Güncelleme Tarihi:
KADINLAR İÇİN YENİ BİR HAK
Feminizm hıristiyan kiliselerini de zorluyor. Kiliselerde din kadınlarının yapabileceği işler sınırlı. Katolik Kilisesi'nde papazlık hala bir erkek işi. Protestan kiliseleri ise ancak son zamanlarda kadınlara yetkiler vermeye başladı. İşte dünyada bile az rastlanan ‘‘kadın papazlardan’’ biri şu sıralarda Türkiye'de. Gundula Hendrich bir yıllığına İstanbul Aynalıçeşme Alman Protestan Kilisesi'nde papaz olarak görev yapıyor.
EVLENİR, DANS EDER, SİGARA İÇERİZ
Kadın papazlar nasıl yaşarlar? Hendrich kendi kilisesinde kadınlara ancak 1970'lerden sonra evlenme izni verildiğini söylüyor. Kendini bir feminist olarak nitelemekten kaçınıyor. Ama kadınların her alanda aktif olmasından yana. ‘‘Herkes gibi yaşıyoruz’’ diyor. ‘‘Biz de alkol alırız, dans ederiz, sigara içeriz. Kısacası tüm normal insanlar gibi yaşarız.’’
MİNİ ETEKLİ PAPAZ
41 yaşındaki Gundula Hendrich, uzun sarı saçları, mavi gözleri ve hep gülen yüzüyle anlatıyor hikayesini. Çalışma odasındaki koltukta mini eteği ve ceketiyle oturuyor: ‘‘Aslında gazeteci olmak istemiştim’’ diyor. Protestan Kilisesi içinde papazlık yapma yetkisi olan yeni kadınlardan biri. İnsanlarla içiçe çalışmak istediğini farkedince, bir kiliseye girdiğini anlatıyor: ‘‘Yardıma ihtiyacı olan insanlarla, çocuklarla çalışmak istedim. Yardıma muhtaç insanlar için.’’
KÖKTENDİNCİ HIRİSTİYANLAR DA VAR
Hendrich, geçtiğimiz Temmuz ayında bir yıllığına Türkiye'ye geldi. Misafir papaz olarak Türkiye'yi niye seçtiğini sorduğumuzda Almanya'da tanıdığı Türklerle daha kolay iletişim kurmak için geldiğini, ancak amacının kesinlikle misyonerlik olmadığını söylüyor: ‘‘Türkiye'yi tanımak istiyorum. Avrupa'da hep İslami köktendincilikten söz ediliyor. Oysa Hıristiyanlar arasında da köktendinciler var.’’
Nasıl papaz oldunuz?
Aslında gazeteci olmak istiyordum, Alman filolojisi, tarih ve pedagoji okudum. Ardından sosyoloji master'ı yaptım ve öğretmen olarak çalışmaya başladım. Tam doktora yapmaya karar verdiğim sıralarda, aslında insanlarla içiçe çalışmak istediğimi farkettim. Yardıma ihtiyacı olan insanlarla, çocuklarla... Sonra bir kiliseye girdim orada çalıştım, yardıma muhtaç insanlar için.
Yardıma ihtiyacı olan insanlar mı sizi buluyor, siz mi bir şekilde onları çekiyorsunuz?
Dil kurslarında öğretmen olarak çalışırken insanlarla tanıştım ve sanırım onlara şu duyguyu verdim: Bu kadına bir şeyler sorulabilir, danışılabilir. Herhangi bir yerde çalıştığım zaman, yalnızca aklımla yapamıyorum o işi, aynı zamanda yüreğimi de koyuyorum. Yardım etmeyi çok seviyorum. Bu sayede kiliselerle bağlantılarım oldu. Bir de 80'li yılların sonunda kiliselerde bir hareket ve beni çok ilgilendiren bir tartışma başladı: Vatandaşlık hakları hareketi. Bunun içinde özgürlük, kadın hareketi ve atom enerjisi karşıtlığı gibi konular vardı. Ve teoloji okumaya karar verdim.
O zamanki ilginiz daha çok sosyolojik bir ilgi miydi?
