Okan KONURALP
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 10, 2009 00:00
Bu köye göbeğine kadar sakallı hocalar geldi, kızlarımızı onlara emanet etmedik. Ama sen başkasın.
29 ay önce bir ocak sabahı annesi Neriman ve babası İzzet’le birlikte girdi Bilge Köyü’ne... İlk görev yeriydi ve aklında ardında bıraktığı üç kız kardeşi vardı. İki yılın sonunda yeni tayin hakkı olacak, yine Batı’ya dönecekti! 1984’de Bolu’nun Kıbrısçık İlçesi’nin Kızık Köyü’nde doğmuş, o güne kadar Doğu’yu hiç tanımamıştı. Yine de zorlanmadan diyalog kurdu köylülerle. Uzun süredir kullanılmayan köy camisini yeniden ibadete kazandırdı. Fakat köylüler evde namaz kılmaya alışmıştı. O yüzden camide namaz kılarken uzun süre yapayalnızdı.
Çocuklardan Kürtçe öğrendi
İşe çocuklardan başladı. Derslerinde yardımcı oldu, vakit buldukça da onlarla oyun oynadı. Bu ilgiyi gören köylülerin ona bakışları değişti. Ve bir gün, bir öğle vaktinde caminin kapısından Serhat Çelebi içeri girdi. Onu Hacı Cemil izledi. Aylar sonra artık vaaz verebileceği bir kalabalığa kavuştu camisi.
Köylülerle ilişkisini geliştirmek için Kürtçe öğrenmeye karar verdi. O çocuklara Kuran okumayı öğretiyor; onlar da hocalarının Kürtçesini geliştirmesine yardımcı oluyordu. Kısa sürede öğrendiği Kürtçe sayesinde köylülerin güvenini kazandı. Bir yılın sonunda artık köylüler için "Melle Kazım’dı!" Melle, Kürtçe ’Hoca’ anlamına geliyordu. Artık köylüler evlerine davet etmek için yarışıyordu. Hemen her akşam bir eve davetliydi. Vaazlarının ana konusunu kardeşlik duygusu ve hoşgörünün İslam’daki yeri oluşturuyordu. Son vaazlarından ikisini lojmanında verdi. İslam’da hakkaniyetin önemini anlattı bu vaazlarında.
Çocukların ilköğretim ve lise öğrenimlerine de önem veriyordu. Üç kız, üç erkek öğrencisinin liseye başlamaları için velilerini ikna etti. Köyün öğretmeniyle birlikte gerçekleştirdi bu ikna sürecini. Her fırsatta çocukların mutlaka okutulması gerektiği vurguluyordu köylülere. Köyün kadınları ona güveniyorlardı. "Melle! Bu köye göbeğine kadar sakallı hocalar geldi, kızlarımızı onlara emanet etmedik. Ama sen başkasın!" diyorlardı.
Zekat ve fitre almayı reddetti
Fitre ve zekatların köy imamına verilmesi geleneğini yıktı. İlk ramazan ayı sonunda muhtarın getirdiği parayı reddetti. "Bu da nereden çıktı? Ben devletin imamıyım ve maaşımı alıyorum. Fitre ve zekat fakirler içindir" dedi.
Cuma hutbelerinde oldukça sertti. Bu yüzden babası uyardı onu. "Baba sert bir tarz tutturmazsam buradaki hurafeleri yıkamayız" cevabını verdi. Zaman geçtikçe köyü trajediye sürükleyen, toprak işgali sorununa da el attı. Köylüyle sohbetlerinde, "Bu köyden göç etmek zorunda kalanların arazilerine el koymuşsunuz. Hem dinen hem hukuken büyük bir yanlış içindesiniz!" diyordu. Köylüler, "Evet hoca haklısın! İnşallah kısa sürede bu meseleyi çözeceğiz" karşılığını veriyordu.
Alabalık çiftliğinde veda yemeği yaptılar
Bu süre içerisinde neredeyse köylerinden hiç dışarı adım atmamış çocukları çevre illere gezilere götürmeye başladı. Sular altında kalacak Hasankeyf’e örneğin ya da Mardin’e, Şanlıurfa’ya... Onlarla birlikte yalnızlığını unutuyordu. Aklında ne evlenme ne de askerlik vardı. İki yıl dolunca ailesinin ısrarlarına dayanamayarak tayin dilekçesini verdi. Fakat babasının tayini hızlandırma önerisini reddetti. "Baba, ne kadar çok vakit geçirirsem çocuklarımla, o kadar iyi" diyordu. Tayini doğum yeri olan Kıbrısçık’ın Deveci Köyü’ne çıktı. Ayrılık vakti yaklaşıyordu. Babası ve annesi bir ay kadar önce gelerek eşyalarını topladılar ve 9 Mayıs’ta Beypazarı’na inecek kamyonu karşılamak üzere Ankara’ya döndüler. Kazım, Bilge Köyü’yle yaşayacağı vedasında yalnız olacaktı.... Kazım, arkadaşlarına, köyde bulunan alabalık çiftliğinde bir veda yemeği verdi, çocukları olarak gördüğü öğrencilerine, okumaları yönünde son tavsiyelerinde bulundu. Köyün büyüklerine, "Arazi işgali" sorununu çözmeleri yönündeki ısrarını hatırlattı.
