Güncelleme Tarihi:
Hamdi YAKIN soruyor:
Kafe ve restoranların kalabalık olduğunu gözlemliyorum. Ancak ben kendim henüz gitmeye cesaret edemiyorum. Sizce kafe ve restoranlar güvenli mi? Kendimi korumak için nelere dikkat etmeliyim?
PROF. DR. DERYA ULUDÜZ (Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi):
Virüsün en sevdiği şey insanların iç mekânda, yüz yüze, uzun süre yakın temas halinde olmaları. İnsanlarla aranızda daha kısa temas süresi olması, virüsün bulaşma etkisinin daha az olması anlamına geliyor. Ancak bazı ortamlarda 30 saniye geçirmek ile 30 dakika geçirmek arasında fark yok! Örneğin kafeye girdiğinizde “Zaten çok kalmayacağım” diye düşünüp maskenizi bir anlık çıkarmanız bile, bu zamana kadar enfekte olmamak adına aldığınız tüm önlemleri bir anda yok edebilir. Bu tür kapalı alanlarda, insanların maske takıp takmadığını kontrol etmeniz çok önemli. Kafe ve restoranlarda oturmak istediğinizde yapmanız gereken en önemli risk değerlendirmeler, ‘içerideyken diğer müşterilerle olan mesafeniz’ ve ‘bu mesafenizi ne kadar koruyabileceğiniz’ olmalı. Zira ‘bir zamanlar’ olduğu gibi uzun sohbetli, kahkahalı restoran yemekleri deneyimi maalesef sınırlı. COVID-19 döneminde artık masalarda el dezenfektanı pompaları, tek kullanımlık menüler, müşteriler ve çalışanlar için maske zorunluluğu, masalar arasında bir buçuk metrelik boşluklar bırakılması gibi tedbirler uygulanmaya başlandı. Ancak bunun gibi önlemler -kapasite sınırları, tek kullanımlık kaplar, temassız ödeme ve personel vücut ısısı kontrolleri - yemek yemeyi tamamen güvenli hale getirmek için yeterli değil. Restoranlarda göreceğiniz güvenlik önlemleri riski ortadan kaldırmaz. Siz kendi tedbirlerinizle riski azaltabilirsiniz. Bir restoranda yemek yemeden önce sorulması gereken en basit soru, ‘Sosyal mesafeye samimiyetle uyuyor mu?’ olmalı. Masaların bir buçuk ya da daha fazla metre alana yayıldığı, herkes için bol yer bulunan bir restoranın açık verandasında yemek yemek, diğer seçeneklerden daha makul. Tabii maskelerinizi tamamıyla bir kenara koymamak şartıyla! Mönüyü istemeden önce, restoran personelinin maske taktığından ve bu maskelerin hem burunlarını hem ağızlarını kapladığından emin olun. Siparişinizi almaya geldiğinde, size spesiyalleri söylediklerinde, yiyeceklerinizi getirdiklerinde, bunların hepsi birer temas noktasıdır. Sonuçta, sizin dokunacağınız tabağınıza sizden önce dokunmadan yemeğinizi getiremezler.
CİLTTE 3-4 SAAT YAŞAR
COVID-19 virüsünün değişik yüzeylerde ne kadar süre yaşayabildiğini değişik kaynaklardan öğrendik. Benim merak ettiğim, hasta birinden bir şekilde cildimize (el, ayak, yüz, vs) bulaşan virüs hiç temizlenmediğinde bulunduğu yerde ne kadar süre yaşıyor?
PROF. DR. MEHMET CEYHAN (Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı):
PCR testleri ölü virüs parçalarını da gösterdiğinden, üç-dört saatten uzun süre yaşayamaz diyebiliriz.
PIHTILAŞMA RİSKİ ARTTIRIYOR
51 yaşındayım. 40 yaşımdan beri kronik DVT (derin ven trombozu yani pıhtısı) hastasıyım. Koronada riskim daha mı yüksek?
PROF. DR. MELİH US (Kalp Damar Cerrahi Uzmanı):
Damarlar atar ve toplardamar olmak üzere ikiye ayrılır. Atardamarlar kalpten temiz kanı organlara taşır ve içinde yüksek basınç vardır. Toplardamarlarsa kirli kanı kalbe geri götürür. İçindeki basınç düşük olduğundan kirli kanın hızı düşüktür. Bu sebeple toplardamarlarda pıhtı oluşumu daha kolaydır. Üstelik daha tehlikelidir çünkü kalbe ve akciğerlere doğru gidebilir. DVT, derin toplardamar pıhtısı demektir; iç varisi olan hastalarda, kanser hastalarında, doğuştan pıhtılaşma bozukluğu olanlarda ve pıhtılaşma sistemini etkileyen ilaçları alanlarda daha fazla görülür. DVT geçirmiş hastaların damar iç duvarı bozulmuş ve kayganlığını kaybetmiştir. Damar iç duvarını tamir edemediğinden DVT hastaları normal hastalara göre daha risklidir. Biliyoruz ki 2003’teki SARS salgınında DVT, akciğer pıhtıları ve organ pıhtıları sıkça görülmüş ve hastaların otopsilerinde de teyit edilmişti. Şu anda dünya genelinde korona salgınından etkilenen DVT hastalarının yüzde 35’inde kan sulandırıcı verilmesine rağmen pıhtı oluşmuş. Bu hastalarında yüzde 12’sinde ileri hasar oluşmuş. Kritik durumdaki hastalarda daha önce hiç DVT geçirmese bile, koruma amaçlı kan sulandırıcılar kullanılıyor. DVT geçirmiş hastaların mutlaka ilaçlarını kullanması, uzun dönem COVID-19’un pıhtılaşma mekanizmasına olumsuz etkileri açısından takip edilmesi, bol su içmesi ve şikâyetleri varsa mutlaka doktora müracaat etmeleri gerekiyor.
SİZ SORUN, HOCALAR YANITLASIN
Alanında uzman, çok değerli hocalardan oluşan Hürriyet Bilim Kurulu, her gün koronavirüs ve salgınla ilgili sorularınıza cevap veriyor. Sorularınızı hurriyetbilim@hurriyet.com.tr adresine veya 0 530 054 44 84 numaralı WhatsApp hattına isim ve soyisminizi yazarak yollayabilirsiniz.