OluÅŸturulma Tarihi: Mart 23, 2002 00:00
1980'li yılların en etkileyici filmlerinden biri olan ve Japonya’nın ücra bir köyünde 70 yaşına gelmiş yaşlıların dağ başında ölüme terk edilişini anlatan Narayama'nın Türküsü (Narayama Bushi-Ko) ile belleklerde yereden yönetmen Shohei Imamura, 11 filmiyle 21. Uluslararası İstanbul
Film Festivali'nin Ustalara Saygı bölümünde.Bu yıl 13 Nisan ile 28 Nisan tarihleri arasında yapılacak olan festivalde, Imamura’nın 40 yılı aÅŸan yönetmenlik kariyerinin çeÅŸitli dönemlerini örnekleyen filmleri seyirciyle buluÅŸacak. Imamura'nın erken dönem filmlerinden, 1961 yapımı "Domuzlar ve SavaÅŸ Gemileri"nden, geçen yıl Cannes’da Altın Palmiye için yarışan son filmi "Kızıl Köprünün Altından Akan Ilık Sular"a kadar uzanan bu seçki, yönetmenin sinema serüveninin belli baÅŸlı duraklarına uÄŸrayacak.Bir söyleÅŸisinde, "Ben insan bedeninin alt bölümü ile sosyal yapının alt sınıfları arasındaki iliÅŸkiyle ilgiliyim" diyen Imamura, erkek kahramanlarını genellikle çevre ÅŸartlarının etkisiyle yüreÄŸi katılaÅŸmış, sert yapılı karakterler arasından seçer. Kadın kahramanları ise, geleneksel Japon filmlerinde çizilenin tersine, genellikle içine düştükleri çetrefil durumlarla baÅŸ edebilecek güçlü bir yapıya, kıvrak bir zekaya sahip. "Böcek Kadın" (Nippon Konchuki) adlı filminde gerçek bir fahiÅŸeyi oynatan Imamura, "Bir Adam Kayboldu"da da anlattığı öyküye benzer bir ÅŸekilde kayıp niÅŸanlısını arayan bir kadına rol verdi.JAPON YENÄ° DALGA'SININ ÖNEMLÄ° YÖNETMENLERÄ°NDENKariyerinin ilk döneminde, Ä°kinci Dünya Savaşı’nda askerlere fahiÅŸe olarak eÅŸlik eden kadınlara ve savaÅŸ sonrasında ülkelerinden ayrı düşmüş Japonlara dair belgeseller çeken Imamura, sonradan Japon sinemasına biçim verecek Yeni Dalga akımı içinde etkin bir yer edindi. Stüdyo sistemine olduÄŸu kadar, asistanlığını yaptığı Yasujiro Ozu gibi ustaların sinema anlayışına da mesafeli duran yönetmen, zamanla kendi özgün dilini geliÅŸtirdi. Özellikle alt tabakadan karakterler aracılığıyla savaÅŸ sonrası Japon toplumunun iç çalkantılarını iÅŸledi, bu arada tabu sayılan konuları da deÅŸmekten çekinmedi.Siyah beyaz olarak çektiÄŸi "Domuzlar ve SavaÅŸ Gemileri" (Buta to gunkan) bir Amerikan üssünün gölgesinde, serseri bir genç ile kız arkadaşı arasında geliÅŸen öyküsüyle savaÅŸ sonrası Japon toplumunun karamsar bir tablosu gibidir. 1964 yapımı "Cinayet Niyetleri" (Akai Satsui), kendisine tecavüz eden adama baÄŸlanan evli bir kadını anlatır. Imamura’nın 1966’da çektiÄŸi "Pornocular" (Jinruigaku nyumon) pornografi sektöründe çalışan garip bir karakterin karmaşık iliÅŸkilerini, Fellini’yi çaÄŸrıştıran bir dille anlatır. Imamura’nın az bilinen ancak en ilginç filmlerinden biri olan "Bir Adam Kayboldu" (Ningen Johatsu), belgesel anlatımını çok farklı noktalara taşır: Kayıp eÅŸini arayan bir kadın, kendisiyle ilgili belgesel çeken yönetmene aşık olur ve bu, filmin çok katmanlı yapısı içinde iÅŸlenen konulardan yalnızca bir tanesidir. Yönetmenin ertesi yıl çektiÄŸi "Tanrıların Derin Arzuları" (Kamigami no Fukaki Yokubo) tropikal bir adaya su kuyusu açmak üzere gelen bir mühendisin, doÄŸayla içiçe, ilkel bir yaÅŸamın sürdüğü bu adada karşılaÅŸtığı, sıradışı bir cinsellik anlayışını benimsemiÅŸ bir ailenin fertleriyle olan iliÅŸkisi ele alır. USTANIN BAÅžYAPITI "Ä°NTÄ°KAM BENÄ°M" Imamura’nın baÅŸyapıtı kabul edilen, 1979 tarihli "Ä°ntikam Benim" (Fukusho suruwa ware ni ari) kadınları önce baÅŸtan çıkarıp daha sonra öldüren ve sonunda bir kadına aşık olan azılı bir katilin öyküsünü tarafsız bir gözle anlatır. Yönetmen yakın dönem filmlerinden "Yılan Balığı"nda (Unagi), kendisine ihanet eden karısını öldürdüğü için sekiz yıl hapishanede kalan bir adamın öyküsünü anlatır. Ä°KÄ° KEZ ALTIN PALMÄ°YE KAZANDIImamura, 1960’lı yıllardan beri Japon sinemasının en özgün temsilcilerinden biri. Buna raÄŸmen Batı’da üne kavuÅŸmak için uzun bir süre beklemek zorunda kaldı. "Narayama Türküsü"nün, 1983’de kazandığı Altın Palmiye ödülü, Imamura adını uluslararası sinema arenasına taşıdı ve daha geniÅŸ çevrelerce tanınmasını saÄŸladı. 1997’de Cannes’da Altın Palmiye’yi, Abbas Kiarostami’nin "Kirazın Tadı" adlı filmiyle paylaÅŸan "Yılan Balığı" onu, bu ödülü iki kez kazanma baÅŸarısını göstermiÅŸ olan dört seçkin yönetmenin arasına soktu.Â
button