Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu
Oluşturulma Tarihi: Ekim 01, 2007 00:00
Bize iç ve dış álemimizdeki putları kırma sanatını öğreten Hz. İbrahim’in mirası olan Kábe ve haremi, her mevsim yeniden kıyamet elbiselerini giyer.
Yeryüzünün bütün coğrafyasından kıyam etmiş, tevazuya sığınmış yüzbinlerce secdeli alın; Kábetullah’a, Hicr-i İsmail’e, Mültezem’e, Makam-ı İbrahim’e ve Zemzeme doğru yürümenin aşk ve vecdi içerisindedir.
Dudaklardan kalbe inen, bütün vücudu bir rahmet gibi saran "Lebbeyk!" çağrısı, yerin semasından melekût semasına doğru, bir mirac gibi, bir hicret gibi yükselecek suskun ve kupkuru dudaklar Kábe’nin sitarını, taşlarını, Ravza’nın cennet kokan duvarlarını, Haceru’l-esved’i ararken, kaç kere Resulullah’ın mübarek vücuduna temas ediyormuş gibi için için cezbeyi yaşayacak?
Kim bilir kaç mutlu insan, haccı yudumlarken Peygamber şehri Medine’de veya Peygamberler şehri Mekke’de vefat edecek?
Vücudu; Ravza’nın sahibinin, Hz. Aişe’nin babasının, mihrab şehidi halifenin, Zünnureyn’in veya diğer bir ashábın vücudunun toprağına bırakılacak.
Ve yine kim bilir kimin vücudu Cennetü’l-muallá’daki (Mekke mezarlığı) rahmet ve bereket panayırına teslim edilecek?
Her hac mevsiminde Kábe’de bir heyecan, bir hareket ve bir durulma olur. O, günler öncesinden gülsuyuyla ve zemzemle guslünü-abdestini alır ve bayramlık sitarını giyinmiş heyecanla misafirlerini gözler.
Derinden derinden duvarlarına vuran telbiyeyi duyan Kábetullah, Resulullah’ın telbiyesini hatırlar gibi olur. O, bir kenarda örtüsüne tutunmuş "Ya Ali! İşte burada dualar kabul edilir!" deyip gözleri damla damla olan Hz. Ömer’i (ra) hatırlar.
Hatıralar, hıçkırıklar, telbiyeler, istilamlar, dualar Kábe’yi sarsar!
Günahlarına ağlayan mü’minlerle beraber kıblegáh da, Kábe de ağlar!
Kábe de devr-i saadet’in hatıralarıyla yaşamaktadır. Vakur ve mehabetli edasıyla tavafı denetlerken, daha dün, içindeki putları parmağının işaretiyle deviren Resulullah’ın varlığını hisseder de, taş taş terler.
Kábe de terler, sevinir ve umutlanır!
Hz. İbrahim putları balta ile kırardı. Resulullah (sav) parmaklarıyla işaret ettiğinde putlar yüzükoyun yuvarlanıyordu.
Şimdi Kábe bir özgürlük savaşçısı gibi heybetle durulurken, içinden içinden şöyle niyaz eder gibi söyler:
"Ben nasıl içimdeki putları bitirdimse, siz de ey Allahın evinin misafirleri, hayatınızdaki bütün yanlışları, hataları, kötülükleri yıkın!"
Hac zamanı zemzem coşkun coşkun akar. Zemzem şehit kanı kadar temizdir, değerlidir, şereflidir.
İhramla dış álemlerini; riyasız, tekebbürsüz, hesapsız etrafa ilan edenler, her türlü rütbeden ve şandan hicret edenler, içlerini de zemzemle yıkarlar. Bütün sular vücudu diriltir ama zemzem sanki imanı diriltir. Şu kaç asırdır, kaç zamandır nice göller ve nehirler kurudu ama Peygamberler yadigárı zemzem zengin, bereketli ve cömert evsahipliği gibi hep akar, hep temizler, hep doyurur!
* * *
Bu konuya yarın devam edelim...
Peygamber Efendimiz buyurmuşlardır ki:
"Üç şey vardır. Kim onları yaparsa imanın tadını alır: Sadece Allah’a kulluk eden, Allah’tan başka ilah olmadığını bilen, her yıl gönül hoşluğuyla zekatını veren! Zekatını da yaşlı, uyuzlu, hasta,
değersiz, küçük hayvanlardan vermez, aksine mallarının orta hallilerinden verir. Zira Cenab-ı Hakk ne en iyisinden vermenizi emretmiştir, ne de en adisinden olana razı olmuştur."
"Şüphesiz, Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır." (Ál-i İmran / 77)