Dua için yüzünü döndüğünde kurşunlandı
O gün, öğle saatlerinde babasıyla telefonda konuştu. Sonra ayrılık hazırlıklarına döndü. Son paketleyeceği kitapları olacaktı, bir kısmını çocuklara bırakmayı kararlaştırmıştı. Akşam namazının ardından evinden ayrıldı. Neredeyse köyün tamamı o gece Muhtar’ın evindeydi. Toplu bir veda fırsatıydı... İmam nikáhını kıydı. Ardından yatsı namazı için ayrılmış odaya geçtiler. Tam namazın sonunda dua etmek için yüzünü cemaat döndüğü anda odayı silah sesleri doldurdu. Kaçmak ya da bedenini kurşunlardan korumak için bir çaba göstermedi. Alnına iki, göğsüne beş kurşun isabet etti. Ölüme sırtını dönmedi. Henüz 24 yaşındaydı yaşama veda ettiğinde...
Albümünden
İhtimal ki Kazım Ozan, çalmayı bilmiyor; ancak pek çok gitariste taş çıkartacak bir özgüvenle vermiş pozunu! Sanki, "Vedanın müziği" olarak nitelendirilen Joaquin Rodrigo’nun efsanevi konçertosu, fotoğrafından Beypazarı’ndaki baba evine dökülüyor. Ailesi onu bu fotoğraflarla anıyor artık.
Amaç daha iyi eğitim10 yaşına kadar Bolu’nun Kıbrısçık ilçesinde okumuştu. Babasının, onların daha iyi eğitim almalarını istemesi üzerine Beypazarı’na taşındılar. Kazım Ozan, 1994’ten itibaren Beypazarı
Atatürk İlköğretim Okulu’nda eğitimine devam etti.
Sevmişti oradan emekli olurduBilge Köyü İmamı Kazım Ozan, okumalarına büyük önem ve destek verdiği kız kardeşleriyle bir arada. Ablası Melek, kardeşleri Ayşegül ve Özge ile geçen yıl yaz tatilinde Beypazarı’nda buluşmuştu. Babası İzzet Ozan, bir yandan başsağlığına gelen konuklarını ağırlıyor, bir yandan kaybettiği oğlunu anlatıyor: "Orayı çok sevmişti. Biz zorlamasaydık imamlığa o köyde devam eder, oradan emekli olurdu."
Öğrencileri gezdirirdiKazım Ozan, Bilge Köyü’ndeki çocuklarla birlikte geçen yıl Hasankeyf gezisine gitti. Genç imam, öğrencileriyle objektife keyifle poz verdi. Kazım Ozan, Kuran kursunda eğitim verdiği Bilge Köyü çocuklarıyla sık sık Mardin ve çevresindeki tarihi, turistik yerleri gezdi. Çocukların, köy dışındaki yaşamı tanımalarına önem verdi. Kazım Ozan, köyde düzenlenen Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinde ise öğrencilerini böyle fotoğraflamıştı.
Beypazarı turistleri hayatını değiştirdiBABASI İzzet Ozan, Bolu’nun Kıbrısçık İlçesi’nde hayvan alım satımıyla uğraşıyordu. Eşi Neriman Hanım’la birlikte en büyük hayalleri Melek, Kazım, Özge ve Ayşegül’ün eğitimlerini eksiksiz tamamlamalarıydı. Kazım 10 yaşındayken, çocuklarına daha iyi bir eğitim olanağı sağlamak amacıyla Beypazarı’na göç ettiler. Kazım’ın hayatı bu göçün ardından değişti. Turizme yeni açılan Beypazarı’nın hafta sonları turistle dolan çarşılarında vakit geçirmeyi seviyordu. Farklı kültürlere açık olmanın, onları tanımanın önemini anladı. Tercihini Beypazarı İmam Hatip Lisesi’nden yana yaptı. Ablası Melek de imam hatip eğitimi almıştı.
Okulunun en başarılı öğrencilerinden biriydi. Lise sonrasında Açık Öğretim Fakültesi Kamu Yönetimi bölümüne kaydoldu. Bu bölümü bitirince aynı fakültenin iki yıllık imam hatip programına kaydoldu. Amacı Diyanet İşleri’nin dış temsilciliklerinde görev alacak birikimi edinmekti. Kız kardeşlerinin eğitimleriyle yakından ilgilendi. Özge, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünü kazandı, en küçük kız kardeşi bir yıl sonra Hacettepe Üniversitesi Tıbbı Sekreterlik bölümünü... Köy imamlığına başladıktan sonra kız kardeşlerine maddi destek verdi.
Dolly’siyleKazım Ozan’ın, Mazıdağı Bilge Köyü’ndeki dostları arasında, çoban köpeği Dolly de vardı. Genç imam, lojman olarak kullandığı köydeki evinin bahçesinde köpeği Dolly ile birlikte olmayı seviyordu.