Evet o zamanlar daha entelektüel anlamda ilgileniyordum kiliseyle. 27-28 yaşlarındaydım. Nasıl bir hayat yaşamak istediğimi düşünüyordum, sorguluyordum. Ve birden kilise için çalışabileceğimi gördüm. Özel ilgilerim, hobilerim ve işim kilise çatısı altında buluştu.
ON SENE DİN OKUDUM
Sizi kiliseye yönlendiren köklü bir değişiklik yaşamadınız yani.
Hayır hayır. İnsanlarla çok yakından ilgili bir iş. Bu nedenle seçtim.
Sonra teoloji okudunuz?
Evet Frankfurt'ta. Ve bu öğrenimim sırasında çalışmak zorundaydım. Kiliseye bağlı bir yayında yarım gün sekreterlik yaptım. 8 sene okudum. Din öğrenimi uzun sürüyor, çünkü eski Yunanca'yı, eski İbranice'yi, bütün kilise tarihini öğreniyorsunuz. Sayısız sınavlardan ve bir büyük sınavdan geçiyorsunuz. Bununla da bitmiyor, iki yıl zorunlu staj yapıyorsunuz. Vaftiz yapmayı, evlendirmeyi, ölü gömmeyi pratik olarak öğreniyorsunuz.
Almanya'da teoloji okuyan insanların profilini çizebilir misiniz?
Bir kısmı, anne babasının isteği ile okuyor. Mesela kilisede büyümüş orada yaşamış insanlar. Ailesinde de din adamı olanlar. Bir kısmı sosyal konularda çalışabilmek için okuyor, ki ben bunların arasındayım. Bizim oranımız öğrencilerin dörtte biri. Bir de yaşadıkları bir takım olağanüstü olayların sonunda Tanrı'ya çok yaklaştığını düşünen insanlar var. Yine teoloji öğrencilerinin arasında çok sert, sıkı olanlar var. Ama din öğrencileri de, kilise de sürekli bir değişim içinde. Nasıl olmasın? Darwin diye biri çıkıyor, biz maymudan geldik diyor.
Ben kilisenin buna karşı olduğunu düşünürdüm...
Hayır, hayır.
Bir dakika, yoksa Darwin'ci misiniz?
Sosyal darvinizm denen birşey var. Bunu korkunç buluyorum. Ama 2000 yıldır değişim içindeyiz. Tanrı bizi yalnızca yaratmakla kalmadı, aynı zamanda düşünmemiz için bir de beyin verdi. Biz bilimi dışlamıyoruz. Din, Tanrı'nın insanları birbirine bağladığı bir sistem. Kilise içinde insanı küçük gören, insanı baskı altına alan, hatta insanın kötü olduğu tezinden yola çıkan anlayışlar da var. Ama aslında dinin ve İncil'in mesajı bu değil.
İstanbul'a gelme nedeniniz neydi?
Aslında özellikle İstanbul'a gelmek gibi bir niyetim yoktu, İzmir'e de gidebilirdim. Bu ülkeyi ve insanlarını tanımak istedim. Çünkü Frankfurt'ta işçi kesiminden olsun, akademisyenlerden olsun bir çok Türkle tanıştım. Bir Türkiye deneyimi yaşamak istedim. Geri döndüğümde Türklerle daha rahat iletişim kurabilmek için. Mesala Almanya'da ya da Fransa'da hep İslami köktendincilikten söz ediliyor. Ama Hıristiyanlar arasında da köktendinciler var. Sonra burada seçimleri izleme fırsatım olacak. Şimdiden görüyorum ki, yalnızca İslamcı partiler yok Türkiye'de, başka partiler de var. Aslında biliyor musunuz, burada daha uzun süre kalmak istiyorum. Almanca öğretmeni olarak çalışabilirim, ama öğretmenlere çok az para veriliyormuş Türkiye'de.
Nerede oturuyorsunuz?
Cihangir'de harika manzarası olan, ama damı akan bir dairede oturuyorum. Buraya yürüyerek geliyorum.
Papazların da bir gece hayatı var mı?
Tabii. Papazlar da herkes gibi yaşayan normal insanlar. Sigara içiyoruz, alkol alıyoruz, dans ediyoruz.
