Güncelleme Tarihi:
Anadolu’nun en eski mağara yerleşimlerinden olan ve 1’incii derecede arkeolojik ve doğal SİT alanı olarak tescillenen Hilar Mağaraları ile Çayönü Tepesi, son 1 ayda adeta kaderine terk edildi. 2006 yılında yapılan kazılar ile gün yüzüne çıkarılarak turizme kazandırılan iki tarihi mekanda, önce işçi olarak çalışan ve daha sonra Diyarbakır Müze Müdürlüğü’nün asgari ücret ile güvenlikçi olarak çalıştırdığı 3 işçiye 4 ay ücret ödenmedi. Bunun üzerine işçiler işi bıraktı. Ödenek yokluğundan ücret alamayan işçilerin işi bırakması ile yılda yaklaşık 50 bin turistin uğradığı Hilar Mağaraları ve Çayönü’nün bazı bölgeleri tahrip edildi. Daha önce ziyaretçileri girmesine izin verilmeyen kaya mezarlıkların içerisine taş ve çöplerin atıldığı ve bir mezarın taştan olan kapısının kırıldığı görüldü. Korumasız bırakıldığı için ana han mağarası içerisinde bulunan ışıklandırma sistemi sökülüp tahrip edilirken, duvarlara da yazılar yazıldığı belirlendi. Korumasız bırakılınca tahrip edilen mağaraların kuzeyinde bulunan Çayönü yerleşimi de etkilendi. Çayönü Tepesi’nin panel çitleri ile yerleşim içerisinde yer alan yürüyüş güzergahını belirleyen tabelalar söküldü.
"GÜVENLİK, TEMİZLİK VE REHBERLİK YAPTIK"
Hilar Mağaraları ve Çayönü’nde 4 yıl rehber, güvenlik ve temizlik işçisi olarak çalışan Kadri Yıldırım, 2013 yılının sonlarında kendilerine aylık ücret verilmemeye başlandığını, 23 Nisan’a kadar gönüllü olarak temizlik ve güvenlik korumasını sağlamaya devam ettiklerini söyledi. Mağaralar ve Çayönü Tepesi’nin şu anki durumunu görünce çok üzüldüğünü söyleyen Yıldırım, "Aylık ücretlerimizi Arkeoloji Müze Müdürlüğü veriyordu. 4 ay ücret verilmeyince ayrılmak zorunda kaldık. Mağaraların içine atılan siga izmaritleri, kırılan taşlar var. Durumu içler acısı, üzülmemek elde değil" dedi.
Mağaraların kazısı dahil 7 yıl çalışan Abbas Yorulmaz ise, tarihi mekanlarda şu anda temizlik ve güvenlik ile ilgilenen kimsenin olmadığını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Kaderine terk edilen bir mekan kaldı. Burada hem işçi, hem bekçi, hem temizlikçiydik. Hapsini birlikte yapıyorduk. 24 saat bekliyorduk. Gelen turistleri buranın tanıtımını yapıyorduk. Geçen yılın Aralık ayında çıkışlarımızı verdiler. 4 aya kadar sorun çözüler ödenek bulunur diye bekledik. 23 Nisan’a kadar bekledik. Sorun çözülmeyince buraya terk ettik. Terk edince kapı kırılmış, her taraf çöplük içinde kalmış. Çok tahrip edilmiş, Bu bizi çok üzüyor. Baktığımda içim acıyor. Müzeyi söyledik bize bu yıl aldıkları özel idare ödeneğinin kapandığını söylediler. Bakanlığa yazı yazdık. Valiliğe yazı yazdık, 4 ay bekledik sonunda tükendik."
Hilar Mağaraları ve Çayönü’nün bağlı olduğu Sesverenpınar Köyü’nde azı olan Tarık Aslan, tarihi mekanların daha önce 3 bekçinin bulunduğunu, ücretleri aylarca ödenmediği için onların da görevi bıraktığını söyledi. Aslan, şöyle konuştu:
"Köy korucularını getirdiler, gelenler koruculardan memnun değil. Böyle tarihi bir mekanda millet korucuları görünce rahatsız oluyor. Daha önce bekçiler gelenlere bilgi de verip aynı zamanda rehberlik yapıyorlardı. Şimdi korucular hiçbir şey yapmıyor. Gelen içeri girdiğinde yazı yazıyorlar, kapıları deviriyor tel örgülerin halini görüyorsunuz. Bazı yerlere müracaat yaptılar kapılar yüzlerine kapandı. Devlet, 1.5 trilyona sadece yol yaptı. Trilyonlar gitti ama asgari ücret ile çalışan 3 işçinin ücreti bulunmadığından bu hale geldi."
