Güncelleme Tarihi:
Ancak arkalarında çocuklar ve bu çocuklarla birlikte başka dramlar da bıraktılar. Bir anda anne ve babasız kalan çocuklar, iki aile arasında ya da devletle aileler arasında paylaşılamıyor. Sonrasında ise uzun yıllar süren velayet davaları ve adliye koridorları...
Teyze-babaanne savaşı
ETİLER’deki kuaförde çalışan Muhterem Göçmen (31) geçen haziranda, 2 çocuğunun babası 15 yıllık eşi Serdar Göçmen’e (32) şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası açtı. Aldığı tehditler nedeniyle koruma verilen genç kadın kocası tarafından öldürüldü. Çiftin çocukları M.G. (13) ve C.G.’yi (4) teyzeleri Çiğdem Evcil yanına aldı. Ancak babaanneleri Necla Göçmen velayet davası açtı. Göçmen, karşı tarafın devlet yardımı için çocukları vermek istemediğini söyledi. İddialar karşısında çılgına dönen çocukların teyzesi Çiğdem Evcil, ise şunları söyledi: “Bu çocuklar babaannelerinin yanındayken çok kötü şartlarda kalıyorlardı. Ben bu çocukları asla onlara geri vermem. Kardeşim hakkında koruma kararı olmasına rağmen öldürüldü. Artık bu çocukların geleceği için adalet düzgün işlemeli.” Velayet davasını kabul eden Çağlayan Adliyesi 4’üncü Aile Mahkemesi’nde ilk duruşma 6 Şubat’ta görülecek.
‘Gezi’deyiz koruma polisi yok’
ABLA Çiğdem Evcil çarpıcı bir iddiada da bulundu: “Kardeşim öldürülmeden bir gün önce karakola gittik. Adamın çevrede dolaştığını söyleyip koruma istedik. Bize, ‘Polisler Gezi Parkı’na gitti. Yardımcı olamayız’ dediler. Kardeşim de ertesi gün öldürüldü.”
Torunumu sakladım, vermem
ADAPAZARI’nda yaşayan Emine Yayla, 15 yaşında kendisine tecavüz eden Süleyman Yayla ile evlendirildi. Evlendikten sonra kocası askere gitti. Kocasının askerden dönmesiyle şiddet görmeye başlayan Emine Yayla defalarca polise şikâyette bulundu. Dayanamayınca da kızıyla birlikte baba evine geri döndü. Yayla, 10 Kasım 2012’de, 17 yaşındayken eşi tarafından babasının evinde bıçaklanarak öldürüldü. Genç kadının 3 yaşındaki kızı Yeşim için Sosyal Hizmetler Müdürlüğü devreye girdi. Ekipler dede Hasan Yılmaz’ın yaşadığı eve gelerek küçük Yeşim’i sordu. Torununu vermek istemeyen Hasan Yılmaz başından geçenleri şöyle anlattı:
BABASI GÖRMEK İSTEDİ
“Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne bağlı ekipler benim torunumu elimden almak istiyor. Kızımın katili cezaevinde çocuğu görmek istemiş. Ben nasıl torunumu cezaevine götürüp annesini öldüren adama gösteririm. Ben evde değildim. Sonra devlet görevlileri beni arayarak çocuğu cezaevine götürmezsem gelip alacaklarını söylediler. Torunumu alıp esirgeme kurumuna vereceklermiş. Ben böyle bir şeye izin veremem. Bu yüzden torunumu sakladım. Ben kızımı kaybettim, şimdi kızımdan kalan tek hatıra torunum.”
Cezaya indirim yolu kapandı
KOCASI tarafından öldürülen 17 yaşındaki Emine Yayla’nın çocuğunun eşi Süleyman Yayla’ya ait olduğu DNA testiyle belirlendi. Yayla’nın babası Hasan Yılmaz “Kızımı öldürdü, sonra ‘Beni aldatıyordu’ diye iftira attı. Şimdi testle çocuğun babası olduğu tespit edildi. Cezası indirilmeyeceği için bu acı olaya seviniyorum” dedi. Yayla’nın avukatı Gökçesu Özgül de “Sanık mahkemenin başından beri cezasında indirim almak için eşinin kendisini aldattığını söylüyordu. Sanık bu kadına önce tecavüz etti, sonra da evlendi ve öldürdü. DNA testiyle gerçekler ortaya çıktı” dedi.
Psiko-sosyal destek şart
BU tür cinayetlerde ortada kalan çocuklara mutlaka psiko-sosyal destek verilmesi gerektiğini belirten Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Genel Başkanı Murat Altuğgil, şu bilgileri verdi: “Anne öldürüldüğünden ve baba cezaevinde bulunduğundan dolayı çocuklarının velayetleri ortadadır. Annenin akrabaları da babanın akrabaları da vasi olmak için dava açma hakkına sahiptir. Bu süreçte çocuklar için yapılabilecek, kurum bakımına alınıp alınmayacağı, vasi olarak kimlerin atanabileceği, yaşadıkları travmanın tespiti, verilecek hizmetlerin neler olabileceği- bakım, koruma, danışmanlık, sağlık tedbiri gibi çalışmaların belirlenmesi ve koordinasyonu için sosyal inceleme yapılması gerekmektedir. Bu nedenle de mahkeme, sosyal hizmet uzmanı görevlendirmelidir. Çocuklara mutlaka psiko-sosyal destek sağlanmalıdır.”