Kafayı bulma, yoksa dördüncü içgüdü mü?

Güncelleme Tarihi:

Kafayı bulma, yoksa dördüncü içgüdü mü
Oluşturulma Tarihi: Kasım 28, 2004 00:00

UyuÅŸturucu ve uyarıcı dediÄŸimiz tüm maddelerin bağımlılık yaptığı, insanın fiziksel ve ruhsal dengesini bozduÄŸu, kimi zaman suç iÅŸleme noktasına getirebildiÄŸi, bilinen gerçekler.Ancak bilim dünyasında bir süreden beri farklı bir tartışma yaÅŸanıyor. Yeni tez ÅŸu: Ä°nsanın, beynini kimi zaman uyuÅŸturma ya da uyarma ihtiyacını hissetmesi, bilincini farklılaÅŸtırmaya çalışması aslında kendi doÄŸasının bir parçası. Yani açlık, susuzluk ve seksten sonra dördüncü dürtüsü!Yüzyıllardan beri keyif verici maddeleri kullanıyor insanoÄŸlu. Kimileri için bu alkollü içki, kimi için esrar, kokain, kimi için eroin ve diÄŸerleri... Peru’nun yüksek daÄŸlarında köylüler baÅŸaÄŸrısına ve yüksek basınçtan kaynaklanan rahatsızlıklara iyi geldiÄŸi gerekçesiyle çaylarının içine koka yaprağı atar. Oralarda kokain yaÅŸamın bir parçası.Günümüzdeki yasaklayıcı ortam içinde, psikoaktif olarak tanımlanan ‘bilinç düzeyini deÄŸiÅŸtirici’ bu maddelerin kullanımından bahsederken, tabii ki onların zarar verici ve bağımlılığa yol açan tehlikeli özelliklerine odaklanıyoruz. Gerçekten de ister yasal ister yasadışı olsun, insan bilincini deÄŸiÅŸtiren bu ilaçların ve maddelerin aşırı kullanımı kiÅŸinin fiziksel ve ruhsal dengesini bozar, ekonomik ve sosyal çöküntü içine sürükler. Åžiddete ve hatta cinayet iÅŸleyecek noktalara getirebilir.Hal böyle iken yine de birçok insan keyif verici maddeleri, baÅŸta alkollü içecekler olmak üzere, aşırıya kaçmadan tüketme eÄŸilimini sürdürüyor.Ancak, insanın kendi eliyle kendi bilincini, az veya çok ‘zehirleyerek’ deÄŸiÅŸtirmesinin nedenleri üzerinde, bilim dünyasında bir süredir ilginç bir tartışma sürüyor. Burada anahtar sözcük olarak ‘İntoksikasyon’ kullanılmakta. Bu tartışma, bilim dergisi Newscientist’e taşındı (13 Kasım). Sorgulanan, insanın keyif verici maddeleri kullanmasının içgüdüsel olup olmadığı.‘İntoksikasyon’un sözlük anlamı şöyle: Bedenin içine giren bir maddenin, insanın zihinsel ve fiziksel kapasitesinde karışıklığa yol açması. Bunlar uyuÅŸturma özelliÄŸine sahip maddeler olduÄŸu kadar, keyif veren, kışkırtan, yatıştıran, uyanıklık saÄŸlayan maddeler de olabiliyor. Neticede insan intoksikasyonu seviyor! Kulllandığı maddenin çeÅŸidine göre, onu eÄŸlenceli buluyor, kendisini daha sosyal yaptığını, zihnini daha uyanık kıldığını düşünüyor.Çok sayıda bilim insanı, bugün uyuÅŸturucu sorununa tam çözüm getirebilmek için, intoksikasyonun olumlu yönlerini de gözardı etmemek gerektiÄŸi düşüncesinde. Bu tür uyuÅŸturucu ve uyarıcıların farklı kültürlerde kullanılması ve birçok bileÅŸimin tıbbi faydalarının da olması gerçeÄŸi karşısında, bilim ‘İntoksikasyon, insanın doÄŸasında programlı’ sonucuna vardı.1950’li ve 60’lı yıllarda son derece özgürce yapılan araÅŸtırmalar, 1970’lerin sonlarına gelindiÄŸinde, ABD’nin başı çektiÄŸi ‘uyuÅŸturuculara karşı savaş’ söyleminin etkisi altında yön deÄŸiÅŸtirdi ve ‘bağımlılık