Güncelleme Tarihi:
FP'nin yayın organı Milli Gazete, İran'daki seçim sonuçlarını 9. sayfasında, ‘‘Hatemi'nin zaferi’’ diye yorumsuz, Akit ise birinci sayfasından, ‘‘Şiddet gösterileri yayılıyor. Reformistler İran'ı karıştırdı: 8 ölü’’ başlığıyla verdi. Yeni Şafak Gazetesi de seçim sonucunu ‘‘Galipler de molla, mağluplar da’’ başlığıyla yansıttı. Bazı İslamcı yazarların görüşleri de şöyle:
HATEMİ DE MOLLADIR Resul Tosun (Milli Gazete) Bizim kartel medyası, reformcuların başarısını alkışlarken, Hatemi'yi bir lider olarak görme iştiyaklarını açıklamaya çalışıyorlar. Hatemi'yi alkışlıyor ve bu vesileyle muhafazakarlara molla diyerek hakaret etme fırsatı yakalıyorlardı kendilerince. Güya, Hatemi, onlar adına mollalardan intikam almıştı. Oysa Hatemi de bir molla. O da cübbe giyip sarık sarıyor. O da İran Cumhuriyeti'nin Anayasasına bağlı. Eğer bizim basının diliyle söylemek gerekirse, o da dinci. Ama akıllı bir insan. Dünyaya kapalı kalmanın, ülkeyi dünyadan koparmanın bir işe yaramayacağını gören bir molla. (...) Laf aramızda oy kullansaydım, ben de oyumu Hatemi'ye verirdim.
DEVRİM İÇİNDE EVRİM Ahmet Taşgetiren (Yeni Şafak) Adamlar, 21'nci yılına giren ‘İslam Devrimi’ni gözden geçire geçire ilerliyor. Devrim içinde evrim yaşanıyor yani. Her devrimin başlangıcı zorlu olur. ‘Zorlu’ kelimesi biraz nazikçe bir ifade, hatta ‘kanlı’ olur. Ama devrimler zamanla normalleşmelidir; değiştirebileceğini değiştirmeli, değiştiremeyeceği ile uzlaşmalıdır. İnsanların özgür tercih hakkı ile ilanihaye oynama yetkisi, devlet dahil hiçbir üstün iradenin olmamalıdır. İran devrimi de bunu öğreniyor, böyle gelişiyor.
SONUÇLAR YANILTMASIN Ferhat Barış (Zaman) İran seçimlerinin gazetelere yansıması sizi yanıltmasın. Onların derdi demokrasi, özgürlük değil yani. Onlar gerekince dayatmacı, gerici ve bağnaz, kısıtlayıcı kuralları baştacı edebilirler.
GERİ DÖNÜŞ YOK
SEVİNDİRİCİ İran seçimleri, çok geniş bir yelpazede yankı buldu. Hürriyet Gazetesi Yazarı İlter Türkmen, ‘‘Bu hem İran, hem bölge için son derece mutlu bir haber’’ dedi ve şunları söyledi: ‘‘Bundan sonra İran'daki gelişmeleri şimdiden öngörmek çok zor. Fakat, İran artık geriye dönülemeyecek bir sürecin içerisine girdi. Dış politika bakımından İran'la Batı dünyasının arasında zaten başlamış olan normalleşmenin, daha büyük ivme kazanması beklenmelidir. Özellikle ABD ile İran ilişkileri alanında yeni bir devir başlayabilir. Türkiye bakımından İran'da liberal düşüncelerin öne çıkması kuşkusuz sevcindiricidir.’’
ÇOK SEVİNMEYELİM Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Profesörü Hasan Köni de ‘‘İran'daki seçimleri Türkiye'de, çok da büyük sevinçle karşılamamak gerekir. İran esas şimdi kritik döneme girmiştir. Çünkü İran halkı İslam içinde reformu denemek istediğine dair iradesini seslendirdi. Yoksa, Batı tarzı bir demokratikleşme yok. İran sistem içi yumuşamayı tartışıyor’’ dedi.
