Güncelleme Tarihi:
Sibel Can bu kez ‘‘Karagümrük Çetesi'ni azmettirmek’’ iddiasıyla huzurlarımızda. Akrabası, kanun kaçağı ve Karagümrük Çetesi'nin elebaşısı Nuriş vasıtasıyla adam kaçırttığı gerekçesiyle eşi Hakan Ural'la birlikte Emniyet'te iki gece üç gün sorgulandı. Cep telefonunu kullanmasına ‘‘bile'' izin verilmedi. Bir tek ayrıcalığı, basın görüntülemesin diye DGM'nin arka kapısından içeriye alınması oldu. DGM'de dörtbuçuk saat ifade verdi. Kameralara şöyle bir baktı. Olup bitenler, ‘‘Sibel’’ dizi filminden o kadar farklı, gerçekti ki. Sonsuz derecede üzgündü, şoktaydı. Eşiyle birlikte Londra'ya gitti. Birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı Demirel'in elinden ödülünü almak için döndü. Sibel Can, sadece Hürriyet Gazetesi için anlattı.
Hakkınızdaki iddiaların kadınlığınıza saldırı olduğunu düşündünüz mü?
- Hiçbir kadının, annenin böyle bir olay yaşamasını istemezdim. Geçen hafta, benim için kapkara bir haftaydı. Ömrümde ilk defa Emniyet'e gittim, ömrümde ilk defa DGM'ye gittim. Aklımın ucundan bile geçmezdi. Hiçbir suçum yokken, mağdur olan benken ve ailemken. Derin yaralar aldık. Bu belli bir dönem sürecek gibi geliyor bana. Ne kadar hissettirmemeye çalışsam da çocuklarıma, aileme; bunu biliyorum. Hiç sigara içmem. Emniyet'e girdiğim günden beri sigara içmeye başladım. Kadın olduğum için bunların olduğuna inanıyorum. Erkek olsaydım böyle olmazdı.
Emniyet'e götürülürken durumun boyutlarının farkında mıydınız?
- Hakan'la götürülürken, sadece ifademiz alınacak, döneceğiz sanıyorduk. Çünkü bizim bir suçumuz yoktu ki. Biz ne yaptık? Ama orada gereksiz iki gece üç gün geçirdik. Çok kötü günlerdi. Ama Allah'tan Hakan mükemmel bir eş. Birbirimize destek oluyoruz. Birbirimizi son derece seviyoruz ve bağlıyız. Bunu bilmek bizi rahatlatıyor. Hakan bana, ben ona güveniyoruz. Çocuklar bu olanları bilmiyor. Melisa dört yaşında. Engin Can ilkokul bire gidiyor. Gazeteleri okuyamadığına çok sevindim.
Emniyet'teki günlerinizi anlatır mısınız?
- Tuvalete gideceğim zaman üç polis vardı. Böyle bir şey olabilir mi? Ben oradan nereye gideceğim? Ben neden oradayım zaten? Çocuğum hastaydı, ağrısı vardı. Telefonlarımıza elkoydular. Günde iki kez kullanmamıza izin verdiler. Cep telefonlarımızdan ailemizle konuşmaya öncelik verdik. Bunlar çok yaraladı beni. Bunları hak etmedim ki.
Özel yaşamınıza ilişkin sorular karşısında ne yaptınız?
- Belli bir çizgiyi aşmadılar. Gerçekten naziktiler.
Televoleler, magazin programlarında hep varsınız. Dudağınız uçukluyor haber oluyorsunuz. Yine yer alacak mısınız?
- Bunu hiçbir zaman istemedim ki. Altı yedi aydır sahne hayatıma ara verdim. Ayda bir kez yapmaya karar verdim. Ama ondan önce çok yoğundum. Haftada en az bir kez sahneye çıkıyordum. Her seferinde farklı kıyafet giyiyordum. Önce bu kıyafetten başlıyorlardı çekmeye. Her gecenin farklı olayını yansıtıyorlardı. Ama bu benim isteğimle olmuyordu. Biraz bende de kabahat var. Bende fazla iyi niyet var.
Bundan sonra nasıl yer alacaksınız basında?
- Sahne çalışmam bundan sonra daha da azalacak. Televizyon programım haftada bir gün, sadece TGRT'de olacak. Aynı kanalda bir dizi çalışmam olacak ama 1999'un ikinci ayında. Çok önemli, özel yardım gecelerinde sahneye çıkacağım. Yoğun çalışma temposuna girmek istemiyorum artık. Ailem çok önemli.
Magazin programlarında her gün olmamak için böyle bir tecrübe gerekli miydi?
- Zaten altı ay önce bu kararı almıştık ve uyguluyorduk. Ama bu olaydan sonra işin ciddiyetini daha da anladık. Bundan sonra yılda beş altı ay çalışacağım televizyonda. Çocuklarımla ilgileneceğim. TGRT yöneticileri bana çok destek oldu. İnanın, dostlarımın yapmadığını onlar yaptı. Sanat camiasından birkaç kişinin dışında kimse aramadı.
ÖYLE BİRŞEY SÖYLEMEDİM
Aslında ne kadar yalnız olduğunuzu mu anladınız?
- Babamın ölümünde de aynı şoku yaşamıştım. Çok yakın arkadaşlarım bile aramamıştı. Yanımda olan kişiler o kadar az ki.
Lümpen akrabalarınız, geçmişiniz sizi bırakmıyor ama.
