Güncelleme Tarihi:
Özgür Çalık (33) ile Japon piyanist Hiroko Nagai (37) 2017 yılında evlendi. Kısa süre sonra Asya Sakura dünyaya geldi. Hiroko Nagai Çalık eşi ile anlaşamayınca 11 Mayıs 2018'de boşanma davası açtı. Kızın velayeti henüz ikisine de verilmedi ancak mahkeme sonuçlanana kadar anesiyle yaşayarak her ayın 1 ve 3'üncü Cumartesi günlerinde babasıyla kişisel ilişki kurulmasına karar verildi. Japonya'ya kızıyla giden, 30 Nisan 2018'de Türkiye'ye dönüşünde de 'Kızını kaçırdığı iddiasıyla' İstanbul'da gözaltına alınan Hiroko Nagai Çalık hakkında yurt dışına çıkış yasağı bulunuyor.
Hiroko Nagai Çalık, kendisine yönelik iddiaları şöyle yanıtladı:
“Eşimin rızasını alarak, torunlarını henüz hiç görmedikleri için, kızımla ailemin yanına Japonya'ya gittim. Bu sırada ise ciddi bir hastalığım olduğunu öğrendim. Hastalığımın tedavisi için Japonya'da kalmam gerekiyordu. Eşimin 'annem ölüm döşeğinde, son kez torununu görmek istiyor' demesi üzerine ailem ile birlikte İstanbul'a döndüm. Ağır bir hastalık geçirdiğim halde uçak ile Türkiye'ye geldim. Buraya geldiğimde aslında kayınvalidemin hasta olmadığını ve farklı birçok iftira ile suçlandığımı öğrenerek, havaalanında gözaltına alındım.
EŞİM MUVAKATNAMEYİ GİZLİCE İPTAL ETMİŞ
Japonya'ya giderken eşinin noterden muvafakatname aldığını ve eşinin rızası ile ülkesine döndüğünü vurgulayan Hiroko Nagai Çalık, "Fakat döndüğümde eşim dedi ki, 'böyle bir onay vermedim'. Çocuğu görmek için para verdiğini söylüyor, fakat böyle bir para transferi olmadı. Hatta tam tersi annem eşime, 2 milyon Yen yani 100 bin lira civarında bir para verdi. Eşim emlak satın alabilmek için annemden borç para istedi. Henüz bu parayı geri alamadık. Türkiye'ye gelmeden önce, tekrar çocuğum ile birlikte ülkeme dönme imkanım olması için eşim muvafakatname çıkartmıştı. Bunu da gizlice iptal etmiş. Türkiye'ye geldiğimde ise tuzağa düştüğümü anladım ve tutuklandım" diye konuştu.
AVUKATLARI KONUŞTU
Annenin havaalanında “çocuk kaçırma" suçlamasıyla gözaltına andan itibaren davaya dahil olduklarını ifade eden Avukat Sevinç Demir, “Müvekkilimiz ve Özgür bey, ortak bir karar alarak müvekkilimizin Japonya'ya gitmesine muvafakat veriyor ve müvekkilimiz Japonya'ya gidiyor. Japonya'da hasta olduğunu öğreniyor ve hastalığı sebebiyle de uzun süre tedavi oluyor orada. Gelemiyor fakat bir süre sonra, Özgür beyin annesinin hasta olduğunu iddia etmesi ve son arzusunun çocuğu görmek olduğunu söylemesi üzerine müvekkilimiz ailesi ile birlikte Türkiye'ye geliyor. Biz o süreçte dahil olduk. Havaalanına geldiğinde 'Çocuk kaçırma' iddiasıyla göz altına alınıyor. Aslında çocuk kaçırma yok, muvafakat ile gidildi ve kendi rızası ile Türkiye'ye geldi. Türkiye'ye geldiğinde ise aslında kayınvalidesinin hasta olmadığını görüyor. Çünkü karşılayan kişiler arasında kayınvalidesi de vardı ve gayet sağlıklı bir şekilde süreç içerisinde bulundu" şeklinde konuştu.