Ama Protestanlar Katoliklere oranla daha az katı değil mi?
Katoliklerde de kadınlar din okuyup kilise içinde yer alabiliyorlar. Ama papaz olamıyorlar. Bir de onlar evlenemiyorlar ve yalnızca kilise için çalışıyorlar. Bizde de kadınlar için 1970'lere kadar evlenme izni yoktu. Ama 70'lerden beri evlilik serbest.
Katoliklerin bir başı var, Roma'daki Papa. Protestanların da bir papası ya da papaları var mı?
Biz Protestanlar kiliseye değil Tanrı'ya inanıyoruz. Her Hıristiyanın Tanrı ile direkt ilişkisi var, bu ilişki kilise üzerinden kurulmuyor. Siz gazetecilik okumuşsunuz, yazı yazıyorsunuz, Protestan kilisesinde çalışan papazlar da din öğrenimi gördükleri için kiliseye girip çalışıyorlar. Onun dışında diğer insanlardan bir farkları yok. Tanrı'ya diğer tüm insanlar kadar yakınlar, daha fazla değil.
BOĞAZİÇİ ALMANLARI
Buradaki cemaatinizde nasıl insanlar var?
Üç gruptan oluşuyor. Kayıtlı olarak 200 üyemiz var. Birinci grupta, çok eskiden Türklerle evlenen Alman kadınlar var. 40'lı 50'li yıllarda yaşayan. Bu insanlar tekrar birbirleriyle iletişim kurmak istiyorlar. Noeli kutlamak istiyorlar. Bir grup var, bunlar çok uzun yıllar önce Türkiye'ye yerleşmiş, ya da Boğaziçi Almanları (Bosporus Deutsche) diye adlandırılanlar. Üçüncü grup ise bizi maddi açıdan ayakta tutan konsolosluk çalışanları, burada çalışan Almanlar.
Dünyada kaç Protestan kilisesi var?
Bilmiyorum çok fazla var. Ben Martin Luther'in kilisesinden geliyorum. Ama buraya başka kiliselere bağlı Protestanlar da gelebilir. Yalnız biz dışarı gitmiyoruz, çünkü misyoner değiliz.
Mesela Ermeni Protestan Kilisesi'nden ne farkınız var?
Ermenilerin esas olarak bir Ortodoks Kilisesi var. Bizden çok daha eski. Aslında esas fark şu. Orada dualar Ermenice yapılıyor, burada Almanca. Duaları anlamak için dilini bildiğiniz kiliseye gidiyorsunuz. Hemen buralarda Türkçe dua edilen bir Protestan kilisesi var. Onlar da bizim gibi dua ediyorlar, ama Türkçe.
Dinin bugünkü gücü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bence dinin gücü var bugün. Mesela geçmiş 10 yıla göre daha güçlü.
Evlenme iznim var
Çocukken dindar mıydınız?
Evet çok. Katolik bir büyükannem vardı. Onunla hep kiliseye gidip dua ederdik. Kilisede çok özel zamanlar geçirirdim. Bu arada Tanrı'yı sorgulamaya başladım. Çünkü savaşları, yoksullukları görüyordum. Sonra kilisede bir gruba girdim. Bu grup sosyal bir proje yürütüyordu. Onlarla çalıştık. 16-17 yaşına kadar o grupta çalıştım.
Aileniz nasıldı?
Basit insanlardı. Ama ikisinin de hayali kızkardeşim ve benim üniversiteye gitmemizdi. Kızkardeşim teoloji ve tarih okudu. Şimdi öğretmen olarak çalışıyor. O, 21 yaşında evlendi, üç tane çocuk doğurdu, onları yetiştirirken çalışma hayatına uzun bir ara verdi.
Siz evlenmediniz mi?
Hayır. Aslında bir Protestan kadın papaz olarak evlilik iznim var. Din öğrenimim sırasında bir çok arkadaşım evlendi çocuk sahibi oldu. Onların yaşadıkları zorlukları gördüm ve daha sonra evlenirim dedim. Ve bir gün farkettim ki çok geç olmuş.