- Seçme şansınız yok ki. Yıllardır bu insanlarla görüşmüyoruz ki?
Nuri ve Vedat Ergin'le akrabalık dereceniz nedir?
- Anneannelerimiz kardeş oluyorlar. Aslında yakın akraba sayılır. Fazla uzak sayılmaz. Ama büyük bir şok yaşadık.
‘‘Birazcık kulaklarını büküverin’’ demişsiniz?
- Hiç öyle bir şey söylemedim. Emniyet ve DGM'deki ifadem ortada. Emniyet'teki ifadem şöyleydi: Düğünleri vardı, beni aradılar. Bende gidip sahneye çıktım. Çünkü bugüne kadar benden bir şey istemediler. Telefonda bile görüşmediğim bu kişiler telefonla arayıp teşekkür ettiler. Sana da bu yakışırdı, aileden birisin, dediler. Canımızı sıkan haberler okuyoruz dediler. Aman, dedim. Siz bu konulardan uzak durun. Biz bunları halletmesini biliriz. Ailem var, eşim var dedim. Çocuklar çok teşekkür ederim dedim. Onların durumundan dolayı tedirginliğim de vardı. Uzun uzadıya konuşmak da istemedim zaten. Daha sonra bunlar kendi kendilerine böyle bir olaya karar verdiler herhalde. Böyle bir şeyler olmuş. Son derece üzüldük. Aykut Işıklar, çocuğumla ilgili sorularla biten bir yazı yazmıştı. Mahkemeye başvurup kazandık. Çok ağır bir suçlama bu. İsteseydik, o zaman böyle bir yola başvururduk. Bugüne kadar böyle düşünmemişiz, bugün neden düşünelim? Bir de bu insanların ne olduğu, ne yapacakları ortada. Onlara en ufak bir şey söylesem, ne kadar büyüteceklerini bilirim zaten.
Basını eleştirseniz de adınızın karıştığı bu son olayda çok objektif yaklaştı?
- Diğer insanların ifadeleri ortada. Televizyonlar farklı şeyler söylemeye başladı. Ama belli başlı gazeteler yanımızdaydı. Dava açsak kazanırız.
Ama Karagümrük Çetesi, sizden çok farklı şeyler söylediler?
- Bu olayı hallet dedi, diyorlar.
Nuriş size küfretti...
- Kadınlığıma küfretti.
VALLAHİ RASTLANTI
Çakıcı, Aslı Ural, kayınpederinizin Ağansoy cinayetinin olduğu yerde bulunması, şimdi de Karagümrük Çetesi... Rastlantı mı hepsi?
- Vallahi rastlantı. Bir sabah uyandım. Sabah gazetesinin ön sayfada fotoğrafımı, yazıyı görünce kapattım. O an şok oldum. Mağdur olan bendim ama o yakalanan çocuklarla bana aynı muameleyi yaptılar.
İngiltere'de Aslı Ural'la görüştüğünüz söyleniyor?
- Yok. Uzun zamandır Aslı'yla görüşmedik. Ama babamla (Selçuk Ural) görüştüklerini biliyorum.
Aslı'nın annesi Canan Yaka, terziniz ve Çakıcı'yı Adapazarı Cezaevi'nde ziyaret ediyordu?
- Bunlarla benim ilgim ve bilgim yok. Dünyamız farklı. Ben mesleğimi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Bu tür olaylara uzak kalmaya gayret ediyorum.
Çakıcı ailenizin damadı olacak. Nasıl davranacaksınız?
- Evet, evlenecekler. Yapacak bir şeyimiz yok. Aslı eğitimli, aklı başında, bu kararı vermiş. Ne yapabiliriz?
Çakıcı'nın tetik çektiğini bildiğiniz elini sıkarken ne hissedeceksiniz?
- Fazla konuşmaya hakkım yok diye düşünüyorum. Aslı'nın daha yakınları var. Annesi, babası var, birinci derece yakını onlar.
Bu akrabalıktan tedirgin oluyor musunuz? Protokol ilişkisiyle mi sınırlayacaksınız?
- Mutlaka. Bugüne kadar nasıl olduysa, bundan sonra da aynı şekilde devam eder.
Bundan sonra ne olacak?
- Ramazan boyunca beş haftalık bir programım var. Kalan günlerde İngiltere'ye gidip dil okuluna başlayacağım. Program hazırlattım. Haftada üç gün okula gidip Cumartesi geceleri canlı programa gelip hafta içini Londra'da geçireceğim.
Eşiniz, Ramazan'dan sonra gelecek ve birlikte Miami'ye uzun süreliğine gideceğiz dedi...
- Tabii. Miami'de, daha uzak ve farklı ortamlarda dinleneceğiz. Haziran'da, yedek program çekip gideceğim.
Eşiniz Türkiye'ye gelmeyeceğini söyledi?
- Evet. Gelmeyecek. Film oyunculuğunu düşünmüyor. Ben yalnız olacağım.
Daha az haber olmak kararınızı uygulayacak mısınız?
- Bundan sonra haftada bir gün görüneceğim televizyonda.
Canımızı sıkan haberler okuyoruz dediler. Aman, dedim. Siz bu konulardan uzak durun. Ailem var, eşim var dedim. Çocuklar çok teşekkür ederim dedim. Daha sonra bunlar kendi kendilerine böyle bir olaya karar verdiler herhalde.