Oluşturulma Tarihi: Ocak 03, 2004 00:00
Sadece gazetecinin değil bilim adamlarının da asparagasçısı var. Bunların en beteri de Japon arkeolog Şiniçi Fujimura. Şöhret ve milli duygular adına, Taş Devri'nden kalma diye palavra buluntuları ortaya çıkaran Fujimura'nın Japonya'da yarattığı hasar inanılmaz boyutlarda. 1980'lerden beri 159 ayrı kazı yerinden çıkardığı yontulmuş taşlarla Japonların adalardaki tarihini 600 bin yıl geriye götüren Fujimura'nın buluşlarına atfen tarih kitapları yeniden yazıldı, Japonlar tarihin en eski uygarlığı olduklarına iyice inandılar. Hatta Fujimura'ya ‘‘Tanrının eli’’ adını taktılar. Ancak arkeolojik bulguların tamamen asparagas olduğu ortaya çıktığı için şimdi tarih kitapları yeniden yazılıyor, müzelerdeki yontu taşlar ve aletler kaldırılıyor.Bir Japon için, Koreli ya da Çinli'yle karıştırılmak hiç hoş değildir. Kamuoyu araştırmalarına göre Japonların çoğu halen, İkinci Dünya Savaşı öncesindeki gibi, katışıksız bir ırk olduklarına, tamamen üstün bir etnik kökenden geldiklerine inanıyorlar. Bugün yaşadıkları takımadalara 30 bin yıl önce Çin yöresinden göçlerle geldikleri şeklindeki yaygın teoriye kesinlikle katılmıyorlar. Ve iki-üç yıl öncesine kadar Japonların bu inancı bilimsel verilerle de destekleniyordu. Gelmiş geçmiş en büyük arkeolog olan Şiniçi Fujimura'nın buluşları sayesinde, Paleolitik Çağ'dan beri yaşadıkları topraklarda evrim geçirdiklerine iyice inanıyorlardı.Japonya'da bir çeşit ulusal kahramanlık mertebesine ulaşan Fujimura aslında bu işe bir amatör olarak başlıyor. 1972 yılında henüz 22 yaşındayken, Japonların tarih öncesi macerasını ortaya çıkarmak üzere, tamamen hobi olarak kazılara girişiyor. Çok geçmeden bulduğu sansasyonel kalıntılarla arkeoloji dünyasının ilgisini çekiyor. İlk büyük keşfini 1981 yılında yapıyor. Kırk bin yıl öncesine ait yontulmuş taşlar buluyor. Bunlar Japonya'nın bilinen tarihini 10 bin yıl kadar geriye götürdüğü için Fujimura büyük üne kavuşuyor, amatör olarak başladığı iş ciddi bir arkeoloji kariyerine dönüşüyor. Tanrı'nın eli diye anılarak çevresinde bir de mitos yaratılıyor.İLK İNSAN MARKALI İÇECEK BİLE ÜRETİLİYORFujimura sayesinde arkeoloji popüler kültürün bir parçası haline geliyor. Kitap mağazalarında Japonya'da Taş Devri'ni konu alan ayrı reyonlar açılıyor. Okul kitapları yeniden yazılıyor ve bu kitaplar Fujimura'nın bulduğu kalıntıların resimleriyle süsleniyor. Homo erectus'un 500 bin yıl önce Japonya'da nasıl evrim geçirdiğini gösteren grafikler çiziliyor. Tabii bu bulgular turizm sektörüne de yansıyor. Honşu Adası'nda, kazı alanlarından birinin yakınındaki Tsukidate kentinde Taş Devri Japonlarının minik heykelleri satılıyor, ‘‘İlk İnsan’’ markalı içecekler üretiliyor ve ‘‘Gelin burada Taş Devri'ndeki havayı soluyun’’ benzeri sloganlar yaratılıyor.Ve geliyoruz en önemli dönüm noktasına. 