Johnny Cash'le ritm tutun

WALK THE LINE
SINIRLARI AÅžMAK

Yön: James Mangold

Uzun zamandır müzikleriyle de keyif veren, oturduğumuz yerde ritm tutmamızı sağlayan bir film izlememiştik.
Fırsat bu fırsat diyerek, müzikallerden hoşlanan sinemaseverlere oyunculuklar ve güzel müziklerle süslenmiş Sınırları Aşmak'ı tavsiye etmekte fayda görüyorum.

Sınırları Aşmak, üç yıl önce ölen country şarkıcısı Johnny Cash'in hayatını konu alıyor.
Cash'in hayatında Hollywood'u memnun edecek her türlü iniş, çıkış mevcut; çocukluk yıllarında yaşanan trajik bir olay, baskılı, sert ve ters bir baba, yoksulluk yılları, şöhretin ardından çatırdayan bir evlilik, inişli çıkışlı bir kariyer ve tutkulu bir aşk.

ÅžARKILARI KENDÄ°LERÄ° SESLENDÄ°RDÄ°

Sınırları Aşmak, Johnny Cash'in çocukluk yılları ve izlerini ömür boyu taşıyacağı trajik olayla açılıyor.
İleride dokunaklı şarkıları ile Beatles, Bob Dylan ve U2'yu bile etkileyecek olan Johnny Cash'in yetişkinliğinde önce ilk evliliğine ve pazarlamacılık yaparak ailesini geçindirmeye çalıştığı yıllara gidiyoruz. Johhny Cash, arkadaşlarıyla boş zamanlarında kilise müziği yaparken, bir prodüktörün kapısını çalıp, yapmış olduğu beste sayesinde plak çıkarma şansını yakalıyor.

Bunlar, Amerikan kültürünün üzerinde silinmez bir iz bırakacak, bugünün rock, country, punk, folk ve rap starlarına kadar bir çok yeteneğin de ortaya çıkmasında ön ayak olacak adamın şöhrete ilk adımları.

Bir süre kendisini yok eden bir çok yıldız gibi yaÅŸayan Cash daha sonraları 'Siyah Giyinen Adam' karakteri ile idol haline geliyor. Ama arada iniÅŸ ve çıkışlarla dolu, zorlu yıllar geçirmesi gerek. Pek çok sanatçı gibi o da duygularını, aÅŸkını coÅŸkulu yaÅŸayan biri.Â

June Carter adındaki folk şarkıcısıyla yaşadıkları, iki başrol oyuncusunun kimyasının tutmuş olması nedeniyle perdeye öyle gerçekçi yansıyor ki, hem oyunculuklara hem de bu tutkulu aşka hayran oluyor, alkış tutuyorsunuz.

Sınırları Aşmak'ın bir başka çarpıcı özelliği özelliği filmin başrol oyuncuları Joaquin Phoenix ve Reese Witherspoon'un rollerinin gerektirdiği her parçayı kendileri seslendirmiş olmaları.

APTAL SARIÅžINDAN OSCAR ADAYLIÄžINA

Adını Cash'in hit şarkısı I Walk the Line'dan alan bu biyografik film, öncelikle Cash hayranları, country müziğinden ve müzikallerden hoşlananlara hitap ediyor.

Film Komedi/Müzikal dalında En İyi Film, En İyi Kadın ve En İyi Erkek Oyuncu dallarında Altın Küre aldı, Reese Witherspoon ve Joaquin Phoenix de En İyi Kadın ve Erkek Oyuncu dallarında Oscar'a adaylar.

Müzisyeni oynamak, hele bir de müzik yeteneğiniz varsa son derece kârlı olabiliyor.

