Güncelleme Tarihi:
BİLİMSEL OLARAK ELE ALINMALI
“Kadına yönelik şiddetle mücadele politikalarında uzun vadeli stratejiler yerine kısa vadeli projelerle çözüm hedefleniyor. Bu da Türkiye’de kurumsallaşmanın zayıf olduğunu göstermektedir. Üniversitelerin kadın sorunları araştırma merkezlerini yaygınlaştırılmalı, kadın ve erkeklik çalışmaları öncelikli akademik araştırma alanları olarak desteklenmeli, kadına yönelik şiddetin bilimsel yönüyle ele alınarak sorun tanımlanmalıdır.
KADINI İZOLE EDEN TEDBİRLER
En temel insan hakkı olan yaşama hakkının güvencesi olması bakımından koruyucu tedbirler önemlidir ancak asıl şiddet uygulayan ve şiddet uygulama ihtimali bulunan kişilere yönelik önleyici tedbirler geliştirilmeli. Kadını izole ederek koruyucu tedbirler alınması yönteminin başarılı olunmadığı görülmektedir. Örneğin, evden uzaklaştırma tedbiri verilen erkeklerin konaklamayla birlikte, zorunlu rehabilitasyon programlarına katılımının sağlanması, farklı bir yerde barınmaya başlasa da rehabilitasyon programlarına katılımı şart koşulmalıdır.
Yakın koruma kararı verilmesi gereken, ciddi bir şekilde tehlikede olan kadınlar, elektronik kelepçe ile daha etkin korunabilir. Erkek bireyin kadına yaklaşmadan önce kolluk tarafından tedbir alınıp olaya müdahale etme sürecini hızlandırmak amacıyla elektronik kelepçe uygulaması yurt geneline yaygınlaştırılmalı.
ERKEKLİK DURUMU
Aile içi ve kadına karşı şiddetin temelinde, genel anlamda ataerkil toplum yapısının ürettiği toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı kültürel kod ve değerler vardır. Ataerkil kültürün bir anda, hızla değişmesi mümkün olmadığı gibi şiddet sorunuyla sadece kadını koruyan yasal ve mevzuat düzenlemelerle mücadele edilemez. Toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin farkındalık arttırılmalı, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayabilecek, farkındalık yaratacak, farkındalığı arttıracak eğitimler yaygın olarak verilmelidir. Örneğin, üniversitelerde toplumsal cinsiyet eşitliği dersini özellikle erkek öğrencilerin alması ve bu yönde farkındalık geliştirmelerine katkı sağlanması gerekmektedir.
Aile içi ve kadına yönelik şiddet sorununu salt ‘kadın sorunu’ olarak tanımlamak da yanlıştır. Esas üzerinde tartışılması gereken bir erkeklik durumu ve bu durumun neden olduğu iktidar ilişkisi içerisinde ‘şiddet’in farkında olmaksızın olağan ve normal kabul edilmesidir. Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir yeniden yapılanma süreci olacaksa öncelikli olarak erkekler bu sürece dahil edilmelidir.
Sorunun temelinde yer alan erkeklik durumuyla ilgili olarak şiddet gösteren kişiye yönelik önleyici politika ve tedbirlere de ağırlık verilmesi gerekmektedir.
KADIN GÖRÜŞME ODALARI
Mağdur Hakları Dairesi Başkanlığı’nın yeni yönetmelikle kurduğu çocuk görüşme odaları ülke genelinde yaygınlaştırılmalıdır. Böylece ifade alma ve soruşturma sürecinde ikincil mağduriyeti önleyeceği değerlendirilmiştir. Aile içi ve kadına karşı şiddetle mücadelede aktör olarak yer alan kurumlar arasında ortak bir veri tabanının oluşturulamaması bir eksikliktir. Ortak veri tabanının yokluğu, vakanın sağlıklı takip
edilip ivedi bir şekilde önlem alınması noktasında da sorun oluşturabilmektedir.”
‘YANLIŞ DİNİ SÖYLEMLERLE MÜCADELE EDİLMELİ’
KADIN konusunda üretilen yanlış dini söylemlerle mücadele edilmesi, esasında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir aktör olarak kadına karşı şiddetle mücadele politikalarında temel hedefini oluşturmaktadır. Büyük dinler olarak adlandırılan Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’da bizatihi içeriğinde mevcut olmasa da din kisvesi altında üretilen, kadına karşı şiddete dönüşebilecek söylemler mevcuttur. Hadis literatüründe uydurma hadis denilen yanlış söylemler din kisvesi altında Müslümanların hayatına girmiştir. Bunların içinde kadın aleyhinde olan çok sayıda söylem mevcuttur. Kötü niyet bağlamında Peygamber’in sözlerini kendi çıkarları için kullanmak, peygamberin sözlerini değil de, Peygamber’in gölgesi altına sığınarak, kendi isteklerini yaptırmak için söz ve söylemler üretilmiştir. Bu nedenle, özellikle din adına konuşanların, halkın anlayabileceği dilde konuşmaları önemlidir. Uydurma ya da diğer adıyla mevzu hadisler Peygamber Efendimizden sonra yayıldı ve dine atfedilen, kadın karşıtı söylemler de bundan sonra başladı. Böyle olunca, vardır bir hikmet ya da peygamber böyle diyorsa doğrudur diyerek bu hadisler kabul edilmiş, bu da örneğin kadına karşı şiddete zemin hazırlayan söylemler gibi yanlış söylemlerin halk arasında yayılıp aktarılmasına neden olmuştur.