Kadının ‘iş’te eşitlik savaşı

Güncelleme Tarihi:

Kadının ‘iş’te eşitlik savaşı
Oluşturulma Tarihi: Mart 05, 2004 20:50

Kadınların işgücüne katılımı, kendileri, aile ve toplumsal kalkınma için önemli bir adım... Ancak geleneksel baskılar yanında, iş hayatındaki 'ayrımcılık' onları iş dünyasından uzak tutuyor. Daha az ücret, terfi edememe, işe alınma ve işten atılmada ayrımcılıkla karşılaşan kadınlar kariyer, aile ve çocuk ikileminde bocalıyor.
Türkiye'de istihdama katılım oranları yüzde 28 olmasına karşın, yedek çalışan muamelesi gören kadınlar hálá eşitlik savaşı veriyor. Yarın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü... Kadınlar, dün olduğu gibi bugün de daha eşitlikçi bir iş hayatı için mücadele ediyor.


İnsanlık tarihinin her döneminde pek çok konuda haksızlığa uğrayan kadınlar, iş hayatında da ayrımcılıkla mücadele etmek zorunda kalıyor. Aynı işi yaptıkları erkeklere göre daha az ücret alma, üst pozisyonlar için öncelikli olamama, cinsel taciz, işe alınma ve çalışma şartlarında ayrımcılık iş dünyasında kadınların karşılaştıkları sorunların başında geliyor.

Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) istatistiklerine göre istihdama katılım oranları sadece yüzde 28 olan kadınlar, çoğunlukla kariyer, aile ve çocuk ikileminde bocalayıp duruyor. Kadın istihdamının artırılmasına yönelik önlemlerin alınmaması, Türkiye'nin insan kaynağının etkili kullanılmasının önünde engel olarak görülüyor.

TERFİ ŞANSI KISITLI

İktisadi Kalkınma Vakfı'nın (İKV) Avrupa Birliği'nde Kadın Hakları ve Türkiye başlıklı araştırmasında yer alan bilgiye göre, Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün yaptığı araştırma, kadınların yüzde 48'inin terfi olanaklarının kısıtlı olmasından, yüzde 37'si ile çalışma koşullarındaki eşitsizlikten şikayet ettiğini gösteriyor.

Türkiye, 1985'de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları İçin Yüksek Komiserliği Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme'yi (CEDAW) imzaladı. Bu sözleşme, taraf olan devletlere çalışma alanlarında kadınlara karşı ayrımın önlenmesini, kadınlara ve erkeklere eşit haklar sağlanması için gerekli önlemlerin alınmasını zorunlu kılıyor. Yeni İş Kanunu'nda da cinsiyet gerekçesiyle işten çıkarılmaya karşı güvence getirilmiş.

İş görüşmesinde ‘önyargı’ hakim

İş ilanları ve iş görüşmeleri de cinsiyet ayrımcılığından payını alıyor. Yönetici danışmanlığı şirketi MKG&Partners'in kurucu ortağı Murat Kaan Güneri, ABD'de iş ilanlarında, özgeçmiş ve iş görüşmelerinde cinsiyet, yaş, medeni durum gibi önyargılara neden olabilecek her türlü soru sormanın kanunen yasak olduğunu aktarıyor. İş başvurularında, ilanlarda kabul edilen tek değerlendirme kriterinin 'kişisel performans' olduğuna dikkat çekiyor ve şunları söylüyor:

‘‘İş görüşmelerinde Türkiye'de özel ve kişisel hayatla ilgili sorular sormak serbest. Bu da bazen ciddi olumsuz önyargılara yol açıyor. Örneğin, yeni çocuğu olan annenin işe kendini veremeyeceği, eşinden yeni ayrılmış bir kadının özel sorunlarını işe yansıtacağı düşünülüyor.’’

Akşit: Kamuda zaafiyet var

Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Güldal Akşit, kadınların eğitim düzeyi arttıkça işgücüne katılım olanaklarının arttığını belirterek, kadın emeğine nitelik kazandırabilmek için örgün eğitim yanında, bilgi ve beceri geliştirmeye yönelik yaygın eğitime ihtiyaç olduğunu kaydediyor.

Akşit, DSİ'de sınav koşulları arasında yer alan 'erkek olma' şartının kaldırıldığını ifade ederek, ‘‘Bunun sonucunda, sınav başvuru süreleri uzatıldı. Sınav koşulları arasında yer alan erkek olma şartı kaldırıldı. Türkiye'de, maalesef kadın erkek eşitliği konusunda zaafiyet yaşanıyor. Bu konudaki haksızlıkların kaldırılması için gerek kamu, gerekse özel sektöre çok önemli görevler düşüyor’’ diye konuşuyor.

Eşitlikçi bir iş hayatı için

Kadınlara işe almada, performans beklentilerinde, terfilerde, davranışlarda ayrımcılık yapıldığını dile getiren MKG&Partners kurucu ortağı Murat Kaan Güneri, daha eşitlikçi bir iş hayatı için yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:

Performans değerlendirmesi sistemi yaygınlaştırılmalı.

Eşitlikçi kotaların uygulanma alanı genişletilmeli, yaptırımlar geliştirilmeli.

Önyargıların değişmesi için bilinç yükseltme ve eğitim çalışmaları yapılmalı.

Erkek egemen düzen ve anlayış değişmeli.

Eğitim, hukuk, politika gibi her alanda daha eşitlikçi bir anlayış yerleştirilmeli.

Kadınlar Günü nasıl doğdu?

8 Mart 1857'de ABD'de 40 bin dokuma işçisi kadın düşük ücretlere, uzun çalışma saatlerine ve ağır iş koşullarına karşı çıktı. Polisle aralarında çıkan çatışmada 150'den fazla kadın dokuma işçisi yanarak öldü. Bu olaydan 53 yıl sonra 1910'da Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart'ın 'Dünya Emekçi Kadınlar Günü' olarak kabul edilmesini önerdi. Birleşmiş Milletler de 1957'de kabul etti.

Sosyal güvenlikte kadın

Türkiye'de işgücüne katılanların yüzde 28'i kadın. Ancak Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün (KSSM) istatistiklerine göre SSK ve Bağ-Kur gibi sosyal güvenlik kuruluşlarına kayıtlı bulunan kadın oranı yüzde 10. Kamu kesiminde çalışanları kapsayan Emekli Sandığı'nda ise kadınların oranı yüzde 38. Türkiye'de istihdam edilen kadınların yüzde 75'i tarım kesiminde çalışıyor.

Kadına yedek işçi mualemesi yapılıyor

Marmara Üniversitesi Kadın İşgücünü Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Necla Pur, Türkiye'de işe alma ve işten çıkartma konusunda kadın aleyhinde bir ayrımcılık olduğunu vurguluyor. Prof. Dr. Pur, ‘‘Bu ayrımcılık kadının toplumdaki geleneksel rolünden kaynaklanıyor. İşveren kendi açısından erkeği işe almayı tercih ediyor. Kadının da doğurganlığı kariyerini engelliyor. Kadın yedek işçi muamelesi görüyor. Krizlerde de ilk önce işten çıkartılıyor. Terfi etmede de, eşit ücret almada da kadınlar ayrımcılıkla karşılaşıyor’’ diyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!