Kanat ATKAYA
Oluşturulma Tarihi: Ekim 17, 2008 00:00
THE TING TINGS
We Started Nothing
(Sony BMG)BÜYÜK Britanya müzik dergileri sağolsunlar; The Ting Tings’i dinlemeden önce tanıyordum. Kariyerleri beraber ve solo hayal kırıklıklarından oluşan Katie White ve Jules De Martino’nun turnayı gözünden vurmaları bir
haber bombardımanı şeklinde sunuldu.
Tam "Ne dinleyeceğim be! Gözümüze gözümüze sokup durmuyorlar mı; ayar oluyorum" noktasına doğru ilerlemekteyken "Great DJ"i dinledim.
Ecnebilerin "candy-voice" dedikleri, şeker tadında, pamuk helva tadında bir ses ve insanı yakalayan, neşelendirmeden veya nakarata bir katkı almadan bırakmayan şarkılar.
Neredeyse şaşmaz bir formül.
The Ting Tings, basit algılanan fakat dengesi tutturulmadığında hiçbir değer taşımayan "rafine pop" işini başarıyla kotarmış.
*
"We Started Nothing" adını verdikleri albümü dinlerken takındığım Şerlok Holms tavrının üstünde durmak gerekiyor.
Şarkıları "Tıbbi Dedektif" gibi analiz edip durdum. Tahil sonuçlarında Björk’ün ilk topluluğu Sugarcubes’a, Blondie’ye, güzel grup The Slits’e, Beautiful South’a, Transvision Vamp’e, B52’s’a ve hatta The Cure’a bile rastladım kendimce.
Fakat bütün bu tahliller, kuşkucu hatta küçümseyici yaklaşımlar albümü dinlerken dağılıveriyor.
Darkness ne kadar AC/DC idiyse, The Ting Tings de o kadar indie-pop işte.
Bir nevi indie-pop karikatürü diyeceğim fakat indie-pop da bir karikatür değil mi neticede...
*
The Ting Tings’in 10 şarkılık albümü, basit bir formülle başarı elde edilebileceğinin kanıtı. Fakat bu yaklaşımla sınırlı kalmak ayıp olur.
Çünkü çok başarılılar. Dinleyip de ağzına takılmayacak şahsiyet tanımıyorum.
Bir süre dinleyip eğleneceğiz işte. Pop müziğin güzellikleri...
Kağıdın ve Matbaanın Kültürel Tarihi
Zeki Tez
Doruk YayınlarıBu yıl 60’ıncısı gerçekleştirilen Frankfurt Kitap Fuarı’nı dolaşmadan hemen önce okudum Kağıdın ve Matbaanın Kültürel Tarihi’ni.
Duvar yazılarından, kil tabletlerden yola çıkıp papirüslere, Çin’de kağıdın icadından el yazmalarına, ilk matbaanın kurulmasından, ciltçiliğin bir sanat haline gelmesine, dijital teknolojinin hakimiyetine kadar uzun bir yol kat etmiş oldum.
Kültür tarihinin en önemli taşıyıcısı ve bölümü kitap.
Dünyanın şekillenmesinde, bugünkü halini almasında da en büyük aktör.
Alman dil birliğinin oluşmasında matbaanın çok büyük yeri var mesela. Yazar Georg Christoph Lichtenberg (1742-1799) bir aforizmasında matbaanın insanlık tarihindeki önemini şu şekilde dile getiriyor: "Çakmaklı tüfeğin kurşununa oranla, matbaaların tertip kasasındaki kurşun, dünyayı daha çok değiştirmiştir."
Matbaanın kitapların zincirini kıran bir özgürlük sağladığı da ileri sürülür, eskiden el yazması İncillerin kiliselerde çalınmasın diye zincirle bağlı durduğuna işaret edilerek.
Matbaacılığın Avrupa’da hızla yayılıp gelişmesi, kitabın ucuzlaması, basılan kitapların geniş halk kitlelerine ulaşması dinsel bağnazlığın, boş inançların yıkılmasına neden olmuş, siyasal ve toplumsal gelişmenin önünü açmış, sonuçta da Rönesans’ı doğurmuş.
Yazı insanlığın ortak belleği her şeyden önce.
Zeki Tez, Kağıdın ve Matbaanın Kültürel Tarihi’nde bütün bu dönüm noktalarının ve yeniliklerin dökümünü yapıyor.
Bu pazar günü sona erecek olan ve bu yıl onur konuğu olduğumuz Frankfurt Kitap Fuarı’ndan hemen önce kitabı okumak, burayı farklı bir gözle dolaşmama neden oldu. Zaman tünelinin son halkasındaydım sanki.
Frankfurt’ta sergilenen materyalin yüzde 60’ını kitap oluşturuyormuş. Yüzde 30 oranındaysa dijital teknoloji. Bu yakın bir gelecekte belki de yazının kağıdı terk edeceğinin, dijital ortamda dolaşıma sunulacağının işareti.
Yani yazının serüveni devam ediyor.