Güncelleme Tarihi:
Sırasıyla Ukrayna, Polonya, Azerbaycan ve Ermenistan’a giden Clinton’ın ziyaretinin son ayağı bugün gittiği Gürcistan oldu. Clinton’ın beş ülkelik gezisi, dünya kamuoyunda ilk iki durağından çok Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan temaslarıyla dikkat çekti.
ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in ardından bir ay içinde Azerbaycan’a giden ikinci ABD’li bakan olan Clinton’ın ziyareti, Azerbaycan’ın Afganistan Savaşı için önemini bir kez daha ortaya koydu. Geçtiğimiz günlerde yaşanan McChrystal skandalı dolayısıyla gözler bir kez daha Afganistan’a ve ABD ordularının bu ülkeden çekilme takvimine döndü.
Washington Post’ta Mary Sheridan imzasıyla yayımlanan bir haber analizde de dile getirildiği gibi, Azerbaycan, Afganistan’a giden ABD askerlerinin ve bu askerlerin kullandığı malzemelerin aktarılması açısından kilit öneme sahip. Özellikle Kırgızistan’da geçtiğimiz aylarda yaşanan iç çatışmalar, buradaki ABD üssünün kaybedilmesi riskini ortaya çıkararak Azerbaycan’ın önemini daha da artırdı.
Öte yandan, Bakü hükümeti daha önce, ABD’nin Azerbaycan’a bir yıl boyunca büyükelçi atamamasını ve Azeri yetkilileri Nükleer Güvenlik Zirvesi’ne çağırmamasını eleştirmiş ve Obama yönetiminin kendilerini “göz ardı ettiğinden” şikayet etmişti. Clinton’dan önce ülkeyi ziyaret eden Gates, Obama’nın Azerbaycan’a “daha yakın ilişki” sözü verdiği bir mektubu yanında getirmişti. Dolayısıyla, Clinton’ın Bakü ziyaretinde Azerbaycan’la ilişkileri güçlendirmek için gösterdiği çaba anlaşılabilir.
Washington Post’a konuşan Carnegie Uluslararası Barış Girişimi Azerbaycan uzmanı Thomas de Waal de, ABD ile Azerbaycan arasında iki önemli güvenlik meselesi olduğuna dikkat çekti. Bunların bir tanesinin Afganistan Savaşı için Azerbaycan’ın limanlarının, demiryollarının ve hava sahasının kullanılması olduğunu belirten de Waal, ikinci meselenin de Dağlık Karabağ çatışması olduğunu ifade etti.
Gerçekten de Dağlık Karabağ meselesi Clinton’ın ziyaretinin en önemli gündem maddelerinden biri oldu. Voice of America’nın haberine göre Clinton hem Erivan’a hem de Bakü’ye Dağlık Karabağ meselesinin uluslararası arabulucuların önerdiği prensipler temelinde çözülmesinin bölgede bugüne kadar benzeri görülmemiş siyasi ve ekonomik getirileri olacağı mesajını iletti. Öte yandan Clinton’ın Dağlık Karabağ halkının kendi kaderini belirleme hakkı olduğunu vurgulaması da ABD’nin Ermenilerin taleplerine destek verdiği izlenimini yarattı.
Geçtiğimiz yıl Türkiye ile Ermenistan arasında kabul edilen normalleşme protokollerine ABD büyük destek vermiş, hatta imzaların atılacağı gün iki ülke dışişleri bakanları arasında yaşanan bir gerginliğin çözümü için Clinton şahsen aracı olmuştu.
Türkiye için de kritik önem taşıyan gezi sırasında Clinton'ın Ermenistan'da 'soykırım' anıtını ziyaret etmesi ve Ankara'ya gönderdiği mesajlar, Türkiye'yle son dönemde gerilen ilişkilerin bir yansıması olarak yorumlandı.
Ancak Türkiye’nin Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’la ilgili talepleri kabul edilmezse, anlaşmaların onaylanmayacağını açıklamasının ardından, normalleşme süreci bir duraklama dönemine girdi. Dolayısıyla Clinton’ın ziyaretinin bir amacının da ABD’nin bölgede başarısız olan bu girişimlerine yeniden hız kazandırılması olduğunu söylemek mümkün.
Bu arada Clinton’ın süreçte topun Türkiye’nin sahasında olduğunu söylemesi de, Ermeni tarafının gönlünü almaya yönelik bir girişim olarak görüldü. Bu arada son dönemde Türkiye-ABD ilişkilerinin İsrail’in Gazze filosu baskını sonrasında yaşanan gelişmelerden dolayı gerilmesi de Clinton’ın Ermeni tarafına destek vermesinin bir sebebi olabilir.
Öte yandan son dönemde Azerbaycan’la Ermenistan arasında tansiyon yükseldi. Haziran ayında Dağlık Karabağ konusunda yaşanan çatışmalarda dört Ermeni iki Azeri asker hayatını kaybetti. Bu açıdan Clinton’ın iki ülkenin liderlerine yaptığı barış çağrıları da, gezinin amacının yükselen tansiyonun düşürülmesi olduğu fikrini güçlendirdi.
Clinton’ın ziyaretinin son ayağı olarak Gürcistan’ı seçmesi de dikkat çekti. ABD, 2008 yılında Abhazya ve Güney Osetya bölgeleriyle ilgili Rusya ve Gürcistan arasında yaşanan savaşta, Tiflis hükümetini desteklemişti. Ancak son dönemde ABD ile Rusya arasında Başkan Obama ve Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’in girişimiyle başlatılan ilişkilerin sıfırlanması süreci Gürcistan’da “ABD bizi terk ediyor” kaygılarına yol açmıştı.
Obama, iki hafta önce Medvedev’in Washington ziyareti sırasında “Gürcistan konusunda iki ülke arasındaki anlaşmazlığın devam ettiğini” vurgulayarak kaygıların yersiz olduğunu göstermek için çaba sarf etti.
Clinton’ın da Tiflis’te yaptığı açıklamalarda Rusya’ya Güney Osetya ve Abhazya’daki “süregelen işgali”ni sona erdirmesi yönündeki çağrısını yinelemesi ABD’nin ikili ilişkilerdeki tansiyonu düşürme girişiminin bir diğer örneği olarak algılandı.