Güncelleme Tarihi:
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin soruşturmada savcılıkça ifadesi alınan ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen Hacıpaşalıoğlu, ifadesinde, örgüte ve darbeye ilişkin dikkati çekici itiraflarda bulundu.
Soruşturma kapsamında tutuklanan 39 yaşındaki Hacıpaşalıoğlu, savcılık ifadesinde, FETÖ/PDY mensuplarıyla ilk temasının ortaokul döneminde gerçekleştiğini, emekli asker dedesinin kardeşine özenerek subay olmak istediği için son sınıfta arkadaşlarının tavsiyesiyle "üniversiteli abileri"nden ders almaya başladığını belirterek, ders çalışmak için gittiği toplantılarda yavaş yavaş dini konuların da gündeme geldiğini söyledi.
"SORULAR DİREKT VERİLMEDİ AMA..."
Askeri okul sınavlarını kazandığını dile getiren Hacıpaşalıoğlu, "Şunu belirtmek isterim ki askeri lise giriş sınavı soruları bana direkt verilmedi ancak bana ders çalıştırdıkları sırada gösterdikleri sorular, sınavdakilere birebir benziyordu. Bu nedenle yazılı sınavı hiç zorluk yaşamadan ilk 100'e girerek kazandım. Spor müsabakalarını da kazanarak Bursa Işıklar Askeri Lisesi'ne kayıt oldum." diye konuştu.
Hacıpaşalıoğlu, lisede okuduğu sırada önceleri kendisine ders çalıştıran "Seyfullah" kod isimli kişinin, ayda veya iki ayda bir ziyaretine gelip Fetullah Gülen ve “cemaatini” övücü sözler söylediğini, kendisini cemaate bağlı kılacak söz ve davranışlarda bulunduğunu aktararak, ailevi nedenlerle birinci sınıfı geçemediğini kaydetti.
"KENDİMİZİ NASIL SAKLAYACAĞIMIZ KONUSUNDA DA BİLGİLENDİRME YAPILIYORDU"
Ankara'da Kara Harp Okulu'na gidince, bu döneme kadar ilişkisini kestiği cemaatle "Murat" kod isimli kişi sayesinde tekrar iletişime geçtiğini ifade eden Hacıpaşalıoğlu, şu bilgileri verdi:
"Çarşıya çıktığım bir gün 'Murat' kod adlı birisi yanıma gelerek, beni tanıdığını, daha önceden cemaatten olduğumu bildiğini ve beni tekrar kazanmak istediklerini söyledi. Beni ihbar ederek okuldan atılmama neden olacağı endişesiyle tekrar bu kişi ile görüşmeye başladım ve irtibatım bu şekilde devam etti. Kara Harp Okulu'ndan mezun olduktan sonra Mamak Muhabere Okulu'nda bir yıl daha okudum ve bu süreçte kod adı 'Bilal' olan kişiye devroldum. Bu dönemler hep kitap, Kur'an okuma, vaaz dinleme şeklinde geçti. Okulda kendimizi nasıl saklayacağımız konusunda da bilgilendirme yapıyorlardı. Bu saklama şekli abdest alırken ve namaz kılarken kimseye görünmeme, yasak yayınları bulundurmama, çevrede cemaatle ilgili konuşmama şeklindeydi.
"ARTIK KURTULUŞ YOKTU"
Söylediklerine göre maneviyatımı kuvvetlendiriyorlardı. 2001'de İzmir Seferihisar'a tayin oldum. Bu dönemde cemaatten tekrar uzaklaştım. 2002 Ağustos atamalarında Aydın Jandarma Bölük Komutanlığı'na tayin oldum. Burada görev yaparken kod adının 'Muzaffer' olduğunu hatırladığım bir öğretmen abi ile tanıştım. Daha sonra bu kişi ile samimiyetimiz ilerleyince bana cemaatin yeni abisi olduğunu söyledi. Sürekli gelgitler yaşadığım, ahiretimin kurtulmasını istedikleri gibi telkinlerle tekrar beni irtibat kurmaya ikna etti. Artık kurtuluş olmadığına ikna olduğumdan kabul ettim."
