Kadınların temmuz ayı korkusu

Güncelleme Tarihi:

Kadınların temmuz ayı korkusu
Oluşturulma Tarihi: Eylül 16, 2011 12:15

Anadolu Üniversitesi (AÜ) bünyesinde yapılan çalışmada, şiddet gören kadınların çocukları etkilenmesin diye okullar kapanana kadar sesini çıkarmadığı, okullar kapandıktan sonra eşine ayrılmak istediğini açıkladığı kanıtlandı.

Haberin Devamı

Anadolu Üniversitesi (AÜ) bünyesinde “toplumsal cinsiyet eşitliği için çaba sarf etmek, kadın onuruyla ilgili çalışmalar yapmak, kadının toplumdaki dezavantajlı konumunu değiştirmek, kadın-erkek eşitliğini oluşturmak” amacıyla Kadın Çalışmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi kuruldu.

Merkezin Müdürü ve AÜ İletişim Bilimleri Fakültesi Basın-Yayın Bölümü Öğretim üyesi de olan Doç. Dr. İncilay Cangöz, bu merkezde, AÜ'nün farklı bölümlerindeki öğretim üyelerinden oluşan disiplin kurulunun bulunduğunu kaydetti. 

Yakın zamanda danışma kurulunu da kuracaklarını ifade eden Doç. Dr. Cangöz, şöyle konuştu:

“Merkezin amacı, kültürel, ekonomik, hukuk konularında, toplumsal cinsiyet eşitliği için çaba sarf etmek, kadın onuruyla ilgili çalışmalar yapmak, çalışmalarla kadının toplumdaki dezavantajlı konumunu değiştirmek, kadın-erkek eşitliğini oluşturmak, yaygınlaştırmak, kadının her yönden durumunun iyileştirmesine katkı sağlamaktır. Merkezimiz, kadının durumu iyileştirmek için meslek edindirme, bilgilendirme, bilinçlendirme yapabilir. Uygulama boyutunu sivil toplum örgütleri daha iyi yapıyor. Bilgi ve sorunlara karşı çözüm üreterek, ilgili kurumlarla bunları paylaşmak istiyoruz. Kurulum aşamasındaki internet sitemizde 'kadına yönelik şiddet durumundan neler yapılabilir' gibi bir kılavuzumuz olacak.”

Şiddete maruz kalan kadınları Psikolojik Danışma Merkezine yönledirdiklerini belirten Doç. Dr. Cangöz, “Kadına yönelik şiddet konusunda bilgi üretmek, soruna dikkati çekmek için çözüm önerileri üretiyoruz. Sığınma evlerinin yardım talepleri oluyor. Onlara da danışmanlık anlamından her türlü yardımı yapıyoruz. Toplumsal Hizmet Uygulama Dersi kapsamında da sığınma evleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla belirli projeler yapıp bunları hayata geçiriyoruz. Devlet mekanizmalarıyla da ilişki içine girmek istiyoruz” dedi.

“MEDYA, KADINA YÖNELİK ŞİDDETE DİKKAT ÇEKİYOR”

Son dönemlerde kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetin medyadaki görünürlüğünün arttığını anlatan Doç. Dr. Cangöz, şöyle devam etti:
“Kadın cinayetlerinde bir artış var. Ancak, 10 yıl öncesinden net bir istatistik olmadığından ne kadar arttığını bilmek kolay değil. Medya kadın yönelik şiddete ve kadın katline çok dikkati çekiyor. Kadın cinayetleri 3. sayfa haberciliğinden çıktı. Daha geniş ve ciddi yerlerde haber oluyor. Bu çok önemli. Kadınlar, feministler ve kadın örgütleri bu konuda çok uğraştı. Duyarlılık arttı ve devlet mekanizmaları da buna önem veriyor. Buna rağmen haberler erkek ve ataerkil bir yerden kaleme alınıyor. İki gün önce bir gazetede bir kadının öldürülüp atıldığı haberi yayımlandı. Haberin başından itibaren kadının seks işçisi olduğundan, örgüt kurmaktan suçlu bulunduğundan, yasa dışı silah taşıdığından, uyuşturucu pazarlandığından söz ediliyor. Bir kadın çok olumsuz durumları üzerine habere konuluyor. Neredeyse erkeğin kadını öldürmesi haklıymış gibi gösteriliyor. Faili haklılaştırıyorlar. Haber yapılması doğru, ancak ataerkil bakışın değişmesi gerekiyor.”

“(DİŞİMİ SIKTIM OKULUN KAPANMASINI BEKLEDİM)”

Doç. Dr. Cangöz, kadına, fiziksel ve cinsel şiddetin onun çok yakın çevresinden geldiğini ifade ederek, kadının daha çok eşi, sevgilisi ve akrabalarınca öldürüldüğünü bildirdi.

Son dönemlerde bu suçlarla ilgili emniyetin ve jandarmanın ayrı istatistik tuttuğunu anlatan Doç. Dr. Cangöz, şunları söyledi:
“Artık, böyle bir suç kategorisi var. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, şiddeti engellemek için yeni projeler başlattı. Yasalarla da bununla ilgili cezalar olmakla, emniyet mensuplarına eğitim vermekle birlikte daha iyi kamuoyu oluşturuluyor. Kadında artık bir güçlenme ve direnç var. Kadın, şiddete maruz kaldığında bunu evinin içinde tutmak istemiyor, polise gidiyor, şikayette bulunuyor. Kadın memnun olmadığı eşinden boşanmak istiyor. Bu nedenle kadın daha çok şiddete maruz kalıyor. Ülkemizde yapılan araştırmalara göre, temmuz ayı kadına yönelik şiddetin ve kadın katlinin artığı bir ay. Kadın, kararlarını açıklamak için daha çok çocuğunun eğitimini bitirip okulun kapanması bekliyor. Bundan sonra kadın ayrılma kararını eşine açıklıyor ve o noktada şiddet artıyor. Sığınma evindeki kadınlar da 'dişimi sıktım okulun kapanması bekledim sonra eşime kararı açıkladım' diyor.”

“ÜLKEMİZDEKİ ATAERKİL YAPI DEĞİŞMELİDİR”

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'in “elektronik kelepçe” önerisinin kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik olumlu bir adım olduğunu belirten Doç. Dr. Cangöz, şöyle devam etti:

“Öldürülen ve katledilen kadınlara bakıldığında çantalarında tehdit aldığına ve emniyete başvurduğunu dair kağıtlar çıkıyor. Cezalar caydırıcı olmalıdır. Ülkemizdeki ataerkil yapı değişmelidir. Kadın ve erkek eşitliğinin daha dengeli olması gerekiyor. Kurumların hepsinde zihniyet dönüşümüne ihtiyaç var. Kadının ve çocuğun daha çok korunarak şiddete karşı sistemli bir mücadeleye ihtiyaç var. İyi halden ceza indirimi çok fazla alınabiliyor. Bireye yönelik işlenen suçlardan yapılan ceza indirimi uygulanmamalıdır. Öznur Uluişden'in öldürülmesiyle ilgili davanın duruşması o kadar uzadı ki, bu mahkeme uzatmaları kadını daha da mağdur ediyor. Koruma mekanizmaları iyi işlemediğinden ülkemizde şiddet daha da artabiliyor.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!