Aptal sarışını canlandırdıktan sonra, Altın Küre sahibi Oscar adayı bir oyuncu olarak karşımıza çıkan Reese Withrspoon ve gitarını aynı Cash gibi izleyiciye silah olarak doğrultan ve 12'den vuran Joaquin Phoenix bu yıl En İyi Kadın ve En İyi Erkek Oscar'nın en güçlü adayları arasındalar. Geçen yıl Ray Charles rolüyle Jamie Foxx'a heykelciği teslim edenler, bakalım başarılı müzikal performansları bir kez daha ödüllendirecekler mi?

HAFTANIN DÄ°ÄžER FÄ°LMLERÄ°

JARHEAD
KAVANOZKAFA
Yön: Sam Mendes

Amerikan askerlerine bir de buradan bakın

Banliyölerin ardındaki yaşamı gözler önüne seren 1999 yapımı Amerikan Güzeli ile Oscar kazanan yönetmen Sam Mendes, bu kez kamerasını Körfez Savaşı'nın yakıcı gerçekliğine çeviriyor.

'Kavanoz kafa' anlamına gelen Jarhead, adını Amerikan askerlerinin saç traşından almış.

Üç kuşaktan beri asker olan bir aileden gelen Anthony Swofford'ın Birinci Körfez Savaşı'nda Suudi Arabistan'da yaşadıklarını anlattığı kitaptan uyarlanan filmde savaşa 20 yaşındaki bir gencin gözünden bakılıyor.

Asker olmayı maçoluk, milliyetçilik, işsiz olma durumlarıyla değerlendiren film savaş karşıtı tavrı ve tek bir çatışma sahnesine yer vermemiş olmasıyla dikkat çekiyor.

Televizyonda, sinemalarda izlediklerimizden, gazetelerde çıkan haberlerden farklı bir savaşı anlatan Kavanozkafa, Körfez Savaşı'nı ve Amerikan askerlerini bambaşka bir bakış açısıyla görmek isteyeceklerin kaçırmaması gereken bir çalışma.

MEMOIRS OF A GEISHA
BÄ°R GEYÅžANIN ANILARI

Yön: Rob Marshall

Geyşa olmanın dayanılmaz ağırlığı

Japonya'da ve Çin'de yerden yere vurulan, Çin'de gösterimi yasaklanan, diğer yanda ise Oscar'a 6 dalda aday olan Bir Geyşanın Anıları vizyonda.

Arthur Golden'ın 32 dile çevrilen romanı Bir Geyşanın Anıları'ndan beyazperdeye uyarlanan, Chicago'dan hatırladığımız Rob Marshall tarafından yönetilen film küçükken satın alınıp, geyşa olmak üzere yetiştirilen bir kadının öyküsünü anlatıyor.

Japon geyşaların Çinli oyuncular tarafından canlandırıldığı Bir Geyşanın Anıları, annesi ölen Japon bir kız çocuğunun bir geyşa evinde hizmetkar olarak çalışmak üzere beş parasız babasından kopmasıyla başlıyor. Geyşa evinde türlü zorluklarla mücadele eden, hain rakibine karşı savaşan küçük kız efsanevi geyşa Sayuri oluyor. Bundan sonrasında ise savaş yılları ve iç çatışmalar var. Güzel ve başarılı Sayuri o dönemin en güçlü erkeğini avucuna alsa da, ulaşamadığı bir adama duyduğu gizli aşkı hiçbir zaman ardında bırakamıyor.

Bir Geyşanın Anıları, geyşaların gizli dünyasının kapılarını yeterince aralayamadığı gibi, tekdüze anlatımdan da kendini sıyıramıyor. Diğer yanda dramatik bir aşk hikayesi anlatmakta ve kadınlar arasındaki rekabeti tüm çıplaklığıyla beyazperdeye yansıtmakta başarılı.

Görüntüleri, mekan, kostüm ve müzikleri ile büyüleyen film 6 dalda Oscar adayı.

UMUT GÃœZELDÄ°R
Yön: Patricia Ferreria, Chus Gutierrez, Javier Corcuera, Julvier Fesser

Bir dünya bırakın, biz çocuklara

Dünyanın pek çok yerinde milyonlarca çocuk açlık, ağır çalışma şartları ve hastalıklarla boğuşuyor, yaşam savaşı veriyor.