ELİ KANLI REFORMİSTLER Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Soli Özel ise şunları söyledi: ‘‘Geniş bir yelpazeyi içeren reformcu blokta devrimin en kanlı döneminin en şöhretli isimleri de yer alıyor. Bir kıyma makinesi gibi çalışmış olan 'devrim savcısı' Halhali veya rejimin en berbat İçişleri Bakanı Muhteşemi, Amerikan Elçiliği'ni basarak içerdekileri 444 gün rehin tutanlar, değişimci koalisyonda yer alıyor. Gene de İran'daki seçimlerin sonuçları geleceğe yönelik olarak Ortadoğu'daki en önemli umut ışığıdır. İran'ın dünya sistemine yeniden dahil edilmesi Türkiye açısından da önemli sonuçlar doğuracaktır.’’
Mollaların bozguna uğradığı İran seçimi FP'yi böldü
Sağlıklı gelişme
FP'nin yenilikçi kanadının önde gelenlerinden Abdullah Gül, ‘‘Sağlıklı bir gelişme’’ dediği İranlı reformistlerin zaferi için, ‘‘Herhalde şiddetten, baskıdan, dış dünyaya karşı kapanmaktan, izole olmaktan bıktılar. Bunu görenler bu değişimi barışçıl bir biçimde gerçekleştiriyorlar’’ dedi. Gorbaçov'un Rusya'da yaptığı gibi, İran'daki değişimin de sistem içinde gerçekleştiğini belirten Gül, ‘‘İran'da yapılanlar İslam Cumhuriyeti'ne de ters düşmüyor. Demokrasiyi adım adım gerçekleştiriyorlar. Ama bir çok eksiklikler var demokrasilerinin’’ diye konuştu. ‘‘İran'daki bu gelişme, statükonun zorla devam ettirilemeyeceğini gösteriyor’’ diyen Gül, şunları ekledi: ‘‘İran'da dünya realitelerine ters düşen bir statüko vardı. Halk önderlik yaparak, değişimi sağlıyor. Bundan herkesin ders alması gerekir. Değişim rüzgarı, İran için çok sağlıklı bir gelişme. Değişimi, dünya realitelerini kabul ederek, gerçekliği yakalıyorlar. Buna mecbur kalıyorlar. Teknolojinin gelişmesine nasıl engel olamazsanız, statükoyu da sürdüremezsiniz.’’
Gardrop devrimi
FP'nin muhafazakar kanadının önemli isimlerinden Süleyman Arif Emre, İran'daki seçim sonuçları değerlendirmesini, bu konudaki tavrını eleştirdiği Türk medyası üzerinden yaparak, ‘‘Ne olmuş? İran'da reformcular kazanmış. Ne olacakmış? Artık kravat takmak, başörtüsü altından perçem çıkartmak serbest olacakmış. 1960'ların Ecevit'i böylelerine gardrop devrimcisi diyordu. Elhak doğrudur’’ dedi. Milli Gazete'deki dünkü köşe yazısında, medyanın her işte olduğu gibi bu konuda da ‘‘kolaycılığa, ucuzculuğa saptığını’’ savunan Emre, şunları ekledi: ‘‘Bilmiyorum, eğer İran medyasının büyük kısmı da bizimkiler gibiyse göreceksiniz orada da yenilikçilik, reformculuk perdesi altında ülke giderek bizde olduğu gibi vahşi kapitalizmin pençesine düşecek, kalkınma ve yatırım ekonomisi çökecek. Devlet bütçesinin yüzde 80'ini tekelci sermayedarlar talan edecek, ekonomik, siyasi ve sosyal dengeler bozulacak, halk fakirliğe sürüklenecek, yarı totaliter, yarı oligarşik ve yarı mafyatik bir yönetim kaosu ortaya çıkacak.’’