paradigması’ eksenine girdi. Ancak, örneÄŸin California Ãœniversitesi’nde psikofarmakolog Ronald Siegel, bu yöneliÅŸten etkilenmeyerek çalışmalarını sürdürdü ve güvercinler, maymunlar ve filler üzerinde yaptığı deneyler sonunda intoksikasyonun aslında biyolojik bir dürtü olduÄŸu sonucuna vardı. Şöyle diyor: ‘Açlık, susuzluk ve seksten sonra dördüncü dürtü, insanın bilincini, ÅŸuurunu kendi isteÄŸiyle uyarma ya da uyuÅŸturma dürtüsüdür. Ä°nsan, bu dürtü sonucu zevk alma, uyarılma, acıyı dindirme ya da kaçış gibi arayışlar içine giriyor. Bu insanın kendisini ‘normalden daha farklı hissetme isteÄŸi’ olarak da tanımlanabilir.’Kimileri bu duruma ‘intoksikasyona baÅŸvurmadan’ ulaÅŸabiliyor: ÖrneÄŸin seyahat ederek, kitap okuyarak, sanat ya da sporla uÄŸraÅŸarak, keÅŸiflerle, sosyal iliÅŸkilerle, iktidar kazanarak ya da aşık olarak... Kimileri ise beyni uyaran ya da uyuÅŸturan farklı maddeleri kullanarak. Ancak herkesin yola çıkış amacı aynı: Kendini normalden daha farklı hisssetme ihtiyacı!Ve tabii buradan çıkan bir sonuç daha var: EÄŸer milyonlarca insan, içgüdüsel olarak intoksikasyona baÅŸvurmak zorundaysa, bu tür ilaç ya da maddeleri, daha güvenli ve saÄŸlıklı hale getirmeye yönelmek gerekmez mi!AKLIN PENCERESÄ°Bilim adamları ÅŸu görüşü tartışıyor: Genel tanımı ile uyuÅŸturucu maddeler, aklımızın aslında beynimiz olduÄŸunun ve düşüncelerimizin, inançlarımızın, algılamalarımızın, tamamen kimya olduÄŸunun en somut kanıtını sunuyor. Bir uyuÅŸturucu hap, özellikle de bir halusinojen aldığınızda, bunların hepsi deÄŸiÅŸime uÄŸrayabiliyor. Tüm bunlar, bu tür ilaçların tehlikeli niteliklerinin ve çok dikkatli kullanılması gerektiÄŸinin de kanıtı. Ancak öte yandan bize, aklımız ve bilincimizle ilgili en gizli sırları açığa çıkarma potansiyelinin var olduÄŸunu da söylüyorlar. Eter, kloroform koklamak ya da esrar çekmek, zaman mefhumunun kaybolması, algılama ve mizaç deÄŸiÅŸikliÄŸi gibi sonuçlar yaratabiliyor. Ä°ÅŸin daha da ilginci insanların inançlarında hatta felsefelerinde bile deÄŸiÅŸim yaÅŸanabiliyor. EÄŸer bir insanın dünyaya bakış açısı bir basit molekülün yardımıyla bu denli kesin bir deÄŸiÅŸime uÄŸrayabiliyorsa, bizim normal beyin kimyamızın bilim ve felsefe ile uÄŸraÅŸmak konusunda en uygun durumda olduÄŸunu kim iddia edebilir? Evet merkezi sinir sistemimizin normal, yani dışsal etki ile deÄŸiÅŸime uÄŸramamış hali, yaÅŸamamız ve üreyebilmemiz için en uygunu. Ancak belki de biz bilimi zihnimizin farklı uyarıldığı durumlarda yapmalıyız. Belki bu ÅŸekilde kim ve ne olduÄŸumuzun daha iyi farkına varabiliriz...NE KADAR YAYGIN?Psikoaktif diye tanımlananan bu tür ilaç ya da maddelerin kullanımı yasal olmadığı için kulanım yaygınlığı bilinmiyor. BirleÅŸmiÅŸ Milletler 2004 Dünya UyuÅŸturucu Raporu’na göre son 12 ayda dünyada 185 milyon kiÅŸi yaÅŸadışı madde kullandı. Bu da yetiÅŸkin nüfus içinde her 20 kiÅŸiden 1’i. Aralarında en yaygın kullanılan esrar 146 milyon kiÅŸinin tercihi. Bunu 30 milyon kiÅŸi ile bir uyarıcı olan amfetamin, 13 milyon kiÅŸeye ulaÅŸan kokain ve 8 milyon ile Ecstasy izliyor. Ä°ÅŸin ilginci uyuÅŸturucuya karşı yoÄŸun bir mücadelenin sürdürülmesine karşın 1997 yılında yayımlanan ilk rapordan bu yana sayının aynı kalmış olması. Yine verilere göre uyuÅŸturucu madde kullanımı batılı ülkelerde daha yaygın. ÖrneÄŸin ABD’de 77 milyon insan (yetiÅŸkin nüfusun üçte biri) yaÅŸamlarının bir noktasında bu maddelerden kullanmış.