Güncelleme Tarihi:
Amerika’daki bir araştırmaya göre, bir kadının zirveye çıkmasının koşulu: Çocuksuz ve tercihan bekar olmak
Amerika'da Peggy Orenstein'ın yaptığı bir araştırma, kadınlara ilişkin çok ilginç bir gerçeği gösteriyor. Bu araştırmaya göre, Amerika gibi bir ülkede bile, zirvedeki kadınların yarısından fazlası hiç evlenmemiş, boşanmış ya da dul kalmış. Bu kadınların yüzde 40'tan daha azı aynı zamanda anne. Buna karşılık zirvedeki erkeklerin yüzde 95'i evli ve çocuklu. Dahası bu erkeklerin yüzde 75'inin eşi ev kadını. Biz de Türkiye'de çalışma hayatında zirveye ulaşmış kadınların durumuna bakalım dedik. Durumun doğal olarak hiç farklı olmadığını gördük. Sanatçıları konunun dışında tuttuk. Çünkü onların çalışma koşulları, dönem dönem çok yoğun olsa da, her gün sabah-akşam mesaisi gerektirmiyor.
Amerika'da kadınlar 1970'li yılların başında, yoğun bir biçimde çalışma hayatına yöneldiler. Aradan otuz yıl geçti. Hala aynı soru zihinleri kurcalamaya devam ediyor: ‘‘Neden şirketlerin üst yönetimlerinde kadın sayısı az?’’ Amerika gibi bir ülkede bile, bugün üst düzey yönetici olmayı başarmış kadınların oranı yalnızca yüzde 3. Yine Amerika'da hızla yayılan ve büyük şirketlerin finanse ettiği internet şirketlerinin yöneticileri arasındaki kadınların oranı ise yüzde 6. Bu da, kadınların yeni alanlarda da fazla şansı olmadığını gösteriyor.
Peki bunun nedeni yalnızca cinsiyet ayrımcılığı mı?
İKİ AYRI KİTAP
Bu sorunun yanıtını merak eden araştırmacı sayısı çok fazla olmalı ki, 80'lerden itibaren Amerika'da konuyla ilgili sayısız kitap yayınlandı. Bunların bir kısmı, kadınlara meslekte yükselme sırları veren kitaplar. Söz konusu bu kitaplar kadınlara, karşılaştıkları engelleri aşıp nasıl başarılı olabilecekleri konusunda stratejiler veriyor. Kısacası, iyi niyetli ama gerçekçi olmayan çalışmalar. Çünkü kadınların sorunu, başarının sırlarını erkeklerden daha az bilmeleri değil.
Geçtiğimiz aylarda kadınları başarıya ulaştırmayı amaçlayan iki yeni kitap yayınlandı. Ancak bu kitaplardan sadece Peggy Orenstein'ınki farklı bir bakış taşıyor ve ciddi bir araştırmaya dayanıyor. Diğeri, CNN'de başkan yardımcısı olan Evans'ın ‘‘Play Like a Man, Win Like a Woman’’ adlı kitabı. Evans'a göre, kadınların zirveye ulaşmaları için bir jokey gibi davranmaları gerek. Yani jokey nasıl önündeki atları geçmeye çalışırsa ve gözleri hep ilerde olursa, çalışan kadının da hedefini belirleyip önündekileri geçmek için çaba harcaması gerekiyor.
Ancak Evans'ın gözardı ettiği ama Orenstein'ın vurguladığı bir nokta çok önemli: Kadınlarla erkekler arasındaki en belirgin fark, kadınların çocuk doğurması ve çocukların büyütülmesinde erkeklerden çok daha fazla sorumluluk alması. Orenstein, çok başarılı bir gazeteci. Kitabını yazmak için 200 çalışan kadınla görüşmüş. 38 yaşındaki gazeteci, kadınların zirveye ulaşmaları için uygulanması kolay olan çözümler önermiyor. Kadınların korkularının kaynaklarını saptamaya çalışıyor. Orenstein'ın incelemesinde, zirvedeki kadınların yüzde 65'i hiç evlenmemiş, boşanmış ya da dul kalmış. Bu kadınların içinde aynı zamanda anne olanların oranı yüzde 35 civarında. Oysa erkeklerde durum çok farklı. Zirvedeki erkeklerin yüzde 95'i evli ve çocuklu. Dahası bu erkeklerin yüzde 75'inin eşleri ev kadını.
