Kadınların siyasete girmesi konusu...

Güncelleme Tarihi:

Kadınların siyasete girmesi konusu...
Oluşturulma Tarihi: Haziran 29, 2006 18:36

/images/100/0x0/55ea8834f018fbb8f8861e26

Feministleri ve feministmeyen kadın okurları kızdırmamak için hemen ekleyeyim:

KADINLARA OLAN SAYGIMA HALEL GELMESİN DİYE!

İzah etmeye çalışacağım.

*

Önce şu kadın kotası meselesine bir kere daha gelelim.

Kasım 2003’te bir anket yapmış, sizlere sormuştum “Kadın kotası konusunda ne düşünüyorsunuz?” diye.

İyi kötü destekleyenlerin oranı % 59 idi.
Karşı çıkanların da % 41.

Kadınların ise % 32’si tam destekliyor, % 37’si ‘hiç yoktan iyidir’ diyordu. (Toplam % 69)Kadınlara hakarettir, diyenlerin oranı da % 28’di.

Ben de bir ‘kadın kontenjanı dayatması’nın kadınlara aslında ayıp olduğunu ama (pozitif ayrımcılık gereği) şimdilik başka çare görmediğimi söylemiştim.

*

3 nisan 2003 tarihli bir diğer yazıda ise (Türkiye’de Meclis’te kadın milletvekili oranı sadece % 4.4 iken Finlandiya, Hollanda, Danimarka gibi kuzey ülkelerinde % 36’larda, % 38’lerde, hatta İsveç’te % 45,3 olduğunu hatırlatarak) “Kadınların partilerde ve başta TBMM, bütün siyasî meclislerde daha iyi temsil edilmesinin,

(1) asgarî bir hak olduğunu,
(2) kadınlar daha sağduyulu ve genelde daha iyi yönetici olduğu için de memleketin hayrına olacağını düşünüyorum bir yandan.

Ama bir yandan da,

(1) böyle “lütfen” kadınlara yer verilmesi ayrımcılık gibi geliyor,
(2) parti yöneticilerinin kota bahanesiyle listeleri hala-teyze-eş-kızla doldurmasından da endişe ediyorum” demiş ve eklemiştim:

“Aslında bir tereddüdüm daha var da, anlatması biraz zor. Teşpihte hata yapıp, kadınlar tarafından yanlış anlaşılmaktan korkuyorum. Türkiye'de siyaset öyle bir çirkef ki, “düzgün” insanların yaşaması, yükselmesi zaten çok zor. Üstelik bir kadınsa... dayanabilmek için, bir yerlere gelebilmek için “erkeklerden beter” olması lazım. Yakın bir tarihte yaşadık bunun - kötü - bir örneğini. Ama bir kâbus gördük diye bir daha uyumayacak değiliz, Fatih Altaylı'nın söylemek isteyip de söyleyemediği gibi, “su-i misâl imtisâl olmaz” yani “örnek olarak kötü örnek gösterilemez.”

Bu son tereddütüm bugün de geçerlidir.

Bir iki çok iyi örnek dışında (sadece bir isim vermem gerekirse CHP Milletvekili Gülsün Bilgehan’ı sayabilirim mesela ki o da partizan siyaset yapmıyor, sadece milletvekili) Türkiye’de ‘adam gibi’ politikacı yok ki, bu çakalların arasından sıyrılıp ‘kadın gibi kadınlar’ Türk siyasetinde layık oldukları yerlere varabilsin...

Belki, kadın adayların tespitinde sivil toplum örgütlerine filan bir kontenjan tanınırsa... gerçi sivil toplum örgütlerinin de rezilini çıkardık ya biz!

Bilmiyorum, yine de hiç yoktan iyi galiba!

 

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!