Oluşturulma Tarihi: Mart 07, 2001 00:00
Kadınlar, Türkiye nüfusunun yarısından fazlasını oluşturmalarına karşın, çeşitli nedenlerle hem eğitim hem istihdam hem de yaşamın diğer alanlarında ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyor.
İstatistiksel veriler, Türk kadınının geleneksel, dinsel, kültürel ve siyasal nedenlerle yaşamda hak ettiği yeri alamadığını ortaya koyuyor.
TÜSİAD tarafından hazırlanan "Kadın-Erkek Eşitliğine Doğru Yürüyüş" başlıklı rapora göre, yeni bin yılın eşiğinde, 1999 yılında, 12 yaş ve üstü erkeklerde okumaz yazmaz oranı yüzde 5.8 iken bu oran kadınlarda yüzde 22.6'ya çıkıyor.
Bu oranlar Türk kadınının eğitime erişim hakkıyla ilgili olanaklardan yeterince yararlanamadığını ortaya koyuyor. Üstelik eğitimsiz kadın oranları Batı'dan Doğu'ya ve göç alan bölgelere doğru artıyor. İzmir çevresinde yüzde 8.1'le en düşük olan bu oran Diyarbakır yöresinde yüzde 42 ile en yüksek noktaya ulaşıyor.
Kız çocuklar ev işine, erkek çocuklar okulaRapora göre, büyük oranda yoksulluğun sonucu olan çocuk işgücü, eğitime katılımın en büyük engellerinden biri olarak kabul ediliyor. Genelde erkek çocukların ekonomik etkinlik oranları kız çocuklardan fazla görünüyor.
Ancak istatistiklerde çalışmıyor gibi görünen kız çocuklarının büyük kısmı ücretsiz ev işlerinde çalışıyor. Ekonomik karşılığı bulunmayan ev işi ve kardeş bakımı görevini üstleniyor. Üstelik yoksul aileler için kız çocuklarının okula gitmesinin maliyeti erkek çocuklarının maliyetinden daha yüksek bulunuyor.
Eğitimdeki başarısı işgücüne yansımıyorİstatistiksel veriler eğitimli olmakla da ayrımcılığın ortadan kalkmadığını gösteriyor. Eğitim, kadın ya da erkek gençler için istihdam güvencesi taşımıyor. Ancak kadınlar, eğitim sürecinde çok kez erkeklerden daha başarılı olmalarına karşın işgücüne katılma noktasına geldiklerinde bu avantajlarını yitirebiliyorlar.
2000 yılı 1. döneminde, kentte eğitimli gençler arasında işsizlik erkeklerde yüzde 20.5 iken kadınlarda yüzde 27.4 olarak hesaplandı. Orta dengi meslek okullarının erkek mezunları için işsizlik oanı yüzde 8.2 iken kadınlar için yüzde 50.9'la en yüksek noktaya ulaşıyor. Bu denli dramatik olmasa da lise dengi meslek okullarında da benzer sorunlar yaşanıyor.
Bu okullardan mezun olan kadınlar için işsizlik düzeyi yüzde 36.3 iken erkeklerde yüzde 18.4 olarak gerçekleşiyor. Bu açık, ancak yüksek öğretimde dengeleniyor. Yüksek öğretim mezunu kadınlar arasında işsizlik yüzde 24.7 olduğu halde kadınlar arasında yüzde 25.2 olarak hesaplanıyor.
Aynı işi yapıyor, daha az kazanıyorDİE verilerine göre, ekonomik sektörler bazında inceleme yapıldığında kadınların yüzde 72.2 gibi büyük bir oranda tarım sektöründe istihdam edildiği görülüyor. Kadın erkek arasındaki ayrımcılık istihdam alanıyla sınırlı kalmıyor, ücretlere de yansıyor. Türkiye'de çalışan kadınların ücretleri erkeklerden daha düşük.
Bu durum kadınların çalışma kararları etkilerken, çalışma dünyasında statülerini de düşürüyor. DİE Hane halkı Gelir ve Tüketim Harcamaları Anketi'nin sonuçlarına göre, 1987 yılında kadın ve erkek saat ücretleri arasındaki fark yüzde 40, yani kadınlar ortalama olarak erkeklerin aldıkları ücretin ancak yüzde 60'ına erişebiliyor.
Milletvekili olmak hala hayalKadınların parlamentodaki siyasal temsil oranları da kadınlarla ilgili bir başka acı gerçeği gözler önüne seriyor. Seçme ve seçilme hakkının kullanılmaya başlandığı 1935 yılı Genel Seçimleri ve 1937 yılı ara seçimleri sonucunda TBMM'deki kadın oranı yüzde 4.6 iken aradan geçen uzun döneme karşın şu anda 550 kişilik parlamentoda kadın parlamenter oranı yüzde 4.2 ile yani 23 parlamenter ile sınırlı kalıyor.
Kadınlar daha yoksulCHP tarafından yapılan bir araştırmaya göre ise sadece Türkiye'de değil tüm dünyada yaşanan bir başka acı gerçeği kadın ve yoksulluk oluşturuyor. Dünya mal varlığının sadece yüzde 1'I kadınlara ait bulunuyor. Türkiye genelinde de sahip bulunan gayri menkulun yüzde 73'ü kadınların yüzde 8.7'si kadınların üstüne kayıtlı. Ortak mülkiyet oranı ise yüzde 5.9 ile sınırlı kalıyor.
Kadına yönelik ahlak kuralları acımasızDünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl gebelikle ilişkili nedenlerden dolayı 500 bin kadın yaşamını yitiriyor. Yapılan araştırmalar anne-bebek ölümlerinin önemli bir kısmının önlenebilir nedenlere bağlı olduğunu ortaya koyuyor. Anne ölümleri Türkiye'de onbinde 180 iken Norveç'te 6, İsveç'te 7, ingiltere'de 9 ile sınırlı kalıyor. CHP'nin "Kadınlar Projesi"nde kadınlarla ilgili şu tespitlere yer veriliyor:
"Kız çocuklarına uygulanan 'ahlak' kuralları erkek çocuklarına uygulananlardan çok daha sert ve acımasızdır. Çocuk yaşta, hem de kendi tercihlerine bakılmaksızın, henüz fizyolojik ve psikolojik gelişmelerini sağlayamadan evlenmek zorunda bırakılabilmektedirler. Kız çocuklarının eğitimine, beslenmesine hatta sağlığına erkek çocuklar kadar önem verilmemektedir. Kız çocuklarının büyük bir çoğunluğu başkalarından sonra gelmeyi kabullenecek bir biçimde yetiştirilmektedir. Özel yaşamları çok daha sınırlı koşullar altında geçmek zorunda, çok daha özgür ve çok daha fazla şiddete maruzlar." (aa)