Serhan YEDİG
Oluşturulma Tarihi: Nisan 05, 2003 02:09
Amerikalı solcu bir sanat tarihi profesöründen olma, Meksikalı yerli ve bilge bir kadından doğma Lila Downs... ABD'de opera ve antropoloji eğitimi gördükten sonra sosyal statüsünü reddedip Meksika'da 'en alttakiler'in arasına karıştı. Meksika-Amerika sınırında kurşuna dizilen göçmenlerle karşılaştığı dönemde kendi şarkılarını yazmaya, söylemeye başladı.
Frida filmindeki üç şarkısıyla bir anda şöhrete kavuşan ve bu ay konser vermek üzere İstanbul'a gelmeye hazırlanan Lila Downs'ı, Türk perküsyoncu aramak için gittiği New York'ta bulduk.
Röportajlarınızda kabare şarkıcılığı tecrübelerinizden bahsediyor, Los Angeles Konservatuvarı'nda aldığınız şan eğitimine hiç değinmiyorsunuz. Operanın yarattığı seçkinlik çağrışımından mı rahatsızsınız?
-Ben profesyonel şarkıcıyım. Herhalde gazeteciler geçmişimde böyle köklü bir eğitim olabileceğine ihtimal vermedikleri için konuyu gündeme getirmiyorlar. Sözünü ettiğiniz rahatsızlığı bir zamanlar yaşadım. Fakat şimdi aynı fikirde değilim. Eğitimim, şarkıcı olarak gelişmemi sağladı.
Bir röportajda 16 yaşında sokaklara düştüğünüzü, uyuşturucuya başladığınızı anlatıyorsunuz. Hangi dibe vurma noktası sizi sarsıp hayata döndürdü de Minnesotta Üniversitesi'nde antropoloji eğitimine başladınız?
-Annemden gelen irade gücü etkili oldu herhalde. Seçimlerini kendi belirleyen, mücadeleci, bağımsız kadınlardandır. Bu tecrübe önemliydi benim için. Oysa şan eğitimi almış, operalar için hazırlanmıştım. Herhalde yaşadıklarım, benimsemem istenen sistemi reddetmenin bir ifadesiydi. Saçlarımın rengine baktım, nereden geldiğimi, köklerimi, kim olduğumu gördüm.
Meksika'da resmi çevirmenlik yaptığınız günlerde, Amerika sınırını geçerken öldürülenlerin ailelerine ölüm tutanaklarını tercüme etmek zorunda kalmanız üzerine şarkı yazmaya başlamışsınız.
-Bu bölge hakkında kitaplar okumuştum. Kaçak göçmen işçi sorununu biliyor, Kaliforniya'daki göçmen örgütlerini tanıyordum. Yine de gerçeklik bir anda, böyle çarpıcı şekilde karşıma çıkınca şok yaşadım.
Suzan Vega, Joni Mitchell, Mercedes Sosa, Misia gibi şarkıcılardan etkilendiniz mi?
-Tabii. Bugünlerde Mercedes Sosa ile ilgili yeni bir şarkı kaydediyoruz. ‘‘Biz insanlar birbirimizden farklı görünebiliriz ama hepimizin kanı aynı renk akar,’’ diyor. Oscar töreninde Joni Mitchell'a ithaf ettiğim şarkıları söyleyecektim, sonra program değişti.
Size bir peri masalı sorusu: Elinizde sadece üç kez kullanabileceğiniz bir sihirli değnek olsaydı neleri değiştirirdiniz?
-Tüm dünya halklarını dev bir masanın başında, bir öğle yemeği sofrasında toplardım. İnsanların birbiri üzerinde tahakküm kurma arzusunu ortadan kaldırırdım. Bir de ben kadınların dünyayı değiştirebileceklerine inanıyorum. Sadece erkeklere 'Kendinize gelin yoksa seks yok!' demeleri bile çok şey değiştirirdi.
Bu formülün işe yaradığı geçen yıl Türkiye'de kanıtlandı. Susuz bir dağ köyünde kadınlar seks ambargosu koyarak tembel kocalarını harekete geçirdi. Su yolları kazıldı ve köye su geldi... Yani dinleyicilerinize tavsiye edebilirsiniz...
-(Kahkahalar) Güzel, bunu unutmayacağım.
Frida filmi sadece bir profesyonel çalışma mıydı; kişiliğinden etkilendiniz mi?
-Kahlo'yu filmden çok önce keşfetmiştim, sonra unuttum.
Film gündeme gelince özgeçmişimizdeki benzerlikleri fark ettim. Onun da annesi yerli, babası yabancıydı. Cinselliği erkekler kadar kadınlara da yönelikti. Yaşadığı trajedilerin üstesinden gelmesi, biz insanların aslında çok güçlü hayvanlar olduğumuzu gösteriyor. Kendimizi ifade etmek zorundayız, belki bu yolla hayattaki engelleri aşabiliriz.
Türk müzisyenlerle hiç yolunuz kesişti mi?
-İlginçtir, Meksika'dan ayrılıp New York'a yerleşmemize neden, bir Türk perküsyoncuyla çalışma fikriydi. Ortadoğu tonlarını müziğimize taşıyacak bir sanatçı arıyorduk. Minnesota'da doğan, babası Türk, annesi Amerikalı olan Kumal Hasan'la anlaştık. Fakat başka bir grupla turneye çıkıyormuş. Onun yerine Ortadoğu müziği uzmanı, Türk ritimlerini de bilen bir perküsyoncuyla çalışmaya başladık. İstanbul'a da birlikte geleceğiz.