Ergani Kaymakamı Erdin Yılmaz ise, tarihi mekanlarının korunması görevinin Diyarbakır Arkeloji Müzesi Müdürlüğü’nde olduğunu, ödenek yokluğundan söz konusu işçi ücretlerinin ödenmediğini söyledi. Yılmaz, "Tarihi mezarlarımızın bulunduğu bölgeye genel anlamda köy korucu ve askerlerle sağlamaya çalışıyoruz. Genel anlamda sorumluluk müze müdürlüğündedir. Oradaki eksiklik ve tahribatların önüne geçmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz" dedi.
HİLAR MAĞARALARI
Ergani İlçesi, Sesverenpınar Köyü sınırları içinde yer alan Hilar Mağaraları tarihi dokusu, coğrafi yapısı ve doğal sit alanı olma özellikleri nedeniyle eşsiz bir doğal güzelliğe ve arkeolojik değere sahip. Kayaların çevresinde çoğunlukla da doğu ve batı tarafında çok sayıda kaya mezar odaları bulunuyor. Kaya mezarlarının bazılarının ön yüzlerinde kabartmalar yer alıyor. Kabartmaların bazıları üçlü gruplar halindedir. Bazılarının dış cephelerinde Roma Eyalet üslubunda kabartmalar yer alıyor. Kabartmalarda görülen giysilerin İran üslubunda olması, yazılarda Kuzey Suriye Sami yazısı bulunuyor. Hilar Mağaraları, ilk olarak kullanım görmesi kaya sığınakları olarak prehistorik döneme rastlanıyor. Daha sonra M.Ö. 1’inci yüzyıl ve M.S 2’nci yüzyıl arasında da Roma ve Part dönemlerinde kaya mezarlıkları olarak kullanıldı.
ÇAYÖNÜ TEPESİ
Çayönü Tepesi, insanlık tarihinin en önemli aşamalarından birini, belki de en önemlisini yansıtıyor. Günümüzdeki kent uygarlığının köy yaşantısından, avcılık toplayıcılıktan besin üretimine geçtikleri ’Neolitik dönem’ olarak bilinen, teknolojik yaşam biçimi, beslenme ekonomisi ve insan-çevre ilişkilerinin tümüyle değiştiği, kültür tarihi ile ilgili buluşlarda birçok ‘ilki’ de içeren canlı ve ilginç bir dönem olarak nitelendiriliyor. Çayönü, tahıl ve evcilleştirmeye dayalı köy hayatının en eski örneklerinden olup, günümüz uygarlığının da önemli bir basamağını oluşturuyor. Çayönü yerleşmesinin bu önemi yabani buğday, mercimekgiller gibi bitkilerin tarıma alınması, koyun ve keçinin evcilleşmesi ile gerçekleştirilmişti.
Ergani bakır yataklarının dünyanın en eski maden ocakları olması nedeniyle, Çayönü İnsanı, dünyanın başlıca yerlerinden 2 bin yıl önce bakırı işleyerek alet yapmayı başarmıştır. 6 evreli bir gelişim gösteren ve 50 yapı katıyla temsil edilen Neolitik dönem, dal ve kamışlardan yapılan basit yuvarlak kulübeden taş temelli kerpiç yapılara, avcı bir topluluktan, çiftliğe dayalı bir geçiş sürecini bütün ayrıntıları ile tanıtmıştır.Büyük bir kült yapısı, dünyanın en eski mozaik döşemesi, içinde dikili taşların bulunduğu önemli bir yerleşim merkezi. M.Ö. 6 bin yıllarında ilk kez kilden çanak çömlek yapımı, tarım ve hayvancılığa dayalı, gerçek köy yaşantısının ’Gelişkin köy evresi’ olarak adlandırılabiliyor.
Çayönü yerleşmesinin çeşitli evrelerinden o dönemdeki inançlar ile ilgili törenler için kullanıldığı anlaşılan yapılarda bulunmuştur. Bunların en ilginçlerinden biri ’Kafataslı’ yapı olarak bilinen Izgara planlı yapıların sonu ile kanatlı yapılar dönemine yaklaşık olarak M.Ö. 7 bin yıllarına tarihlenen ölü kültü ile ilgili olan yapıdır.