Güncelleme Tarihi:
CEZAEVİNE ZIRHLI ARAÇLA SEVK EDİLDİ
CEM BÖYLE GÖRÜNTÜLENDİ / VİDEO
MÜNEVVER KARABULUT'UN FOTOĞRAFLARI
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Gülhane’deki İstanbul Çocuk Mahkemeleri binasında yaklaşık 7 saat savcıya ifade verdikten sonra yoğun güvenlik önlemleri altında tutuklanması istemiyle nöbetçi mahkemeye sevk edilen Garipoğlu, Sultanahmet’teki İstanbul Adliyesi’ne götürüldü. Garipoğlu burada yaklaşık iki saat ifade verdikten sonra mahkemece tutuklanarak, İstanbul Maltepe Kadın ve Çocuk Tutukevi’ne gönderildi.
Arkadaşlığımız duygusaldı
Garipoğlu, mahkemedeki ifadesine Münevver Karabulut ile bir yıl önce Bebek’te bir kafede tanıştığını söyleyerek başladı. Arkadaşlıklarının duygusal bir boyut kazandığını söyleyen Garipoğlu, “Olaydan beş altı ay önce arkadaşlığımız duygusal oldu. Münevver’i seviyordum. Annemle de tanıştırdım. Arkadaşlığımız süresinde Münevver ile Bahçeşehir’deki evimize beş altı kez kez gittik. Her seferinde beş saate kadar kalmışızdır.
İleri gitmedik
Öpüştüğümüz oluyordu ancak hiçbir zaman ileriye gitmedik. Münevver ile sevgililer gününde komik olduğunu düşündüğümüz bir filme gittik. Ancak izlerken komik olmadığını kanlı sevgililerin bulunduğu bir korku filmi olduğunu görüp lanet berbat sevgililer günü diye aramızda konuşup dalga geçtik” dedi.
Telefonunu karıştırdım
Olay günü saat 13.00-14.00 gibi Münevver Karabulut’in öğrenim gördüğü Beşiktaş’taki Bingül Erdem Lisesi’ne taksiyle giderek buluştuklarını söyleyen Cem Garipoğlu, ”Eve gitmeyi teklif ettim. O da kabul etti. Evde her zamanki gibi kimse yoktu. Annem komşulara gider, saat 19.00-20.00 gibi dönerdi. Babam işteydi, abim yurt dışında öğrenim görüyordu. Evimizin 3 ayrı giriş kapısı var. Daha önceki girişlerimizde hiç burdan geçmediğimiz için havuz kapısından girerek Münevver’in görmesini istedim. Anahtar olmadığı için ben ön kapıdan girerek onu içeri aldım. İkinci katta oturma odasında oturduk, sohbet ettik, öpüştük. İleriye gitmeden seviştik. Bu arada iki duble votka içtim. Mutfakta da bir duble içtim. Münevver için su alırken cep telefonunu karıştırdım.
Mesajlar sinirlendirdi
Mesaj kısmında, ‘sevgilim, canım’ gibi şu an tam detayını hatırlamadığım bir kaç mesaj gördüm. Mesajların kimler tarafından gönderildiğini sorduğumda beni geçiştirmek istedi. ‘Bunlar boş şeyler ben seni seviyorum’ dedi.
Öfkelenip bıçakla vurdum
Ancak ben onu sevdiğim için çok öfkelendim, tartışmaya başladık. Tartışma itişmeye kadar gitti. Mutfaktan meyve bıçağını elime alıp cinnet getirerek Münevver’in karnına vurdum. Daha sonra iki darbe daha vurduğumu hatırlıyorum. Ancak neresine olduğunu hatırlamıyorum.
Düştü, kımıldamıyordu
Münevver düşüp kımıldamadığı için öldüğünü düşündüm. Panik yaptım. Bodruma inip bavul aldım. Bavula koymaya çalıştım, sığmadı. Ellerimi yıkadım, kan lekelerini su ile sildim.
Nalburdan testere aldım
Bahçe kapısından çıkarak yaya olarak eve 5-10 metre mesafedeki nalbura gittim. Testere satın alıp koşarak eve geldim. Bahçe kapısından girip Münevver’in kafasını testereyle kestim. Olayın vahametiyle nasıl yaptığımı hatırlamıyorum. Gitar çaldığım için Münevver’in kafasını kabına, vücudunu da bavula yerleştirdim. Ancak, her taraf kan içindeydi. Evdeki kirli çamaşır sepetini kanların üzerine atarak kabaca temizledim. Amacım kan izinin gözükmemesiydi.
Korsan taksi çağırdım
Daha sonra korsan taksi durağına telefon açtım.Taksi çağırdım.Bavul ve gitar kabını alarak taksinin yanına gittim.Şoför eşyaları arabaya koymama yardımcı oldu. Kafasını poşete koyduğum için herhangi kan sızması olmadı. Neden gittim bilmiyorum, ancak Etiler’e gitmek istedim.Şoför yine yardımcı oldu bavulları indirdi. Bavul tekerlekli olduğu için 50 metre ötedeki konteynırın yanına geldim. Etrafta kimse yoktu. Gitar kutusunu ve bavulu çöpe attım. Tahminen saat 19.00 sıralarıydı. Yine olayda kullandığım testereyi gazeteye sarıp Bahçeşehir’ki evin gardrobuna sakladım. Münevver’in kanlarını sildiğim eşyaları da tekrar poşete koyup dolaba yerleştirdim.” dedi.
Babama, ‘Öldürdüm’ dedim
Ceseti attıktan sonra moral bozukluğu içinde Ak Merkez’e gidip iki üç tur attığını söyleyen Garipoğlu, abisinin arkadaşı Eren Atlı ile karşılaştığını sonra da otobüsle Taksim’e gittiğini anlattı. Garipoğlu, “Buradan otobüse binerek Bahçeşehir’deki eve doğru gitmek istedim. Otobüsteyken annem aradı. Evdeki kanı görünce ne olduğunu sordum. Ben de eve gelmek üzere olduğumu söyledim. Eve gittim, annem ne olduğunu sorunca, ben de ‘kustuğumu’ söyledim. Saat 22.00 sıraları babam eve geldi. Annem, babama ‘birşeylerden şüpheleniyorum. Onunla bir konuş’ dedi. Babamla erkek erkeğe konuşmak istediğimi söyledim. Babamın arabasına binerek Bahçeşehir’deki bir kafeye bırakmasını istedim. Babama yolda, kızı yaraladığımı söyledim. Babam, ‘ailesini ara durumunu sor’ dedi. Kafeye geldik. Ben inmeden babama, ‘ben bu kızı öldürdüm’ dedim.” dedi.
Keşke bana olsaydı
Garipoğlu,”Babam arabasıyla döndü. Sonra bir adam kafeye geldi, ‘Cem’ diye seslendi. Babamın adamlarından diye gittim. Bana,‘atla arabaya’ dedi. Üzerimi örtecek birşey verdi. 6-7 saat yol gittik. Başka kimse yoktu. Bir eve geldik. Apartman mı yoksa müstakil bir ev mi olduğunu göremedim. 6 ay kadar yalnız yaşadım. Arada bir bana yiyecek getirilirdi. Telefon, internet yoktu. Televizyon izledim.Sonra da teslim oldum. Pişmanım. Keşke bu olay ona değil bana olsaydı. O bir çekeceğine ben yüzbin çekseydim”