Ãœstüne en çok alınanlar televizyonlara çıkıp maç kritiÄŸi yapar gibi film kritiÄŸi yaptılar. Kendini seviyeli sinema seyircisi zanneden insanlar filme koÅŸa koÅŸa gittiler, daha sonra beÄŸenmeyip yerden yere vurdular. EleÅŸtirmenler filmin tamamı ile bir balon olduÄŸunu ve vizyona girmesiyle patladığından bahsettiler. Ama gözden kaçan bir ÅŸey vardı. Film giÅŸe rekorlarını çoktan kırmıştı. Türk halkı, yaÅŸadığı hayatın absürdlüğünden ve zorluÄŸundan mı, yoksa geçmiÅŸten kalma Kemal Sunal komedilerinin alışkanlığından mı bilinmez, akın akın bu filme koÅŸtu ve seyretti. Kimse de kötü eleÅŸtirilere kulak asmadı. Peki neden? Gündemin ağırlığından bunalan Türk insanının, Televole veya abuk komedi programlarına yönelerek kısmen de olsa hayatın ciddiyetinden uzaklaÅŸmaya çalışması bu olayın en güzel açıklaması aslında. Ãœstelik bol kanallı televizyonumuzda haftada en az bir kaç MalkoçoÄŸlu, Battal Gazi veya Tarkan filmi gösterildiÄŸini de burada bir kez daha hatırlatmak gerekiyor. Ortam bu kadar müsaitken bu filmin dikkat çekmesine pek ÅŸaşırmamak gerekiyor. Alışkanlıklarınızı bir kenara bırakıp bu filmi seyretmelisiniz. ÇoÄŸu insan Türk sinemasını hala siyah beyaz filmlerdeki gibi algılıyor ve arıyor. Öpüşen insanlar ya da yatakta çıplak insanlar hala tabu bazıları için. Ya da yazının başında dediÄŸim gibi modern sinema deyince akla Hollywood tarzı geliyor. Kendimizi ve ürettiklerimizi aÅŸağılamayı çok seviyoruz. Olayları, baÅŸka ÅŸeylerle mukayese etmeden, ve kendi içinde deÄŸerlendirmek gibi bir alışkanlığımız yok. "Olursa en iyisi olsun" gibi bir inanışımız var. Fakat bu film ve izlenme oranı, yargıların ve inanışların sona ermesi gerektiÄŸinin bir göstergesi. Daha evvel aynı tepkiler "Ä°stanbul Kanatlarımın Altında", "EÅŸkıya", "Ağır Roman" gibi filmlere gösterilmiÅŸti. Fakat iÅŸi bilenlerle, sinemaya gidenlerin fikri -ne olduysa- tutmadı. Elbette sinema bir sanattır. Ancak her çıkacak sanat ürünün bir Van Gogh ya da Mozart eseri olması beklenemez. Unutulmaması gereken bir ÅŸey var ki kimisi sadelikten kimisi derinlikten hoÅŸlanır ve yüzeyi algılamakta zorlanan insana derini göstermeye çalışmak da sadece tarafları "konudan uzaklaÅŸtırır". Türk sinemasını darboÄŸaza iten sebep ekonomikti. Bu giÅŸe hasılatlarından sonra ekonomik sıkıntılardan pek bahsedilemeyecek olması da baÅŸka bir gerçek. Ä°smi geçmeyen birkaç film daha var ki, bunlar hasılat ve ilgi toplayamayan ancak gerçekten güzel olan Türk filmleri... Enis OPAK - 4 Åžubat 2000, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!