"EŞİME GÜLEN MENSUBU OLDUĞUMU HİÇ SÖYLEMEDİM"
Haydar Hacıpaşalıoğlu, bu sıralarda evlilik hazırlıkları yaptığını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Eşim cemaatten olmadığı ve sol görüşe sahip olduğu için cemaat abim bu evliliği tasvip etmediğini söyledi. Ben eşimi sevdiğimi söyledim. Eşimi tasvip etmeseler de kararlı olduğumu görünce evliliğime engel olmadılar. Eşimi cemaate kazandırmam durumunda görüşmelerimizin sıklaşacağını söylediler. Eşime cemaat mensubu olduğumu hiçbir zaman söylemedim.
"SÖYLESEM EŞİM BENİ İHBAR EDERDİ"
Zaten söyleseydim eşim sol görüşlü birisi olduğu için beni ihbar ederdi. Zira eşim CHP kökenli bir aileden gelip, sosyal demokrat dünya görüşüne sahiptir. Kendisi sürekli Fetullah Gülen ve cemaatinden hoşlanmadığını hatta nefret ettiğini söylerdi. 2 çocuğum var. Bunların isimlerinin verilmesi konusunda cemaat mensuplarınca öneri gelmişti. Cemaat mensupları kızımın ismini 'Nihal' koyalım diye teklifte bulunmuşlardı. Ben de eşime 'Kızımızın ismini Nihal koyalım mı' diye teklifte bulundum. Eşim de bana Nihal isminde bir tanıdığı bulunduğunu ve bu kişiyi sevmediğini belirterek, teklifi geri çevirdi."
ESKİ BTK BAŞKAN YARDIMCISI FETÖ ABİSİ ÇIKTI
Şırnak görevinin ardından 2010'da Ankara Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı'na tayin olduğunu belirten Hacıpaşalıoğlu, Ankara'da yaklaşık 5 yıl cemaat abiliğini kod adı "Turgut" olan ve hakkında yakalama kararı bulunan eski Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkan Yardımcısı Muhterem Çöl'ün yaptığını anlattı.
Çöl ile ayda ya da iki ayda bir herhangi bir iletişim aracı kullanmadan buluştuklarını, her buluşmada bir sonrakinin tarihini kararlaştırdıklarını dile getiren Hacıpaşalıoğlu, "17-25 Aralık döneminden sonra Çöl'ün isteğiyle deşifre olmamak amacıyla görüşme sıklığımız azaldı." dedi.
Cemaate ayda 100 ya da 200 lira "himmet" adı altında yardım yaptığını ifade eden Hacıpaşalıoğlu, Muhterem Çöl'ün, 1-2 yıl önce ABD'ye giderek, Fetullah Gülen ile birebir görüştüğünü kendisine söylediğini kaydetti. Haydar Hacıpaşalıoğlu, görevli olarak ABD'ye gittiğinde Gülen ile yüz yüze görüşmek istediğini ancak şartlar uygun olmadığı için buluşmanın gerçekleşemediğini söyledi.
"14 TEMMUZ AKŞAMI BİR ÖRGÜT ABİSİ..."
Şüpheli Hacıpaşalıoğlu, 14 Temmuz akşamı Muhterem Çöl'ün evinde kendisiyle görüşen bir örgüt abisinin "artık sürecin dayanılmaz boyutlara ulaştığını, cemaat ile ilişkili kişilerin tespit edildiğini, bu kişilerin tamamının meslekten atılacağını ve yıllarca hapislerde yatırılacağını, bir şeyler yapılmazsa cemaat mensuplarının tamamen tasfiye edileceğini" anlattığını, bu kişinin "Fetullah Gülen'in talimatlarıyla yarın için önemli bir faaliyet olacak" diyerek duygu dolu konuşmalar yaptığını aktardı.
Bu konuşmalardan derinden etkilendiğini ve önemli bir faaliyet olacağını anladığını dile getiren Hacıpaşalıoğlu, bu kişinin verdiği 500 lirayla aldığı Android işletim sistemli telefona “Line” adlı bir program yüklendiğini, bundan sonra iletişimin buradan kurulacağının aktarıldığını söyledi.