22 Ekim 2000'de Fujimura ve ekibi, Kamitakamori kazı alanında ilkel insana ait olduğu tahmin edilen bazı taş parçalarıyla oyukları keşfediyorlar. Bu taşlarla, ilkel barınaklar olduğu tahmin edilen oyukların 600 bin yıllık olduğu ilan ediliyor. Yani yeryüzünde bulunan en eski yerleşim alanı. Böylece bu keşif dünya çapında bir nitelik kazanıyor.GAZETEDEKİ FOTOĞRAFLAR GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKARIYORDerken 5 Kasım günü ülkenin yüksek tirajlı gazetelerinden Mainiçi Şimbun, şok bir manşetle yayımlanıyor. Manşete eşlik eden fotoğraflarda ‘‘Tanrı'nın eli’’ Fujimura, plastik bir torbadan çıkardığı taşları gizlice toprağa gömerken, sonra da ayağıyla toprağı bastırıp düzeltirken görülüyor. Buraya, basın etiğiyle ilgili küçük bir paragraf iliştirmek gerekiyor. Gerçi Mainiçi Şimbun'un şüpheci muhabiri bu fotoğrafları gizlice çekiyor, ancak resimler önce Fujimura'ya gösteriliyor ve arkeoloğun onayını almak için birkaç gün bekleniyor. Fujimura, sahtekarlığını itiraf ettikten sonra
haber basılıyor. Aynı gün Fujimura bir basın toplantısı düzenleyerek, o çok tipik, utançtan başı öne eğik Japon tavrı içinde, bu sahtekarlığa milliyetçi dürtüleriyle ihtirasının yol açtığını, hangi kazı alanında kaç parçayı nereye yerleştirdiğini, gözlerinden yaşlar süzülerek bir bir anlatıyor: ‘‘Şeytana uydum. Nasıl özür dileyeceğimi bilemiyorum. Her şeyi vatanım için yaptım. Japonya'daki en eski taş kalıntıları ortaya çıkaran insan olarak tarihe geçmek istiyordum. Üzerimde çok baskı vardı, yeni bir şeyler bulmam gerekiyordu. Çaresizdim, paniklemiştim. Bu yıl bulduğum bütün parçalar kendi koleksiyonumdandı. Ancak yemin ederim, Ogasaka'da bulduğum 500 bin yıllık parçalar gerçekti.’’Japon üniversitelerindeki arkeoloji kürsüleri tam anlamıyla galeyana geliyor. Son yirmi yılda yaptıkları bütün çalışmaların boş birer safsata olduğunu anlayan arkeologlar perişan oluyor. Peki akademik çevreler Fujimura'ya nasıl inandı? Bulunan taşların hangi döneme ait olduğunu tespit etmek güç. Ancak bulundukları jeolojik katman, bunların hangi döneme ait olduğu konusunda ipucu verebiliyor. Bazı arkeologların keşifleri şüpheyle karşılamakla birlikte, Fujimura'nın ünü nedeniyle, bulgulara muhalefet edemedikleri de söyleniyor. FUJİMARA PSİKİYATRİ KLİNİĞİNE YATIRILIYORBu skandalın ardından Fujimura Tohoku Paleolitik Enstitüsü başkanlığı görevinden alınıyor. Bir psikiyatri kliniğine yatırılıyor, bazı meslektaşları kendisinin manik depresif olduğunu söylüyorlar. Japon Arkeoloji Derneği yaklaşık üç yıl süren soruşturmanın ardından geçenlerde bulguların tamamının sahte olduğuna karar verdi. Fujimura yaklaşık 159 ayrı kazı bölgesinde sahtekarlık yapmıştı. Bulduğu hiçbir şeyin gerçek olabileceğini gösteren tek bir kanıt bile yoktu. Ayrıca Fujimura'nın evinde yapılan aramada bulunan bazı taşların, Paleolitik Çağ'daki aletlerle işlenmesi mümkün olmayan yontu izleri taşıdığı da tespit edildi.Geçmişlerine 600 bin yıl ilave edilen Japonlar şimdi bu tarihi iade etmeye çalışıyor. Okul kitaplarındaki bilgiler, resim ve grafiklerle Tokyo Ulusal Müzesi'nde sergilenen taşlar ayıklanıyor. Japon arkeoloji cemaati, Fujimura öncesi çağa dönüyor.
button