ÖKSÃœRÜĞE KARÅžI ÇİKOLATA TEDAVÄ°SÄ°Londra’da Imperial College’den Ömer Usmani’nin yaptığı bir araÅŸtırma, çikolatının çok ilginç bir özelliÄŸini daha ortaya çıkardı. Bu keyif veren yiyeceÄŸin içinde teobromin maddesi var ve bu madde öksürüğe iyi gelen kodeine kıyasla üç kat daha etkili. Ä°nsanlar üzerinde yapılan testler bu sonucu verdi. Ayrıca çok iyi bir özelliÄŸi daha var: Yan etki olarak uyumaya yol açmıyor. Ve kalp veya sinir sistemi üzerinde herhangi bir kötü etkisi yok. Bu bakımdan herkes kullanabilir. Teobromin, kakao tanelerinde ve kakaoyla üretilen ürünlerde var. Teobrominin, beyinden karın boÅŸluÄŸuna kadar uzanan ve uyarıldığında öksürüğe neden olabilen vagus sinirinin etkinliÄŸini düşürdüğü tahmin ediliyor. Ancak öksürüğe karşı çikolata tedavisine baÅŸvurmayın ve kilolarınıza yenilerini eklemeyin. Çünkü çikolatanın içindeki teobromin miktarı öksürüğü önleyecek kadar yeterli deÄŸil! Bekleyin, ilaç olarak çıkacak!BÄ°R KÄ°TAP NASIL BESTSELLER OLUR?GENLERÄ°N DÄ°ZÄ°LİŞİNDE Ä°LGÄ°NÇ BENZERLÄ°KÄ°nsanın cinsiyetini belirleyen genlerin diziliÅŸleri ile diÄŸer hayvanlar ve hatta mantarların cinsellik genlerinin diziliÅŸleri arasında büyük benzerlik olduÄŸu haberi, bizlerin hoÅŸuna gitmeyebilir! Ama öyle. Ãœnlü Howard Hughes Tıp Enstitüsü’nde (ABD) gerçekleÅŸtirilen bir araÅŸtırma sonucu bu gerçek ortaya çıktı: Enfeksiyona neden olan Cryptococcus neoformans mantarının cinsiyetini belirleyen genom bölgeleri ve insandaki Y kromozomu arasında önemli benzerlikler görüldü. (Kaynak: Public Libary of Science Biology). Böylece, benzer evrimsel süreçler yaÅŸandığı görülüyor. Bu açıdan bakıldığında mantar, kısırlığa neden olan genetik deÄŸiÅŸimlerin incelenmesi için iyi bir model. Ayrıca, enfeksiyona neden olan mantarı uyaran süreçler, bu sayede daha iyi incelenecek ve tedaviler geliÅŸtirilecek. CinselliÄŸi belirleyen genler ile enfeksiyon etkisi arasında sıkı bir iliÅŸkiden bahsediliyor. ANTÄ°DEPRESANLAR KANAMAYI ARTIRIYORSSRIs grubundan antidepresan ilaçların sık kullanılmaları durumunda, kan üzerinde etkileyici olduÄŸu ve kanamayı artırdığı görüldü. Hollandalı araÅŸtırmacılar (Utrech Ä°laç Bilimleri Enstitüsü’den Welmoed Meijer) bu ilaçların rahimde, kalın bağırsaklarda ve hatta beyinde sık sık kanamalara neden olduÄŸunu buldular (The Archives of Internal Medicine, 164, S. 2367). Nedeni, ilaçların, bulutun pıhtılaÅŸmasında belirleyici rolü olan serotonini engellemesi. Bu sonuca, 1992-2000 yılları arasında SSRIs ilaçları alan 64 bin hastanın incelenmesiyle varıldı. 196 denek bu nedenle hastaneye kaldırıldı. Yüksek dozda alındığında, tehlike iki misli artıyor.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!