"HAYATIMI YAKTINIZ ÖMRÜMÜ ÇÜRÜTTÜNÜZ
Hacıpaşalıoğlu, 15 Temmuz'da bazı işlerini halletmek için Jandarma Genel Komutanlığına gittiğini ifade ederek, şöyle dedi:
"Sonra Yarbay Erdoğan Çiçek beni Tandoğan'daki metro istasyonuna çağırdı. Oradan bir eve gittik ve bir şahıs yanıma gelerek JÖAK'ta görevli Yarbay Fazıl Ergün'ün emrine gireceğimi söyledi. Oradan Güvercinlik Kışlasına geldim. Yarbay Fazıl ile buluştuk. Kendisine neler olduğunu sordum. Bana önce terör eylemi olabileceği için önlem aldığımızı söyledi. Ben 'Bu iş öyle değil gibi durum anlamsız bir hal alıyor.' şeklinde cümleler kurdum. O da 'Kardeş ok yaydan çıktı. Yapacak bir şey yok. Katılmazsan daha kötü şeyler olacak.' dedi. Onunla Beştepe'deki Jandarma Okullar Komutanlığına gittik. Hava kararmıştı. Subay binasında bize hücum yeleği, silah getirildi. Mecburen herkes gibi giyindim. Fazıl Yarbay ile 1 No'lu Nizamiye'ye gittim. Orada beklemeye başladım. Bir köşeye çekilerek, sürekli dua ettim. O esnada isminin Hacı Akyel olduğunu öğrendiğim kişi ve daha önce askeri okulda birlikte okuduğum Jandarma Kurmay Yarbay Yavuz Aydın, Jandarma Kurmay Albay Pilot Özkan Doğanay ve devrem Tarık Görener'i gördüm. Gece boyunca nizamiyede çimlerin üzerinde bekledim. Gece boyunca uçak ve helikopter sesleri duydum. Birkaç kez Fazıl Yarbay'a 'Komutanım bu iş yanlış, dönelim.' dedim. O da pişman olmuş gibiydi. 'Yapacak bir şey yok' dedi. Sabah olunca her şeyin bittiği anlaşıldı. Verilen silah ve hücum yeleğini orada bırakarak çıktım. Yolda cep telefonlarını kırıp attık. Yolda Fazıl Yarbay'a defalarca sitem ettim. 'Hayatımı yaktınız, çoluğumun çocuğumun ve benim ömrümü çürüttünüz.' diye isyan ettim."
"Bir şansım olsaydı darbe teşebbüsüne iştirak etmezdim"
Jandarma Kurmay Binbaşı Eşref Fırat, Jandarma Kurmay Binbaşı Selçuk Dal ve Jandarma Binbaşı Uğur Çelik'in FETÖ/PDY terör örgütüne mensup olduklarını savunan Hacıpaşalıoğlu, ifadesinde bu isimlerle ilgili şunları söyledi:
"Şöyle ki cemaat abisi Muhterem Çöl'ün evine bu kişilerle giderdim ve birlikte sohbet toplantıları yapardık. Biz sürekli kod isimleri üzerinden cemaat abilerimizle diyaloğa geçerdik. Cemaat abileri tarafından verilen emirleri hiçbir şekilde sorgulamazdık. Zaten cemaat içerisinde herhangi bir sorgulama yapılmasına kesinlikle izin verilmezdi. Verilen emir ve talimatlar sorgulama yapılmaksızın yerine getirilirdi. 15 Temmuz'da gerçekleştirilmeye çalışılan silahlı darbeye teşebbüs olayının emrini veren kişinin cemaat imamımız, büyüğümüz, liderimiz Fetullah Gülen olduğunu söyleyebilirim. Darbe teşebbüsü olayına karıştığım için büyük pişmanlık duymaktayım. Ben bu olayda insanların şehit olacağını düşünmemiştim. Bir şansım olsaydı kesinlikle darbe teşebbüsüne iştirak etmezdim."