Umut Güzeldir, dünyadaki çocuk haklarının korunmasına sinematik bir katkı olarak hazırlanmış.

Film, UNICEF'in beş öncelikli konusunu işleyen hikayelerden oluşuyor: Kız çocuklarının eğitimi, çocukların erken gelişimi, bağışıklık kazandırma, HIV/AIDS'e karşı savaş ve şiddet, istismar ve ayırımcılıktan koruma.

Umut Güzeldir, dünyanın dört bir yerindeki çocuklarla ilgili çarpıcı gerçekleri ortaya koyarak, sinemanın toplumsal mesajlara verdiği desteğin en güzel örneklerinden birini oluşturan başarılı bir çalışma. Görülmeyi hak ediyor.

DABBE
Yön: Hasan Karacadağ

İnternet kıyameti koparıyor

Aralık ayından vizyona gireceği söylenen ancak teknik aksaklıklar nedeniyle ertelenen korku filmi Dabbe sonunda gösterimde.

Japonya'da Yılın Sanatçısı ödülünü alan genç yönetmen Hasan Karacadağ, yapımcısı, senaristi ve yönetmeni olduğu filmde Kur'an'daki bir ayetten yola çıkılarak kıyamet senaryosu anlatıyor.

Film, İzmir'in Selçuk ilçesinde meydana gelen bir intihar olayıyla açılıyor. Daha sonra salgın haline gelen ve diğer kıtalara da sıçrayan intihar olaylarının çıkış noktası ve yayılmasının nedeni, hızla yayılan, dünyayı bir örümcek ağı gibi saran internet.

Dabbe, genel anlamda dini bir mesaj taşımamakla birlikte Kur'an'daki kıyamet alametlerinden yola çıkarak interneti bir korku nesnesi olarak kullanıyor.

Filmde Türk sinemasında görmeye alışık olmadığımız, daha çok uzakdoğu korku sinemasında karşımızda çıkan görsellik ve ses efektleri kullanılmış. İzleyiciye efektler anlamında hoş sürprizleri olan filmin anlatımı, renk seçimi, diyalogları ve oyunculukları için ne yazık ki aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Dabbe, ikinci yarısında biraz olsun toparlansa da genel anlamda beklentileri karşılayamıyor.

STOLEN EYES
ÇALINTI GÖZLER
Yön: Radoslav Spassov

Bulgaristan'daki Türk azınlığın dramı

1985 sonbaharında Todor Jivkov başkanlığındaki Bulgar hükümeti, ülkede yaşayan Türklerin isimlerini değiştirip asimilasyona uğratmayı amaçlayan Diriliş Süreci adlı gizli bir operasyon başlatır. İsminin değiştirilmesine karşı çıkan Türk öğretmen Ayten, askerlerin müdahale ettiği bir eylem sırasında kaza sonucu kızını kaybeder. Kazaya neden olan Bulgar asker Ivan ile Ayten, olayın etkisiyle büyük bir şok geçirip hafızalarını kaybederler. Aynı hastaneye yatırılan Ivan ile Ayten kısa bir süre sonra birbirlerine aşık olur.

Bulgaristan-Türkiye ortak yapımı olan Çalıntı Gözler, Bulgar yönetmen Radoslav Spassov'un başından geçen gerçek bir olayı konu alıyor.

Nejat İşler ve filmdeki performansıyla 27. Uluslararası Moskova Film Festivali'nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazanan Bulgar oyuncu Vesala Kazokova başroldeler.

Türk azınlığın maruz kaldığı trajediyi anlatan ve Bulgaristan'da vizyona girdiğinde milliyetçi kanatta tepki uyandıran Çalıntı Gözler, Bularistan'ın bu yılki En İyi Yabancı Film Oscar aday adayıyıdı.