“ÇOCUĞUN BİR PİNPON TOPU GİBİ ORADAN ORAYA GİTMESİNİ İSTEMİYORUZ"
2018'den beri süren davanın anne ve çocuk için son derece yıpratıcı bir süreç olduğunu vurgulayan Avukat Melis Yokay da şunları söyledi:
"Bizim Hiroko hanım ile tanışıklığımız, 2018 Mayıs ayında, havaalanında gözaltına alınması ile birlikte başladı ve sonrasında da, acil bir şekilde kendisi için boşanma davası açtık. Ve boşanma davasında da nafaka ve velayet taleplerimiz var. 2018 Mayıs'tan beri hala derdest olan bir davadan bahsediyoruz. Kendisi yurtdışı çıkış yasağı olduğu için ülkeden çıkamıyor. Çocuğun aynı şekilde çıkış yasağı olduğu için ikisi de bu tarihten itibaren Türkiyedeler. Bu tarihten itibaren bizim kendisi adına koruma kararı almadığımız, boş geçtiğimiz bir gün bile yok. Kendisi eşinden korunuyor. Müvekkilimizin oturduğu konuta yaklaşması, bunların hepsi yasaklanmış durumda. Fakat bununla bitmedi. Bu davada biz çok farklı tecrübeler edindik. Müvekkilimizin psikolojik sorunlarının olduğu iddia edildi, mahkeme psikoloğunda randevular alındı, görüşmeler yapıldı. Akabinde çocuğun gelişme geriliği olduğu söylendi. Fakat bu çocuk Japon bir çocuk. Anadili Japonca. Bu çocuğu Türk doktorlara götürdüler. Türkçe bilen doktorlara götürdüler ve akabinde 'çocukta gerilik var' dediler. Aslında olan şu ki, çocuk Türkçe konuşamadığı için kendini ifade edemiyor. Bizim müvekkilimiz, tüm bu süreçlerin dışında bırakıldı. Süreçlerden haberdar edilmedi. Biz hepsini, mahkeme dosyası geldiğinde gördük. Bizim en önemli noktamız burada çocuk. Çocuğun en üstün yararı. Dolayısıyla bu davada çocuğun bir pinpon topu gibi oradan oraya gitmesini istemiyoruz ve bu konuda kamuoyunun desteğini talep ediyoruz. Bizim kamuoyunda okuduğumuz haberlerde bu 'bir çocuk kaçırma' gibi lanse ediliyor fakat siz baba olarak rıza verir ve yurtdışına gönderirseniz bu bir çocuk kaçırma olmaz. Fakat bizim akabinde gördüğümüz ne? Verilen muvafakatlerin bir sonraki yevmiye ile iptal edildiği. Sanki ortada kaçırma varmış gibi gösterilse de bu hukuken bir kaçırma değildir. Bu konuda yapılmış bir başvuru da yoktur. Düzenlenen herhangi bir iddianame de yoktur."
“MORLUK DEĞİL, DOĞUM LEKESİ"
Avukat Özgü Horozal da şöyle konuştu:
"Biz çocuğun hiçbir zaman baba ile görüşmesine karşı olmadık. Müvekkilimiz her zaman kızının babası ile bir ilişkisi olmasını destekledi fakat baba ile gerçekleştirilen kişisel ilişkilerde sonradan öğrendiğimize göre çocuk sürekli olarak doktorlara götürülmüş ve birtakım raporlar alınmış. Gerçeği yansıtmayan raporlar. Müvekkilimizin küçücük çocuğunu dövdüğü dahi iddia edildi. Daha sonrasında başlatılan bir savcılık ve şikayet süreci oldu ve bu kapsamda aldığımız adli tıp raporunda da çocuğun sırtında bulunan lekelerin ırkından kaynaklanan bir doğum lekesi olduğu ortaya çıktı. Zira Japon Konsolosluğu da gelip, bunun Asyalılara özgü bir leke olduğunu savcılıkta beyan etti. Aldığımız raporla da bu durum sabit. Akabinde biz karşı bir şikayette bulunduk babaya karşı. Müvekkilimizi ve çocuğu yıprattığı için. Bu sürecin sonunda da bir iddianame düzenlenerek kendilerine karşı iftira suçundan bir ceza davası açıldı. Şu anda baba iftira suçundan yargılanmakta. Adli tıp süreçlerinde de ben kendilerinin yanında bulundum. Sakura doktor gördüğü zaman ağlamaya ve kendini kaybetmeye başlıyor. Çocukta bir doktor korkusu oluştu. Beyaz önlüklü birini gördüğünde direkt ağlamaya ve isyan etmeye başlıyor. Babanın sürekli çocuğu doktorlara sürüklemesi sonucunda o da artık psikolojik olarak yıpranmış ve yorulmuş durumda" ifadelerini kullandı.