EV İŞLERİ CABASI
Kadınlar neden meslek sahibi olmakla çocuk yetiştirmeyi birbiriyle bağdaştıramıyorlar? Orenstein'a göre, şirket politikasından çok kadınların ve toplumun annelik sıfatını değerlendirme biçimleri sorun yaratıyor.
Orenstein'a göre, 20 yaşlarındaki genç kızlar daha evlenmeden çalışma hayatıyla çocuk yetiştirmeyi nasıl birarada yürüteceklerini düşünmeye başlıyorlar.
İlişkilerde eşitliği sağlamaya çalışırlarken, işyerlerinde iki görevi başarıyla yürüten hemcinslerinin sayısının çok az olması onları düşündürüyor. Bunun sonucu olarak da ya aile kurma fikrinden tamamen vazgeçiyorlar ya da bir koltukta iki karpuz taşımanın püf noktalarını öğreniyorlar. Meslek sahibi genç kadınlar arasında çalışma saatleri uygun olduğu için pek de fazla hoşlanmadıkları dalları seçenler var. Çalışan ve aile kuran bu kadınlar kırk yaşlarına geldikleri zaman, istedikleri hedefe ulaşamamış olmanın verdiği hırçınlık içinde çevrelerine ve hayata küsüyorlar. Oysa evlenmeyip, mesleklerinde zirveye ulaşmak için çaba harcayanlar o yaşlarda çok daha sakin ve huzurlu oluyor.
Türkiye'de bu konuda yapılmış, istatistiklere dayalı bir araştırma yok. Ancak yalnızca annelik görevi değil, geleneksel toplumda kadın olmanın getirdiği ev işi sorumlulukları düşünüldüğünde, ülkemizde çok daha vahim bir tablonun ortaya çıkacağı kesin.
Türkiye'de mesleklerinde isim yapmış kadınlara şöyle bir göz attık. Amerika'da yapılan araştırmanın bizde de geçerli olduğunu gördük. Sanatçıları ve okulu bitirir bitirmez, ailelerinin holdinglerinde yönetim kurulu üyesi olan kadınları bir yana bıraktık. Aklımıza gelen isimler şunlar oldu:
Oya Bayrı (Mikrocerrah)
Köpeğe bile bakamadım
Evlenmemeyi ve çocuk sahibi olmamayı tamamen bilinçli olarak seçtim. Çünkü kendimi erkek meslektaşlarımla karşılaştırdım. Aynı şartlarda bir erkek doktorun, karısı ve üç çocuğu var diyelim. İşe gelirken kapıyı çekiyor, geri kalanı karısı hallediyor. Benim buna hakkım yok. Ya bakıcı tutacağım, ya kocam bakacak ki bu da olacak bir durum değil. Dolayısıyla aklıma bile getirmedim. Üniversitede karar verdim ama aktif iş hayatına girince daha da belirginleşti kararım. Bu kararımdan hiç pişmanlık duymadım. Başarıda işe konsantre olmak çok önemli. Adam geliyor dört parmağı kopmuş, aklınız başka bir yerdeyse hata yaparsınız. Çok yoğun çalışıyoruz. Köpek aldım ona bile bakamadım, düşünün. Üç gün aralıksız acilde kaldığım oluyordu. Evde bekleyen çocuğunuz olsa yapamazsınız. Bir de işin diğer yanı var, böyle bir kadını da koca ne yapsın?
Nurcan Akad (Hürriyet Yazı İşleri Müdürü)
Dört kez taşınamazdım
İki kez evlendim, ancak evliliklerim kariyer amacıyla sona ermiş değil. Çocuk istemememde de, en azından ilk başta, kariyer yapma arzum rol oynamadı. Ancak evliliklerim bitmemiş olsaydı, bir de çocuğum olsaydı, bugün bu noktada olmazdım. Bu pozisyonumu boşanmış olmama ve çocuksuz olmama borçluyum. Ben kariyerim boyunca sürekli şehir değiştirdim, evimi dört kere Ankara-İstanbul arası taşıdım. Benim bir çocuğum, kurulu bir düzenim olsaydı, kendi hakkımda bu kadar bağımsız karar veremezdim. İleride de bundan mutlaka mutsuz olurdum. Bugün baktığımda, kendi durumumdan çok memnunum.
