Güncelleme Tarihi:
Profesör Jale Baysal, Şişli Esentepe Mahallesi'nde 45 yıldır oturduğu 2 katlı binanın yanına inşa edilen 7 katlı işmerkezi binasıyla mücadele başlattı. 4 kata izin verilen bölgede başlatılan mücadelenin gerekçesi binanın güneşini kesmesi.
Şişli Esentepe Mahallesi'nde, son yıllarda İstanbul'da pek çok kişinin karşı karşıya kaldığı ama yasalar el vermediği için herhangi bir bir müdahalede bulunamadığı bir olay yaşanıyor. Eski bir yerleşim yeri olduğundan binaların genelde iki katlı olduğu fakat imar planının 4 kata izin verdiği bu mahallede, yeni yapılan bir inşaat iki katlı binalardan birinin güneşini kesiyor. İlginç olan durum ise, iki katlı binanın sakinlerinin, kendi binalarını müteahhite verip, yeni katlar kazanmak yerine, güneşlerini kestiği gerekçesiyle arkada yükselen binayı durdurmaya çalışmaları.
İki katlı binanın sahibi 75 yaşındaki Profesör Doktor Jale Baysal. Yazar Tarık Buğra'nın eşi. Binanın 45 yıllık sakini. 45 yıl önce gazeteciler için yapılan bu kooperatiften aldıkları daireyi halen kullanıyor. Binanın arkasında bulunan bahçede yazları keyif yaptığını, evini çok sevdiğini söylüyor. Bu yüzden de evinden ayrılmak istemiyor.
Ancak bu yıl Jale Baysal'ın arka bahçesinin önünde yapılmaya başlanan bir inşaat, Baysal'ın bütün keyfini kaçırıyor. 30.7.2000'de Şişli Belediyesi'nden ruhsat alan İlyas Albayrak adlı bir müteahhit, mahalleye 7 katlı bir iş merkezi inşa ediyor.
Esentepe'nin imar planı aslında dört kata kadar izin veriyor. Albayrak'ın inşaat yaptığı bölge ise Esentepe değil Kuştepe. Fakat inşaat alanı tam iki mahalle arasındaki sınırda olduğundan ve iki mahalle arasında kot farkı bulunduğundan temeli Kuştepe'ye atıp kat sayısını Esentepe'ye göre ayarlıyor. Böylece iki mahalle arasındaki kot farkından yararlanarak inşaatını 7 kata çıkarabiliyor. Arazi ise Milli Emlak'tan satın alınmış. Yani kağıt üzerinde herşey yasal.
Fakat unutulan ve İstanbul'da birçok kişinin artık üzerinde bile durmadığı konu, yapılan bu inşaatın etrafındaki evlerin güneşini kesiyor oluşu. İşte bundan en fazla muzdarip olan ve bu iş için çalmadık kapı bırakmayan kişi de Prof. Dr. Jale Baysal.
Kütüphaneci olan Baysal, güneş alan tek yeri olan arka bahçesini kapayan inşaatı durdurmak için gerekli her yere başvurduğunu ama bir türlü olumlu yanıt alamadığını söylüyor. Belediyeden kendisini hep oyaladıklarını belirtirken, devamlı inşaatın sadece iki kat olacağı söylenerek kandırıldığını anlatıyor:
‘‘Şişli Belediyesi'ne başvurdum. Bir sürü dilekçe yazdım. Dedim ki, böyle böyle bir inşaat yapılıyor ve gün geçtikçe benim evimi karanlığa hapsediyor. Bu durumun engellenmesini istiyorum. Her seferinde benimle çok ilgilendiler. Belediyenin imar müdürü ile bile görüştüm. Ama her seferinde bana binanın iki kat olacağını söylediler. Fakat bir yandan da arkamdaki inşaat her geçen gün yükselmeye devam etti. Müteaahhit de kottan itibaren dört kata çıkacağını açıklayınca kandırıldığımı anladım.’’
Jale Baysal, belediye yetkililerinin şifaen söylediklerini, kendilerinden resmi olarak kağıda dökmelerini istediğinde yuvarlak ifadelerle bir cevap yazılıyor. Cevapta binanın ruhsatına uygun yapıldığı söylenmekle yetinilmiş. Bunun üzerine Jale Baysal, konuyu doğrudan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'e iletmeye karar veriyor. Gülücüğü suratından hiç eksik olmayan Sarıgül, ustası olduğu tatlı dil jonglörlüğünü Jale Baysal'a da uyguluyor ve telefonda Baysal'ın gönlünü alıyor. Hatta bir sonraki hafta Baysal'ın evine kahve içmeye gitmek için Baysal'a söz veriyor. Ama sonra...
‘‘Bana telefonda türlü iltifatlar etti. Oranın ruhsatını bizden önceki ANAP'lı belediye vermiş, bizim günahımız yok, dedi. Ama bana kahve içmeye geleceğini söylediği için telefonda tatsızlık olsun istemedim. Peki bekliyorum demekle yetindim. Geldiğinde bunları yüz yüze konuşuruz diye düşündüm. Bir sonraki hafta için bütün randevularımı iptal ettim. Bir hafta boyunca Başkan gelecek diye evden çıkmadım. Ama ne gelen oldu ne giden. Açıp nezaketen bir telefon bile etmedi. Büyük bir terbiyesizlikle karşı karşıya kaldım.’’
Jale Baysal, Mustafa Sarıgül'den umudu kesince tek çare olarak, müteahhitle uzlaşmayı görüyor. Gidip durumu binanın müteahhitine anlatıyor ve güneşini kestiğini söylüyor. Müteahhitin cevabı ise bir kara mizah repliğinden farksız.
‘‘Adama böyle böyle dedim. Güneşimi kesiyorsun. Bana demez mi, yazın gölgesinde oturursun fena mı! Ben zaten yazları bahçemdeki dut ağacının gölgesinde oturuyorum. Onun bilmem kaç katlı binasına ne ihtiyacım var.’’
Irazca'nın kaderi
Jale Baysal, arka bahçesinde yapılan dört katlı binaya karşı sürdürdüğü mücadeleye, ilginç de bir benzetme yapıyor. Baysal, kendi durumunu Fakir Baykurt'un ‘‘Irazca'nın Günlüğü’’ adlı romanında geçen ‘‘Irazca’’ adlı yaşlı kadının hikayesine benzetiyor. Mücadeleyi sonuna kadar sürdürüp kaybeden yaşlı kadının hikayesine.
Baysal, arka bahçesinde yapılan binaya karşı sürdürdüğü mücadelede tıpkı Irazca gibi yenilgiyi kabulleniyor. Ancak şimdi dileği, binaya kendi bahçelerinin içinden geçecek bir yol yapılmaması. Müteahhitin böyle bir niyeti olduğunu söylüyor Baysal ve ‘‘Güneşimiz gitti bari bahçelerimizi ellerimizden almasınlar’’ diyor.