OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 12, 2003 00:00
Hürriyet'in embedded olmayan muhabiri Sebati Karakurt, Amman'dan yola çıkarak saatlerce süren korku dolu bir yolculuktan sonra BaÄŸdat'a varışını anlatıyor.Hummer cipin yanından gelen asker, ‘‘Arkadaşım hoÅŸ geldin’’ diyor. Adı Åžirvan Şükür. Kürt. Yıllarca Tahtakale'ye kaçak mal getirmiÅŸ. ‘‘Bir ara Abdullah'la da çalıştım’’ deyince, biz Hacı Abdullah Lokantası sanıyoruz. Oysa kastettiÄŸi PKK'nın Abdullah'ı...BaÄŸdat'a gitmek için Ãœrdün Karama gümrüğünden çıkıyorum. Her türlü kontrolün rafa kaldırıldığı sınırda BaÄŸdat'a gidecek bir araba aramaya baÅŸlıyorum. Biraz ileride park etmiÅŸ bir kamyonet var. Nefis bir otoban. Ama bir sürü roket ve bomba iziyle dolu. Otoban aydınlatma ışıklarının direkleri saÄŸlam, nasıl olmuÅŸsa lambalarının tamamı dökülmüş. Roket izlerinden sonra, isabet alarak parçalanmış otobüs, kamyon ve otomobillerin enkazı yol kenarlarında. Etrafta tek bir canlılık belirtisi görmeden yol alıyoruz. Rutba bölgesine geldiÄŸimizde yolumuz kesiliyor. Hummer ciplerin etrafındaki askerler gidiÅŸi ve geliÅŸi kesip arama yapıyorlar. Pasaportuma bakan Amerikalı asker, arkadaÅŸlarından birini çağırarak benim Türk olduÄŸumu söylüyor. Hummer cipin yanından tek omuzu düşük vaziyette yürüyerek bize doÄŸru gelen asker, bozuk bir Türkçe'yle ‘‘Arkadaşım hoÅŸ geldin’’ diyor. Adı Åžirvan Şükür. Süleymaniyeli bir Kürt. Yıllarca Ä°stanbul Tahtakale'ye kaçak mal getirmiÅŸ. ‘‘Bir ara Abdullah'la da çalıştım’’ deyince, Hacı Abdullah Lokantası'nı düşünerek, ‘‘Çok iyi, oranın dolması ve kompostosuna bayılırım’’ diyorum. Şükür, bu anlamsız laftan sonra ‘‘Abdullah Öcalan'ın PKK'sında yıllarca görev yaptım’’ diyor. Paraya ve sigaraya ihtiyacım olup olmadığını soruyor. Onlarda her ÅŸeyden fazlasıyla varmış. ÅžOFÖRÃœM BÄ°R YAÄžMACI...BaÄŸdat varoÅŸlarından Filistin Oteli'ne gidiyoruz. Åžoför Amerikan tankları tarafından kesilen yollara giremeyince dört dönmeye baÅŸlıyoruz. Åžoförüm, bombalanmış harabe haldeki Irak gizli servisi El Muhaberat'ın binası önünde duruyor, arabada beklememi söyleyerek binaya dalıyor. Bir süre sonra bir elinde zımba diÄŸer elinde klimayla geliyor. Ganimetleri kucağıma yığarak yeniden binaya dalıyor, bu sefer bol miktarda telefon ve kalorifer radyatörlerini kucağıma bırakınca çıngar çıkarıyorum. Zaten üzerimde saklamaya çalıştığım uydu telefonu ve fotoÄŸraf makineleri var. Bir de yaÄŸmacı ortağı diye yakalanacağımı düşünmek canımı sıkıyor. Beyaz bayrakla 7 saat ilerledimAkÅŸam olmak üzere... Ne otele ulaÅŸabiliyorum, ne de uygun bir yere. Ä°kinci bir araba beni kent merkezine yakın bir yere bırakıyor. Ama bir türlü otele ulaÅŸamıyorum. Merkeze ulaÅŸacak yollar barikatlarla kesili. Epeydir bomba sesleri duyulmuyor. Yol soruyorum, bir BaÄŸdatlı parmağıyla ilerideki sokaklardan yürüyerek otele ulaÅŸabileceÄŸimi söylüyor. Elinde beyaz bez salla diye de uyarıyor. Yerde bulduÄŸum kan bulaÅŸmış pansuman bezini kasap havası oynar gibi sallayarak yürüyorum. Tam yedi saat. Amerikan barikatını aÅŸtığımda bombalanmış Irak TV'sinin binası alevler içinde. Arka taraflarda başıboÅŸ büyük bir kalabalık aralıksız yaÄŸma halinde.Gazetecilerin üslendiÄŸi Filistin Oteli'ne ulaÅŸmak istiyorum. Bütün oteller dolu. Hem de Iraklılarla. Otelleri, daha güvenli olduÄŸunu düşünen zengin Iraklılar doldurmuÅŸ.Barikat hatırasıHürriyet Muhabiri Sebati Karakurt'un BaÄŸdat yürüyüşü kolay olmadı... Attığı hemen her adımda ABD'li askerlerin barikatlarıyla karşılaÅŸtı. Ä°ÅŸte bu fotoÄŸraf da bir barikat hatırası...Â
button