Gencay Gürün (Şehir Tiyatroları Eski Genel Sanat Yönetmeni)
Eşim destek oldu
Çocuk doğurmamak bilinçli bir seçim değildi benim için. Tiyatro kariyerimden önce, Dışişleri'ndeydim, ayrılmasaydım büyükelçi olacaktım, ama eşim nedeniyle diplomatlığı bıraktım. Tiyatro kariyerime gelince: Ankara'da Devlet Tiyatrosu'ndaki görevimi çocuklu da yürütebilirdim. Fakat İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği önerildiği zaman, eşim Ankara'da diye reddettim. Eşim bana, ‘‘Bir kariyeri evlilik için bıraktın, aynı şeyi ikinci kere yapma,’’ dedi. Beni destekleyip şehir değiştirmeyi göze alması, her evlilikte rastlanır bir şey değil. İlk yıl ben cumartesi, pazar her gün akşam 11'e, 12'ye kadar tiyatrodaydım. Bir yılın sonunda eşim de geldiğinde, çok müsamahalı olduğu için bu tempoyu sürdürebildim. Belli bir saatte eve gelmemi bekleyen bir kocam, hele hele bir de çocuğum olsaydı, tiyatroya bu vakti ayıramazdım.
Sibel Asna (A&B Halkla İlişkiler Müdürü)
Şablonlar kırılmalı
Kadın kariyerinde eğer en tepeyi hedefliyorsa, bazı şeylerden feragat etmesi gerekiyor. Tabii yetenek de önemli. Çok yeteneklisinizdir, her şeyi birarada yürütürsünüz. Ama ben kendime baktım ve ‘‘Eğer bu mesleğin iyilerinden olacaksan, tüm konsantrasyonunu bu işe yöneltmelisin ve bölünmesine izin vermemelisin’’ dedim. Türkiye'de evliliklerin şablonları var. Anne evde iş yapar, çocuk bakar, baba işe gider. Mesleki bir heyecanınız varsa, bunu başarmak için olağanüstü bir yetenek gerekiyor. Ayrıca, gün geliyor insanlar, ‘‘Evlilik için değer miydi’’ diye soruyorlar. O yüzden mesleğimin başında karar verdim, zihinsel olarak özgür olacağım, her türlü baskı ve töreden arındırma mekanizmasını kuracağım ve çocuk sahibi olmayacağım. Ama ne zaman ki mesleğimde belli bir yere geleceğim, evlat edineceğim. Nitekim şimdi sıradayım.
Bizde kimler var?
Meral Gezgin Eriş (İKV Başkanı, Evli, Çocuksuz)
Prof. Oya Bayrı (Mikrocerrah, Bekar, Çocuksuz)
Prof. Nilüfer Göle (Sosyolog, Evli, Çocuksuz)
Nurcan Akad (Hürriyet Yazı İşleri Müdürü, Bekar, Çocuksuz)
İmren Aykut (Eski Çalışma Bakanı, Bekar, Çocuksuz)
Berna Sağlam (Vakko Halkla İlişkiler Müdürü, Evli, Çocuksuz)
Gencay Gürün (İstanbul Şehir Tiyatroları Eski Genel Sanat Yönetmeni, Tiyatro İstanbul'un Direktörü, Evli, Çocuksuz)
Prof. Ionna Kuçuradi (Hacettepe Üniversitesi, Felsefe Bölümü Başkanı, Bekar, Çocuksuz)
Sibel Asna (A&B Halkla İlişkiler Müdürü, Çocuksuz)
Duygu Asena (Gazeteci, yazar, Bekar, Çocuksuz)
Işılay Saygın (Eski Devlet Bakanı, ANAP milletvekili, Bekar, Çocuksuz)
Gaye Sökmen (Manken Ajansı Yöneticisi, Evli, Çocuksuz)
Prof. Nur Vergin (Sosyolog, Bekar, Çocuksuz)